Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

4+4+4 hayalleri öldür! Gerçekleri ört!!!

4+4+4 hayalleri öldür! Gerçekleri ört!!!
 

int.


‘’Fatma’’ idi adı!

Boncuk mavisi gözleri ışıldayarak bakardı.

Güneşin kızıl ışıklarının yandığı upuzun saçları vardı.

Daha 12 yaşındaydı!

Hayalleri, çok büyük hayalleri vardı!

Okuyacak, öğretmen olacak, çocukları aydınlatacaktı!

Ansızın bir gece, babası çatık kaşlarla, sürükleye sürükleye komşu ….. Amcaların evine götürdü.

Korktu!

Hiçbir şey anlamamıştı!

Boncuk gözleri korkuyla baktı, babasına soramadı!

Evde; sedirin üzerine sıralanmış beş adam vardı!

Karşılarında da Fatma dâhil, 7 kız daha!

Titredi bacakları! Kalbi anlamsızca hızlandı! Daha bir korktu! Kimdi bu adamlar? Biz niye buradayız diye düşündü de soracak cesareti bulamadı. Sessizce eğdi başını!

‘’Çık dışarı!’’ dedi babası!

Fatma da, diğer kızlar da bir bir dışarı çıktılar odadan!

Deli gibi eve koştu, sarıldı anasına! ‘’Ana, nedir bu? Ne istiyorlar bizden dedi’’

Anası kaygılı bir yüzle baktı! Sustu! Bu soruya verebilecek cevabı yoktu! Ya da cesareti!

Babası ertesi sabah’’ Bu günden tezi yok! Okul mokul yok! Gitmiyorsun!’’ dedi.

İnanamadı kulaklarına! ‘’Neden’’ diye haykırmak istedi babasına! Sesi cılız bir halde, fısıltı halinde çıktı ama yine de sordu!

‘’Neden?’’

‘’Evleniyorsun da ondan’’ dedi babası! Fatma kulaklarına inanamadı!

‘’HAYIR! Ben okuyacağım’’ dedi. Bu kez yüksek çıkmıştı sesi. Anında yüzünde bir tokat şakladı!

Fatma O tokattan sonra günlerce ağladı, ağladı, ağladı!

Okula gitti. Ağlayarak öğretmenine anlattı! Öğretmeni de onunla birlikte ağladı! ‘’ Yasa böyle yavrucuğum! Bu babanın kararı ve benim de yapabileceğim bir şey yok ne yazık ki’’ dedi.

Fatma anlamamıştı! ‘’Ne yasası öğretmenim ne yasası?’’

Sonunda’’4+4+4’’ uygulamasına kurban olduğunu anlamıştı!

O geceki adamlar Anadolu’nun bir başka kasabasından gelmişlerdi! … VE birkaç büyük baş hayvan parası karşılığında ‘’EŞ’’ edineceklerdi kendilerine!

Fatma ve köydeki o diğer kızlar, birer, birer, küçük gelin oldular!

Hâlbuki! Aşk, sevda nedir onu bile bilmiyorlardı!

Bezden oyuncak bebeklerini bıraktılar, ellerine kına yaktılar! Bir de derme çatma beyaz gelinlik!

Ya kurduğu o bembeyaz, saf hayalleri? Kırıldılar hepsi de kırıldılar! Fatma’nın yüreği misali!

Canı yandı! Ne olduğunu anlamadı! Gözyaşlarının ardı arkası kesilmedi, hep ağladı, hep ağladı!

O pos bıyıklı adam da acımadı! Fatma ağladıkça, bastı tokadı! ‘’Alış artık! Burada yaşayacaksın ve bundan kelli benim karımsın!’’  dedi.

12 yaşındaki Fatma’nın kocası, ellili yaşlardaydı. Fatma’dan çok daha büyük çocukları vardı!

Kırgındı Fatma, babasına ama en çok da anasına! Niye karşı çıkmamıştı?  Niye sahiplenmemişti küçücük yavrusunu, kızcağızını? Hiç affetmedi Fatma ailesini, hele de her fırsatta tokatlayan o kocası denen koca adamı! Bir de bu yasa denen şeyi çıkaranları!

Yaban ellerde, yol bilmez, iz bilmez yerdeydi! Kaçsa nereye sığınacak? Kime?

İçinde bir şeyler kıpırdıyordu anlamadı! Karnında hastalık var sandı! Komşulardan bir teyzeye fısıldadı! ’’Acaba, ben hasta mıyım?’’ diye sordu da, kadın kahkahalarla ‘’A kızım ne hastası? Sen, gebesin gebe! ‘’ diye cevapladı!

Bir sabah, seher vakti kalktı, usulca evden çıktı. Uzun süre bilmediği yerlerde koştu, koştu! Nereye gideceğini de bilmeden koştu! Bir an düşündü! ‘’Yola mı çıksam acaba?’’ Vazgeçti! Güneş, hızla tepede yükselirken; kendini bir YAR ın kıyında buldu. Oturdu kocaman taşların üstüne! Saatler geçti!

Düşündü! Üzüldü! Yine düşündü! Hayalleri geldi aklına! Kurup da gerçekleştiremediği!

Hayıflandı!

Ama kararlıydı! İçindeki o minicik canı da kurban vermeyecekti! Ne kocasına, ne de yasaya!

Karnını okşadı! Canını sevdi! ‘’ Hadi yavrum gidiyoruz!’’ dedi. …. Ve YAR dan sonsuzluğa doğru uzandı!!!

Bu hüzün dolu öyküyü de ‘’4+4+4’’ yasasını çıkaran, onu ve onun gibi küçücük kızların kaderini çizen,  o beyaz papatyaların boyunlarını büküp de solduran, hayallerini yıkanlara, hatıra bıraktı.

 

 

 

Ayşen Arslangiray Kura

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..