Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '15

 
Kategori
Fizik
 

8 saniye mi, hiçlik mi?

8 saniye mi, hiçlik mi?
 

8 Saniye


Çocukken keyifle seyrettiğimiz o eski Yeşilçam filmlerinin görkemli zamanlarından sonra tekrar Türk Sineması’nın ayağa kalktığını düşünüyorum. Yakın bir süre önce vizyona giren 8 SANİYE filmi de bunun bir kanıtı sanki.

Filmden çok etkilendim ve tek nefeste gerçekten izledim ancak 8 SANİYE ile vermek istedikleri mesaj üstüne yazmadan da duramadım.

Kadim zamanlardan beri süregelen zamanın sabit olduğu anlayışı Newton’un Klasik Mekaniği ile o zaman için kanıtlanmıştı. Ta ki, Einstein çıkıp “Genel Görelilik Kuramı” ile zamanın değişken olduğunu kanıtlayıncaya dek.

Evet. Artık bildiğimiz zaman hız ile değişiyordu. Işık hızına yaklaşan bir insan için geçen 1 dakika belki de dünya zamanında 10,000 seneye denk geliyordu. Ya da bir kara deliğin “ufuk çizgisi” olarak adlandırılan ağzında muazzam çekim hızıyla hızlanan bir cisim için de aynı şey geçerliydi. Hatta asansörle yukarı katlara çıkan bir kişi için bile çok ama çok küçük farklar arz ediyordu.

Kişiye göre de değişiyordu. Bunu da Einstein sobanın üzerinde 1 saat oturan adamla, güzel bir kadınla 1 saat vakit geçiren adamı karşılaştırarak anlatıyordu.

8 saniye filminde anlatılan ise çok güzel bir farklı bakış açısı. Eskiden Dünya’yı evrenin merkezine koyan insan, Kopernik ve Galileo birlikte artık güneş merkezli bir anlayışa geçtikten sonra artık belki de bizlerin evren merkezli bir bakış açısına geçmekte oluşumuzdan kaynaklanıyor bu.

Ne demek bu evren merkezli bakış açısı?

Dünyamız bizim Güneş Sistemimiz içinde ve bizim Güneş Sistemimiz ise Samanyolu Galaksisi’ nin dış halkalarında yer alıyor. Fakat koskoca evren Samanyolu ile sınırlı değil. Samanyolu gibi daha binlercesi var.

Samanyolu Galaksimiz 90 galaksiden oluşan “Süper Amas” denilen küme içinde yar alıyor ve Süper Amas da “Hiper Amas” denilen binlerce galaksiden oluşan bir kümenin içinde. Ve tüm bu kozmik çorbanın bir evrensel merkez etrafında döndüğü teorize ediliyor. Her şey bir düzenleyici mekanizma etrafında dönüyor sanki, aynı bir semazenin kalbini Kabe yaparak kendi etrafında dönmesi gibi.

Samanyolu’ndan bakıldığında ortalama bir insan ömrü dünya zamanına kıyasla 8 SANİYE. İnanılmaz değil mi?

Öyleyse, sadece Samanyolu değil de HİPER AMAS seviyesinde hatta evrensel merkez seviyesinde ise insan ömrü bir hiçlik. Zaman diye bir şey yok sanki. Her şey TEK, BÜTÜN, MUTLAK olduğu noktada sanki sonlu, beşeri olana zaman yok. Her şey bir HİÇ o zaman.

Kadim Hindistan’ın Vedik öğretisinde kozmoloji önemli bir yer tutar. Her şeyi yaratan “Brahma’ın Gecesi ve Gündüzü” diye bir tabir vardır. Brahma tüm varoluşu yaratan Tanrı’dır, mutlak ve tektir. Diğer tüm varlıklar, insanlar ve şeyler ve hatta Hint kadim teolojisinde geçen Tanrılar (devalar) ve yarı Tanrılar, Brahma’nın farklı görünümleri, tezahürleridir.

Brahma da diğer evrendeki varlıklar gibi KENDİNE GÖRE 100 yıllık bir döngüde yeniden doğar. Brahma’nın 100 gündüzü ve 100 gecesinden sonra yeni yeni bir dönem başlar. Bu 100 Brahma yılı ise dünyamıza göre 3,4 katrilyon yıla tekabül ediyor. Yani Brahma’ya göre bakıldığında insan ömrü ve hatta 4,5 milyar yıl yaşındaki yaşlı (??) dünyamız bile bir saman alevinin yanıp sönmesinden bile daha kısa bir ömre sahip. Aslında onlar YOK sanki.

Aslında “YOK”sak o zaman bu tiyatro niye??? Bunu da farklı bir yazıda irdeleyelim...

İlginç olanı ise bunun en az 5000 yıllık bir sistem tarafından söylenmesi...

Sevgiler,

Kenan

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..