Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '08

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

95'ten kalan yaprak

95'ten kalan yaprak
 

Eski bir takvim yaprağı


Eski bir kitabın sayfaları arasında 1995 yılından kalma bir takvim yaprağı kalmış. Takvim yaprağını elime almak istemiyorum, pul pul dökülecek gibi duruyor. 28 Ekim tarihli ve sararmış iyice. Anımsıyorum da o günlerde anne tarafından dedem daha hayatta. Radyoda dinliyor haberleri. Ben daha ilkokuldayım. 28 rakamının yanında “1923 yılında Mustafa Kemal Paşa ‘Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’ dedi” diye bir not düşmüş. Bundan 84 yıl öncesinin bir sözü. Ve 1927 Türkiye ‘deki ilk nüfus sayımının yapıldığı tarih. Sayım sonucunda 13 milyon 648 bin 270 kişi olduğu açıklanmış. Yine tam 84 yıl önce. Bir not daha iliştirilmiş: 1886 tarihli. Bundan tam 121 yıl öncesi; Fransızlar Özgürlük Anıtı’nı ABD’ye hediye ederek, New York’un göbeğine diktirmişler. Anlaşılan o ki biz henüz yerimizi yurdumuzu hazırlamamışken milletlerin birilerinde özgürlükler konuşulmaya başlanmış. Ve ne zaman “yeni yurdumuzda kaç kişi yaşamaya başladık” dediğimizde ise aramızda 41 yıllık fark oluşmuş, ne kadar da özgürmüşler diye amiyane bir görüşe kapılıyorsunuz. Oysa 2 yılda yapılan bu heykelin bedeli Osmanlı Padişahı Abdülaziz tarafından ödenmiş ve Amerika’ya hediye edilmiştir. Belki de o yıllarda Osmanlı sınırlarına dikilebilecek bir heykel yerel huzursuzluklar çıkacağı kaygısı ile istenmemiştir. 46 metrelik dev heykel yerel kaygılar nedeniyle daha da yüceltilmek üzere ABD’ye gönderilmiştir. Gözümüz heykelde değil ama heykel dostluklarına takılmış durumda şimdilerde… Yıllar öncesinde kalan pazarlıklarda! Dönelim biz 1995 tarihli yaprağımıza. Atatürk’ün Cumhuriyet ilan etmek için 28 Ekim günü dediklerini duyar gibiyim.

Her şeye yeniden başlamışlığın heyecanı ve sancılı bir memleketin ışıltısını yansıtan sözleri… Tek başına milli bir devlet… Özgürlük heykellerinin bize fark atmasını düşündürür mü hiç! İşte o yılların ertesi gününü yani 29 Ekimlerin belki de bayram adına en çok yakışanını bu 29 Ekim’de terör nedeniyle sımsıkı geçirdik. “Bayramlar birlik ve beraberliğimizdir” diyordu dedem. Bense et yediğimiz bayramlardan gayrisini düşünmezdim, bulduğum takvim yaprağının üzerinde yazan tarihlerde. Sofrada bir arada oluşumuz gelirdi aklıma. Birlik ve beraberlik bu olsa gerek diye söylenirdim içimden. Belki de Fransa-ABD birliğini yansıtan özgürlük heykelleri çokça meşgul etmezdi aklımızı ama o yıllarda İnönü gibi iyi niyetli siyasilerin olduğunu bilir, televizyonda hindi bakışlarıyla çıksa da konuşsa diye beklerdik. Sinirli değildi güldüğümüzde televizyondan kızmaz derdik. Ve 95’ten sonra İnönü’yü de göremedik. Yerel kaygıları akraba çıkarlarına değişmeyen politikacıların varlığını severdik. Yerelin ulusalın bir ayağı olduğunu düşünürdük.

Şimdilerde, 12 yıl sonra da, hâlâ 95 yılından çocuk düşlerimin olmasını arzuluyorum. İnanmak istiyorum samimiyeti güçlü insanların olduğuna. Heykel birlikteliklerinin sonunun geldiğini ve milletin çıkarlarına yönelik politikaların üretileceğine inanıyorum. Milli beraberliğimizin zorunlu olarak arttığı günlerde boyun eğmeyecek dik duruşlu yöneticileri özlüyoruz belki de. Erdal İnönü aramızdan ayrılsa bile bir yerlerde iyi birilerinin olduğuna inanmak istiyoruz. Siyaseti pek beceremeseler de… İhtiyacımız var güzelliklere…

 
Toplam blog
: 2
: 938
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

12.09.1986 tarihinde Bursa'nın Keles ilçesinde dünyaya geldi. İlköğretim ve ortaöğretim dönemlerini ..