Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '16

 
Kategori
Siyaset
 

15 Temmuz darbe girişimi...

15 Temmuz Darbe Girişimi…
 
15 Temmuz… Akşam… Saat 20.30… Gazi Üniversitesi, iletişim Fakültesinde okuyan oğlum aradı telefonla aradı beni. Askerlerin sokaklarda olduğunu Atatürk Hava Limanı’nı ve Boğaziçi köprüsünü tuttuklarını söyledi.
 
Başımdan aşağı bir kova buz gibi suyun döküldüğünü sandım. Saçlarımdan tırnaklarıma kadar bürün hücrelerim ürperdi. Bir anda 12 Eylül ve Kenan Evren firavun mumyası gibi karşıma dikildi. Evde televizyon yok. Çıktım komşu bakkala gittim. Bakkalda televizyon açık. Her taraf karmakarış... Marmaris’te Cumhurbaşkanı’nın kaldığı otele saldırı yapıldığı haberi veriliyor. İstanbul’da tanklar sokaklarda… Ankara’da desen aynı… Kısa bir süre içinde yan komşulardan ekmek almaya gelen biri askerler tarafından devlet hastanesinin işgal edildiğini söyledi.
 
Endişe ve korku ile beklemekten başka yapacağımız bir şey yoktu o an… Sayın Başbakan Yıldım görevlerini başında olduklarını ve yalnızca darbe girişiminde bulunanların bir grup olduğunu, canları pahasına ülkeyi bu çapulculara bırakmayacaklarını söylüyordu. Akabinde Cumhurbaşkanı yayına katıldı ve bütün vatandaşları sokağa çıkmaya ve direnmeye çağırdı. Askerlerin halkın çocukları olduğunu ve kendi yakınlarına kurşun sıkamayacaklarını söyledi. Demek, herkes bizim gibi bir kıvılcım bekliyormuş; kent meydanlarına indiğimizde gördük ki, kimi ararsan orada… AKP’liler, MHP’liler, CHP’liler, HDP’liler… Ve bir siyasi düşünceye mensup olmayanlar…
 
Ve bu darbe 200’ü aşkın insanın ölümüne mal olmak kaydıyla bertaraf edildi. 29 gün halk sokaklarda beklemeyi ve yeni bir darbe dalgasının teşekkül etmesini bu şekilde engelledi.
 
Bu anlattıklarım herkesin bildiği şeyler. Kimsenin bilmediği bir şey yok aslında. Yalnızca gördüğümüz olayları algılarken farklılık gösteriyoruz. Bir de kendimizi göstermek istediğimiz birileri için, olmadığımız kişiliğe bürünüyoruz.
 
Bu korkunç manzarayı atlatarak, yeni bir 12 Eylül ve aynı korkunçlukta yeni bir Evren’le karşılaşmadık çok şükür. Ancak başka vahim durumlarla karşılaştık. Bunlardan biri Fethullah Gülen taraftarlarının tasfiyesi, diğeri de kendilerini ve sadakatlerini Cumhurbaşkanı’na göstermek azim ve gayreti içinde olanlar… Gerek darbe girişimi ve gerekse ölen 200’ü aşkın o masum, samimi insanlar artık bunlar için adeta malzeme haline geldi.
 
Bunlar kimler?
 
Sanat dünyası (!)… Sanal medya yazarlarının önemli bir kısmı… Yazılı basında AKP’den ya nemalananlar, ya nemalanma beklentisi içinde olanlar…
 
Görsel basın… 15 Temmuz duygu sömürüsü yapabilecek herkesi, her gün ekranlara taşıyarak kendilerine çanak tutacak kuruluşların gözdeleri durumuna gelmek ve iktidar desteğini arkalarında hissetmek…
 
Oyuncuların dizi ve film şirketlerindeki yerlerini sağlamlaştırıp, yeni projelerde rol kapmak…
 
Politikacılar zaten malum... Her zaman yaptıkları dalaverelerle ve sahte gülücüklerle vekillik ve erken emeklilik ve emeklilik öncesinde bir miktar yatırımla geleceklerini teminat altına alma peşinde koşularını sürdürmek üzerine kendilerini şartlandırmışlar ve bu uğurda her şeyi mubah görmekteler...
 
Bürokrat kesim... Onlar, hem bir üst makama sahip olma becerikliliğini sayın cumhurbaşkanına göstermek, hem de onu taklit ederek, kendilerine siyasi rol verilmesi halinde nasıl itaatkâr olduklarını kanıtlamak için (tabiri caizse) yırtınmaktalar... Hatta bu duruma değil Cumhurbaşkanını, kendilerini dâhi inandırma çabasındalar...
 
Bu uğurda elden düşmeyen mikrofonlar ve ses tonunu bile cumhurbaşkanına göre ayarlayıp sokakları ayağa kaldırarak, içinde 15 Temmuz ve FETÖ geçmeyen cümleler kurmamaya dikkat edip varlık sebeplerini kanıtlama peşindeler...
 
Ne muhteşem bir manzara, 15 Temmuz ve şehitleri… Kimleri makamlarından aldı, kimleri yeni makamlarına kavuşturdu. Ya ölen insanlar… Onların ailelerinin acısını birileri yeni makam ve mevkilerinde paylaşmaya devam ediyorlar.
 
Umarım bu çıkar savaşı çirkinlikleri sona erer de, o insanlar da yas ve acılarını kimsenin malzemesi olmadan, huzur içinde yaşamaya çalışırlar…
 
Ey bürokratlar, ey politikacılar, ey sanat dünyasının güzide insanları, ey medya dünyasını yönetenler elinizi o insanların üzerinden çekmeyin. Onları ziyaret edin. Teselli edin. Ama peşinizde bir medya ordusu ve kameralar olmasın. Yanınızda bir yığın, her şeye kuşku ile yaklaşıp birilerini tekmelemeye hazır korumalar da olmasın. Siz, vicdanınız, imanınız, töreniz ve ahlakınızla onların yanında olduğunuzu / olacağınızı gösterin.
 
Hepinizi sevmek istiyoruz, sizi sevebilecek ortam ve davranışları bekleyerek. Selam ve saygıyla… Sürç-i lisân eyledikse affola…
 
Osman Aktaş
16 Ekim 16
Gölcük

 
Toplam blog
: 74
: 571
Kayıt tarihi
: 24.12.07
 
 

1965 Tortum doğumluyum. Ankara Gazi Üniv. Fen Edebiyat Fak. mezunuyum. T.D.E öğretmeniyim. İki ço..