Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '13

     
    Kategori
    Öykü
     

    Ayşeciğin saçları

    Ayşecik oldukça sevimli, cana yakın, yaşına göre erken olgunlaşmış bir çocuktu. Kardeşleri de vardı ama tek kız çocuğu olması nedeniyle aile içinde farklı bir yeri vardı. Ona hiç kıyamazdılar el bebek gül bebek misali el üstünde tutulurdu. Ayşecik küçücük yaşına rağmen, gönlü bol, gözü tok, yüreği sevgi doluydu. Bunun yanında da sevimli yüzü hiç asık olmazdı.

    Ailesinin olduğu kadar mahallelinin, öğretmenlerinin ve arkadaşlarının göz bebeği ve sevgilisiydi. Yetişkin insan tavırlarıyla herkes onunla güncel konuları bile konuşabiliyordu. Çok okul değiştirdiğindendir, birçok öğretmeni oldu. Onun giyinişi, temiz bir Türkçeyle konuşması, çalışkanlığı, davranışları, masumiyeti, sosyal yönünün gelişmiş olması ve sevimliliğiyle hep ilgi çekiyordu. O kadar çok onu seven arkadaşı vardı ki, onlar onsuz ders çalışmaz, o yoksa oyunlar başlatılmaz, gezilere gidilmez di.

    Ayşeciğin bir özelliği de çok uzun saçlarının olmasıydı. Bir sandalyeye oturduğunda, bir salıncağa bindiğinde yerleri süpürürdü adeta masal kahramanı Rapunzel benzeri güzel saçları.

    Kemik taraklar vardı o zamanlar hem sağlıklı hem de çok dayanaklıydı bu taraklar. Ayşecik bir tas suyun içine birkaç damla damlatılmış gaz yağıyla karışmış gazlı suyu alır annesinin önüne otururdu. Gaz yağı saçın kolay açılarak taranmasını sağlar ayrıca saçları da beslerdi. Bu suyla anneciği onun saçlarını itina ile tarardı. Ama bazen de söylenirdi. Çok uzun ve çok sık saçların, zor taranıyor. Bir an önce büyü de kendin tara artık saçlarını. Yoksa bir gün kestireceğim bunları derdi ama kıyıp a kestirmezdi, kesmezdi de. Ayşeğin kardeşleriyle birlikte siyah önlükleri yıkanır, yakaları ve kurdeleleriyle birlikte kolalanıp ütülenirdi. Ayşeciğin saçları yere değmemesi için tek belik halinde örülür, ikiye katlanan saçları kurdelesiyle süslenirdi.

    Ayşecik okulun yolunu tutardı onu bekleyen arkadaşlarıyla. Güzel ve genç, bir üniversitede öğrenci olan Şengül hanım vekil öğretmenleriydi.

    Şengül Hanım siyah kısa saçlı, beyaz tenli, hafif topluca ve gülen yüzlü biriydi. Öğrencileri bu genç hanımı oldukça seviyordu.

    Genç öğretmen Ayşeciğin hayranıydı adeta. Sınıfa her girişinde Ayşeciği tahtaya kaldırır saçlarını görmek için yüzünü tahtaya çevirttirirdi. Önceleri bu davranışların saçlarına yönelik olduğunu hissediyor ama bunun içinde dakikalarca tahtada tutuluşunu ise garipsiyordu.

    Şengül Hanım sınıfa dönerek seslenirdi. “bakın Ayşecik gibi düzenlimisiniz, öğrenci dediğin böyle olur, örnek alın kıyafet ve temizliğini.

    Ayşecik bu sözlerden utanırdı adeta, çünkü bazı arkadaşları yoksuldu. Çok sık kıyafet alamıyor hatta karınlarını zor doyuruyorlardı. Cevap vermek istedi, söyleyemedi arkadaşlarının durumunu, ya kırılırlarsa.  Yok, söyleyemedi ama çok ta üzülürdü.

    Her gün sebebini bilmediği nedenden dolayı tahtaya kaldırılışlar sıkınmış ve merdivenlerde öğretmenini beklemişti. Öğretmeni yanına yaklaşıp saçlarını okşayınca, tahtaya çıkarılışının sebebini sordu. Öğretmenin cevabı çok ilginçti. “ Saçların Ayşecik saçların, bayılıyorum bu saçlarına, onları seyretmek için tahtaya kaldırıyorum seni. Benim saçlarım bu kadar güzel uzamadı içimde bir uhde kaldı sanırım. Bu yüzden saçlarını seyretmek hoşuma gidiyor”. Ayşecik artık düşünmeden ve söylenilmeden tahtaya çıkıyor, öğretmeninin mutluluğuyla seviniyordu.

    Bir müddet sonra Ayşeciğin babasını iş kazası sonucunda işten çıkarmışlar, maddi durumları kötüleşmişti. Babası şimdilik çalışamayacak durumdaydı ve anneciği de hastalanmıştı. Çok küçüktü Ayşecik çalışması imkânsızdı. Ama ailesi için bir şeyler yapmak istiyordu yapamıyordu. Babası yaralarının geçmesini beklerken, annesinin gittikçe artan sancıları vardı.

    Bir gün kapılarının önünde otururken, eskiler alırım diye bağıran ve merkeple gezen bir esnafın son sözü dikkatini çekti.”SAÇ ALIRIM, KESİLMİŞ SAÇLAR ALIRIM”…Eli birden saçlarına gitti Ayşeciğin. Hafta sonuydu saçları açıktı ve kucağında toplanmışlardı. Siz para mı ediyorsunuz diye mırıldandı saçlarını tutarak. Yerinden kalktı alıcının yanına yaklaştı, saçlarını işaret ederek sordu. “Kaç para eder bunlar”. Adam saçlarını yakaladı adeta ve beğenmez bir ifadeyle 10 lira dedi.10 lira mı? Bu kadar mı ediyor bunlar, evet dedi adam. Geri döndü kapının önündeki merdivenlere yeniden oturdu.

