Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '18

     
    Kategori
    Deneme
     

    Hadi Ordan!

    Hadi Ordan!
     

    Bu başlık için beni kıyamet gibi eleştirecek en az elli kişi var hayatımda. Onları hayatımdan, başlığı da yazıdan çıkaramam. İdare dünyası işte… Her gün neleri idare etmek zorunda olduğumuzu düşündükçe devede kulak kalır bu başlık; bankada sıra numarası almadan önümüze geçip işlem yaptıran hatırlı müşterileri, sigara izmaritini asansörün içine atan apartman komşularını, bahşiş alabilmek için yirmi lira para üstünü yirmi adet bozuklukla getiren garsonu, sarı ışığı beş saniye önce kaçırdı diye haksızlığa uğradığını düşünüp kırmızıda geçen trafik canavarını, bugün git yarın gel diyen devlet memurları, doğal gaza gelen zamları, sabahları oraya buraya tüküren lamadan dönme vatandaşları, yirmi dakika boyunca televizyon ekranlarından ucuza bal satmaya çalışan şahsı, kadına şiddet uygulayan psikiyatrik vakaları…

    Anladım ki her milletin bir DNA’sı var. Kendine göre gelenekleri, görenekleri olduğu gibi alışkanlıları, davranış biçimleri, tahammül sınırları da şahsına münhasır. Her ne kadar bir milletten bir millete uyum yasaları çerçevesinde yaşam şekli kopyalanmaya çalışılıyorsa da bir yere kadar işe yarıyor işte. Norveç’te yirmi yaşındaki bakanın oyuyla ülkemizde ÖSS’ye hazırlanmaktan başka hayat garantisi olmayan gencin oyu bir mi diye sorasım geliyor benimde! 18 yaşındaki yeni seçmen kitlesi; sivilce ve platonik aşk sorunlarını bir kenara bırakıp siyasete atılacakmış. İyi haber şudur ki bedava kömür dağıtma devri bitti, bundan böyle kontör dağıtılacak. Bence sakıncası yok;  yaş meselesi değil ki bu, ihtiyaç meselesi, hepsinden öte idare meselesi…

    Bir kulübe üye olmak istiyorum ama şu sosyal mesaj içerikli, bol vitaminli, hormonsuz kulüplerden ziyade; tipi tip sakızı özleyenler, bayramlarda el öpmek istemeyenler, son zamanlarda ağlamakta zorlananlar, ayda bir kez 1. kordonda çimlerin üzerine yatıp topluca hiçbir şey düşünmeyenler kulübü olursa fena olmaz. Mümkünse kulübe katılanlar caz dinlesin, kelle paça yemeyi sevsin, Orhan Pamuk okumasın…

    Son dönemde aktivist olmak moda. Yüzyıllardır komünistleri hapse atan, faşistleri asan, sosyalistleri sürgüne gönderen sistem aktivistler için ne düşünüyor merak ediyorum. Bana kalırsa sonu –ist ile biten şeylerden uzak durmak lazım. Yine de kabul ediyorum ki yüksek inşaat mühendisi bile kulağa aktivist kadar havalı gelmiyor. Bunların taban aylıkları ne kadar acaba?

    Üniversiteden mezun olduğumda kendimi kapının önüne konmuş bir kedi gibi hissetmiştim. Bakan beyinde benim gibi ilginç hisleri olacak ki atanamayan öğretmenleri Eminönü’nde kendilerine yem atılmasını bekleyen güvercinlere benzetmiş. İleride siyasete atılmayı düşünmüyorum neyse ki, yoksa vatandaşı kasap dükkânının camekânında asılı duran, poposuna maydanoz tıkılmış kuzulara benzettiğimi söyleyebilirim!

    Hadi ordan denemeyecek kadar güzel cümlelerle bitirmek istiyorum yine de bu yazıyı. Ben güzel sözler söylemeyeli çok oldu ya aklıma da gelmiyor şimdi kelebeklerin uçuştuğu; gün batımda ufka uzanan, gelinciklerle dolu, yemyeşil düzlükler. Ama Can Yücel diyor ki;

    Eğer…

    O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz…

    …Dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse…

    ...Özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu…

    …Uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa…

    …Kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim…

    …O halde bugün sizin gününüz…!

    “Çok yaşa” yın ve de “siz de görün” üz.
     

     
    Toplam blog
    : 1
    : 61
    Kayıt tarihi
    : 01.06.17
     
     

    Ne diyorsan o.... ..