Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '16

 
Kategori
Siyaset
 

Ne zaman normalleşeceğiz

Gerek ülke, gerekse birey olarak hep olağandışı koşullarda, hep stres ve sıkıntı içerisinde ve de en önemlisi gelecek kaygısıyla yaşamak zorunda mıyız?

Niye kaos ve karmaşanın, savaş tehlikesinin olmadığı, aç, açıkta kalma endişesi, olmadık zamanda, olmadık gerekçelerle haksızlığa uğrama kaygısı olmadan yaşayacağımız bir ülkenin sorunsuz insanları gibi yaşayamıyoruz.

Altmış yaşını geçmiş bir insan olarak ömrüm siyasi kavgalar, darbeler, faili meçhuller, haksızlıklar, hukuk dışı uygulamalar, ekonomik sıkıntılar, baskılar ve tüm bunların sonucu acılarla geçti.

Ne gülebildik ağız dolusu, ne sevebildik gönlümüzce….

Sevgimizi bile gösteremedik çoğu zaman sevdiklerimize….

Bir yandan geleneksel aile baskısı, bir yandan toplumsal ve siyasal zorlamalar ve önyargılarla hayatı kendimize de, çevremize de zindan ettik.

Gün geldi, en yakınımızdakilerden yedik tokadı, gün geldi biz üzdük en sevdiklerimizi.

Gün geldi barış için savaşacağımıza, savaş çığırtkanlığı yaptık farkında olmadan.

Aklımızla alay ettiler çoğu zaman

Her gün farklı algı operasyonlarıyla gerçekleri gizlediler, beynimizin en derin noktalarından vurdular bizi.

Anlamsız kavgalar, akıl almaz yalanlar, kin ve nefret söylemleriyle siyaseti kirlettiler, toplumu siyasetten, toplumsal gerçeklerden kopardılar.

Bir avuç siyaset bezirganı, küresel güçlerin işbirlikçileri, kişisel hırs ve egolarının kurbanı hasta ruhlu kişilerin vicdanına, sorumsuzluğuna ve de ihanetine mahkum ettiler.

Eşsiz doğası, kültürel zenginlikleri, tarihi birikimi ve müthiş insan potansiyeli olan bu güzel coğrafyada, barış içinde bir arada, eşit yurttaşlar olarak mutlu, huzurlu yaşamak yerine; suni ayrımlarla birbirine yabancılaştırılmış, kutuplaştırılmış ve hatta düşman edilmiş, mutsuz bireyler olarak yaşamak zorunda bırakılmışız.

Oysa ne çok hak etmiştik savaşsız, sömürüsüz bir dünyada, demokratik bir ülkede özgür bireyler olarak yaşamayı.

Yarin yanağından gayrı ne varsa paylaşılacak,

Paylaşmak yaşamı, sevmek insanları koşulsuz ve hep birlikte halay çekmek,

Barış türküleri söylemek.

Tüm bunlar hayal gibi geliyor bir an insana.

Çünkü ne ülke olarak kendi ulusal bağımsızlığımıza sahip çıkacak kadar ulusal, ne de birey olarak haklarımızı ölümüne savunacak denli özgür olabildik.

Öteki üzerinden düşünmek, ötekine göre davranmaktan kendimiz olamadık.

Tüm toplumu kucaklayan, muhalefeti de dikkate alan bir iktidar olamadığımız gibi, iktidarı yanlışlarında kıyasıya eleştiren ama toplumsal çıkarlar söz konusu olduğunda destek vermeyi, birlikte davranmayı kabullenebilen bir muhalefet hiç olamadık.

Kendi gibi olmayan, düşünmeyen, davranmayan herkesi ötekileştiren, düşman gören, yok sayan ve hatta kimi zaman yok etmeye çalışan zihniyetlerden kurtulmadan normalleşmemiz de mümkün görünmüyor.

Bölgemizin ateş çemberine döndüğü şu günlerde bile olası dış tehdit ve tehlikelere karşı ortak akıl üretme yerine kendi aklımızı başkalarına dayatmaya çalışmak, “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışıyla sorunları çözümsüzlüğe sürüklemek bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

Sorunları sıralayıp, çözüm yerine sorunun parçası olmayı muhalefet sayan anlayış da, “ben yaptım oldu” mantığıyla ülke yönetmeye çalışan bir iktidar anlayışı da normalleşmenin önündeki en büyük engeldir.

Son günlerin en önemli gündemlerinden yola çıkarak örneklemek gerekirse; “Başkanlık sistemine karşı çıkma hakkını kullanırken, bu sistemin tartışılmasına bile tahammül göstermemek kadar, en başından bunu mutlak doğru gibi topluma dayatmak da doğru bir yaklaşım değildir.”

Aynı şekilde Fırat Kalkanı Operasyonu ve Musul’u İŞİD den temizlemeye yönelik başlatılan hareket için toptancı değerlendirme ve itirazlar yerine, çözüm odaklı, çok yönlü alternatiflerle iktidarı uyarmak, yönlendirmek ve gerektiğinde, ülke çıkarları söz konusu olduğunda destek vermek gerekmez mi?

Kuşkusuz yeni bir dünya savaşına yol açabilecek gelişmelerin yaşandığı sınırlarımızdaki bu sıcak gelişmelere ülke olarak kayıtsız kalmak zor da olsa, zaten içte büyük sıkıntılar yaşayan ülkemizi yeni maceralara sürüklemekten uzak durulması gerekir.

Ancak böylesi durumlarda atılacak her adımın halktan destek görmesi, halk iradesinin temsilcisi olarak meclisin devre dışı bırakılmaması, muhalefet partilerinden kabul görmesi, iktidarın daha sorumlu davranması mutlak zorunluluktur.

Umarız kaygı ve korkularımızı boşa çıkaracak tedbirler alınır, tüm zorluklarına karşın barışçıl politikalar uygulanması için çaba gösterilir.

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 18.10.2016/BODRUM

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..