    Anneciği hastaydı, doktora gitmesi gerekiyordu. Mahallelerindeki doktor 5 lira muayene parası alıyordu. Düşündü “ Saçlarım annemi doktora götürür kalan parayla da ilâçlarını alırız, annem iyileşir işte Öğretmenim üzülecek ben de üzüleceğim ama ben saçlarım değil canımdan çok seviyorum annemi “sonra yine uzarlar ne olacak ki. Bu arada satıcı da çoktan gitmişti.

    O gece ve diğer geceler Ayşecik yatağının içinde döndü durdu uyuyamıyordu. Satıcı ne zaman gelecekti acaba? Ya geç gelirse ya da gelmezse ne olacaktı?

    İşte yine hafta sonu olmuştu, gözleri yollardaydı ve alıcıyı gördü birden, işte geliyordu. Koşarak alıcının yanına gitti ve heyecanla sordu “Hâlâ saç alıyor musunuz? Evet dedi adam.10 lira mı? Dedi Yine“evet dedi adam.”beni biraz beklermisiniz, saçlarımı kesip getireceğim” Tamam beklerim dedi adam. Bu sözü duyunca Ayşecik koşarak evine girdi, makası eline aldı. Tek belik örülü saçının dibine makası uzattı, kesemiyordu bir türlü. Annesinin yatağının yanına koştu” Anne saçımı kesermisin” Annesi şaşırmış “Kızım ne yapıyorsun, delirdin mi neden kesmemi istiyorsun saçlarını”. Diye sordu. Ayşeciğin acelesi vardı alıcı bekliyordu ve biricik annesinin iyileşmesi için bu paraya ihtiyaçları vardı.

    Anne sıkıldım artık bunlardan çok zor taranıyor, kesilmesini istiyorum sıkıldım artık bu kadar uzun saçlardan ne olursun kes”.Diye yalvardı adeta. Öylesine ısrarcıydı ki, annesi “Allahım ne oldu bu çocuğa” diyerek makası eline aldı.

    Ayşecik saçlarının kesilmesinden mutluluk duyuyor gibi gülerek annesine baktı. Ve saçını zorlukla kesen makasın kesme sesini duyunca, yüreğinin sızladığını, içinin acıdığını hissetti. İki damla yaş eteklerine doğru süzüldü aktı. Az sonra başı hafiflemiş, upuzun saçları ellerindeydi. Neden! Diyen annesine dönerek; Senin için anneciğim senin için, sen doktora gitmelisin dediğinde annesi de Ayşecikte ağlıyordu.

    Koşarak evden çıktı Ayşecik, saçlarını satıcıya uzatırken, adeta vedalaştı saçlarıyla bakışlarıyla öptü onları.

    Hafta başında annesi doktora götürülmüş, kendisi de okulunun yolunu tutmuştu. Koridorda öğretmenine rastladı, öğretmeni şaşkındı, kaşlarını çatarak sordu, “ ne yaptın saçlarına” “sıkılmıştım öğretmenim zor taranıyor canımı yakıyordu bende kestirdim” dedi. Öğretmeni kızgın yürüdü gitti… Bir daha da Ayşeciğin yüzüne bile bakmadı. Küsmüştü işte. Söylemedi Ayşecik saçlarını neden kestirdiğini öğretmenine söylemedi. Söyleseydi belki ona kızıp kırılmazdı ama söylemedi işte.

    Bir müddet sonra yılın sonu gelmişti, sınıfça çekilen resimde Öğretmeni Ayşeciğin çok uzağında durmuş, başka bir öğrenciye sarılarak kırgın bir yüz ifadesiyle poz vermişti.Karnesi pekiyiydi ama Ayşecik çok üzgündü çünkü öğretmeni ona veda etmeden gitmişti.

    Ayşecik bir daha göremedi saçlarını çok seven sevgili öğretmenini. Öğretmenine saçlarını çok sevdiğini, ama annesini canından çok sevdiğini anlatamadı ne yazık ki.Aynı fedakârlığı yapmaz mıydın Şengül öğretmenim diye konuştu kendi kendine.

    Ayşeciğin saçları bir daha öylesine uzamadı, taraklar kolay taradılar ama hiç pişmanlık duymadı aksine hep bu davranışı için mutluluk duydu. Nedendir bilinmez nerede bir saç kesildiğini gördüğünde yüzünde hep kırık bir gülücük oldu. Şengül öğretmenini düşündü.

    Eli hatta ayağı öpülesi anneler için saçtan vaz geçmek kadar kolay bir şey var mıydı? SAÇ DEDİĞİMİZ NEDİR Kİ? Dedi hep. 

    Ayşecik yıllar sonra sevgili annesini toprağa verirken “Keşke saçlarım onu geri getirebilseydi” derken yüreği yanıyor, yüreği kanıyordu.

    Yazarı.

    SEYHAN SÜZER/ANKARA

    seyhansuzer@mynet.com

    GERÇEK HiKAYELERİMDEN

     
    Toplam blog
    : 1
    : 1355
    Kayıt tarihi
    : 09.09.08
     
     

    Fakülte mezunu, evli, anne, yazan, kamuda çalışan, ev hanımı, tarlada ırgat (ŞEHİRLİ OLMASINA RAĞ..