Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Öykü
 

Bir uzaylının gördükleri- Jarra Bildiriyor 2

Hey gezegenim merhaba. Jarra’dan ikinci rapor geliyor. Dünya etrafında dönüyorum. Gezegendekilerin yörüngeye fırlattığı yüzlerce şekilsiz teneke yığını arasında dikkat çekmeyecek bir konum aldım. Benimle beraber turlayan bu yapay uyduların ne amaç güttüğünü anlamaya çalışıyorum. Bir kısmının dünyadan aldıkları sinyalleri geri dünyaya dağıttıklarını keşfettim. Şimdi bu sinyallerin içeriğini araştırıyorum. Diğer bir kısım uydu ise sanki dünyayı, yeryüzünü gözetliyor. Eğer bu doğru ise çok ayıp. Bir canlının dış organlarının  kendi iç organlarına bakması gibi bir şey bu. Tamam, ben de bir gezegen röntgencisiyim ama sonuçta yabancı bir gezegenin yaşam biçimini anlamaya çalışan dış uzaylı bir yaratığım. Dünyalıların kendi kendilerini gözlemesi bence sapkınlık… Bu uydularla ilgili bilgim artınca ayrıca raporlayacağım.

Bugün esasen dünyada keşfettiğim bir canlı biçimini ve uygarlıklarını anlatmak  istiyorum. Sayıları çok fazla, milyarlarcalar ve tüm gezegene yayılmışlar. Sürekli hareket halindeler, onları izlemek bile  gözlerimin dördünü yormaya yetti. Hareket ediyorlar, oradan oraya gidiyor, yollar açıyorlar, şehirler inşa ediyorlar. Sanırım toprakları ülke ülke bölüşmüşler, komşu ülkenin  alanına girmemeye dikkat ediyorlar. Sürekli iletişim halindeler, birbirlerini gözlüyor, konuşuyor, durmadan da itişip kakışıyorlar. Uzaktan bakıldığında aynı gibiler ama yakınlaşınca deri gözeneklerinin, göz kırpma hızlarının farklı olduğu kolayca anlaşılıyor. Henüz dillerini çözebilmiş değilim ama davranışlarından farklı gruplara ayrıldıklarını anladım. Yaratıkların çoğunluğunu benim işçi diye tanımladığım gruptakiler oluşturuyor. İşin ilginç yanı, topluluğun hemen tüm işlerini bu işçiler yapıyor. Halbuki röntgenlediğim  gezegenlerden birisi olan Morabian’da işçi sınıfı bütün gün oturup ne kadar çok çalıştıklarından yakınır, tüm işi ise kral ve kraliçeler yapardı. Bir Morabian eğer kral ya da kraliçe olacak şekilde soylu bir ailede dünyaya geldi ise, doğduğunda ilk yaptığı şey ağlamak ve çalışmakla geçireceği hayatı düşünmek için kolunu kafalarının arasına almak olurdu. Bir işçi Morabian doğduğunda ise  genellikle tembel tembel gerinip sütüm nerede diye sorar. Kaza ile ağlamaya başlayan bir işçi bebek Morabian yüzünden pek çok anne işçi Morabian, bu bebek sizden değilmiş diye kocalarını boşamıştır. Dünyada gözlediğim bu ırkın işçi sınıfı dışında bir de asker sınıfı var. Bunlar erkek, genelde daha cüsseli bireylerden oluşuyor. Sert, ritmik hareketlerle yürüyor, olabildiğine kasılıyorlar. Bağırarak konuşuyor, sürekli emir veriyor, emir alıyorlar. Nadiren diğer ülkelerin askerleri ile savaşa tutuşuyorlar. Savaş derken öldürmekten, yaralamaktan bahsediyorum. Bu yine ilginç bir bilgi aslında. Morabian gezegenine dönersem, orada da askerlerden oluşan ordular vardı. Ama oradaki askerler çok kırılgan, kolayca ölebilen bireylerden oluşuyordu. Bir biri ile hasım haline gelen iki ülke ordusunu sınıra yığar, askerlerini karşı karşıya getirirdi. Eğer bu “zıtlaşma” esnasında karşı taraftan bir ölüm ya da yaralanma olursa,  ölüme veya yaralanmaya sebep olan ülke çok utanır, karalar bağlar, yas tutar, kendi menfaatlerini bir tarafa bırakıp aman diler, teslim olur, işgale gelen düşman ülke askerlerinin kılına bir şey olmaması için çırpınırdı. Bu da çok zor bir şeydir, çünkü Morabianlı askerler oldukça kıllıdırlar.

Dünyaya dönersek buradaki askerler her ne kadar sanki ülkeyi korumakla mükellef gibilerse de aynı zamanda işçileri de nizamda tutuyorlar. Hatta sanki bu işe daha fazla önem veriyorlar. İşçilerin başlarını kaldırmadan sürekli çalışmalarını sağlamak onların öncelikli görevi olduğu anlaşılıyor. Ve tabii bir de yönetici var. Aslında yönetici ile onun komutası altındaki askerlerin hemen tek yaptığı iş, işçilerin çalışmalarını sağlamak. Bu yorucu mesainin karşılığında işçilerin onlara hizmet etmesini muhteşem bir mağruriyetle kabul ediyorlar. Onların en iyi yiyecekleri kendilerine sunmasına, en lüks yuvaları yönetici ve etrafındakilere  ayırmalarına müthiş bir hoşgörü ile izin veriyorlar. Bu aslında bir Morabianlı işçinin çok gıpta duyabileceği bir özellik. Hiç unutmuyorum Morabian’da bir işçi kendisine servis yapan kralına masaya kendisi ile beraber oturup yemeyi teklif ettiğinde, kral kendisine yapılan bu hakaretin altında kalmamak için birinci kattan yukarı doğru atlayıp intihar etmişti. (Morabian’da yerçekimi tersine çalışır, bu yüzden intihar etmek isteyenler binaların en alt katına inip kendilerini yukarı doğru bırakırlar). Bugünlük Dünya’dan bilgi bu kadar. Ha, unutuyordum, Dünya’da dillerini  çözebildiğim tek mahlukatlar ilk raporumda bahsettiğim, şu ellerine ne geçirirse yiyen yaratıklar. O kadar basit bir anlaşma şekilleri var ki çeşni olsun diye farklı diller yaratmışlar, tuhaf. Her neyse bu mahlukatlar biraz önce anlattığım ırka karınca diyorlar. Bir sonraki dürtmemde görüşürüz, Jarra, kaçtı. 

 
Toplam blog
: 11
: 646
Kayıt tarihi
: 28.08.11
 
 

Karaman doğumluyum. Eğitim ve öğretim yıllarım Karaman Gazi Mustafa Kemal İlkokulu, Ankara Ulubat..