50 yıl öncesinden bir kuraklık öyküsü

20 Eylül 1957 gününü anlattı babam. Ertesi gün annemle evlenmişler. Nisan ayından Eylül'ün 20'sine kadar hiç yağmur yağmamış. O gün köyden kalabalık bir grup olarak gelin hamamı için İnebolu'ya gelmişler ancak susuzluktan hamamlar çalışmadığı için hamama gidemeden köye geri dönmüşler. O zamanlar İnebolu'da üç hamam varmış: Çeşme Hamamı, Küçük Hamam ve Hatıbbağı Hamamı... O günlerde susuzluk nedeniyle hamamların hiçbiri çalışmıyormuş.

O günden bir hafta kadar önce birgün aniden şimşekler çakmış, gök yıkılırcasına gürlemiş, bastıran yağmur herkesi sevindirmiş. Yağmur hemen gelip geçmiş, kuraklığa hiç çare olmamış. O gün yıldırım düşmesi sonucu Telle köyünde iki kişinin ölümü büyük üzüntü yaratmış. Aniden yağmur bastırınca büyük bir kiraz ağacının altına sığınmışlar ve yıldırım ikisini de alıp götürmüş buralardan. Ölenlerden biri genç bir hamile kadın, diğeri de bir genç kızmış.

Çocukluk yıllarından da anımsıyorum, yağmur yağınca ağaçlarından uzak durmamızı sıkı sıkı tembih ederlerdi.

Birkaçgün önce ve bugün aniden bastıran yağmurlarla birlikte çakan şimşekleri gördükçe annem balkona çıkmamızdan bile endişeleniyor, elli yıl önceki olayı anlatıyordu.

Kuraklık yalnızca bu yıla özgü bir durum değil, elli yıl önceki anıları dinlediğimizde başka kurak yıllar da çıkıyor karşımıza. (Fotoğraf 23-8-2007 İnebolu)

İnebolu, 28 Ağustos 2007 Salı