Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '09

 
Kategori
Spor
 

Paniğe gerek yok!!

Paniğe gerek yok!!
 

Frank Rijkaard ve Galatasaray


Bu topraklarda her zaman böyle olmuştur. Futbol, siyaset, müzik hiç farketmez. Türk insanı kişileri/kurumları ya ilah yapar yada yerin dibine batırır. Ülkemin insanının bu zaafını medya da çok güzel kullanmasını bilir. Medya “gazı verdikçe sokaktaki vatandaş da gaza gelir” ve hayaller kurmaya başlar. Sonra da o hayaller yerine gerçeklerle karşılaşınca da büyük bir panik ve şok içerisinde suçlu avına çıkar ve kişileri/kurumları yerden yere vurur.

Şimdi konuyu bağlayalım. Bakın, Galatasaray sezon başında yazdığımız ve çok da aşikar olan “sürpriz mağlubiyet”ini aldı Ankaragücü karşısında. Üstelik bu mağlubiyet perşembe günkü Strum Graz maçından sonra belliydi. Galatasaray, hangi Avrupa Kupası maçı dönüşü deplasmanda gündüz oynanan bir maçı kazanabilimiş ki! Geçmiş yıllarda Rizespor’dan tutun, Kasımpaşa’ya kadar bir dolu “Avrupa dönüşü maçı” faciası yaşamış bir ekibin Ankaragücü gibi sert ve dirençli bir ekibe yenilmeyecek olmasını beklemek boşunadır zaten.

Tamam üç maçtır kazanamıyor Galatasaray ve bir sürü eksikliği var sahada göze çarpan. Yine de biraz insaf etmek gerekmez mi sizce? İnanın, Ankaragücü maçından sonra Rijkaard hakkında yazılanlardan bir futbolsever olarak utandım. Hollanda milli takımıyla Avrupa Şampiyonu olan, Milan’ın en efsanevi kadrosuyla Avrupa’nın tozunu attıran bir adamın, üstelik teknik direktör olarak da Barcelona’da La Liga ve Şampiyonlar Ligi kariyeri tartışılamaz bir adamın bu kadar eleştiri alması anormal değil mi sizce? Hangimiz futbolu Rijkaard’dan daha iyi biliyor olabiliriz de bu kadar zalimce hocayı eleştirebiliyoruz? Dünyada herhangi bir teknik direktöre, taraftara, yöneticiye, futbolla ilgili kim olursa olsun “Takımınız ligin ilk sekiz maçında 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet alacaksın ve liderin arkasından 2nciliğe oturacaksın” deseler bundan büyük bir memnuniyet duyar eminim. Bunun aksini hiç kimse iddia edemez. Bu sezonki resmi maçlarda ilk mağlubiyetiydi bu Galatasaray’ın. Tabii ki kimse mağlup olmayı istemez ama futbolda mağlubiyetin yeri hiç mi yok? Hep galip mi gelinmesi gerekiyor? Real Madrid, ManU, Chelsea hepsi bu hafta puan kaybetti. ManU aslında kötü takım, Ferguson zaten ihtiyarladı o yüzden B planı yok mu acaba? Zaten bu beraberlik Mancester City maçından belliydi son anda 4-3 kazandılar değil mi? Ancelotti Chelsea’den önce işsizdi, damarında Milan kanı akan bu adamın İngiltere’de ne işi var, zaten Leonardo’nun yerine Milan’a dönmeye can atmıyor mu?

Öte yandan bir de Fenerbahçe ilk 8 maçını 8 galibiyetle tamamlamış ve 24 puanla en yakın rakibine 5 puan fark atmış. Şimdiden şampiyon oldular tebrikler. Alex dünya basının gündemindeymiş ve bu formuyla Dunga niye Elano yerine kadroda Alex’i düşünmüyormuş, istatistiklere göre Volkan Scumacher’den bile iyi kaleciymiş aslında, Baroni, yeni Aurelioymuş, Emre en büyük Fenerliymiş, Daum Avrupa’nın en iyi teknik direktörlerinden biriymiş, 17’de 17 yapmak çok kolaymış hatta Beşiktaş’ın namağlup şampiyonluk rekorunu Fenerbahçe çok rahat kırabilirmiş, Galatasaray’ı yenip puan farkını 10’a çıkarmak zaten çocuk oyuncağıymış. Avrupa’da yenilgisiz iki takımdan birisiymiş. Aman Allah’ım Fenerbahçe’ye bakın! Ben, Pazar günü ikinci gole kadar çok dirençli ve gol pozisyonuna giren bir Gençlerbirliği seyrettim. İlk gol tamamen bireysel bir beceriydi Fenerbahçe için ve o dakikaya kadar sahada hayalet gibilerdi. Tıpkı ikinci gol gibi. Zaten Gençlerbirliği de çözülmeyi Alex’in 2nci golü ile yaşadı esasen. İkinci yarı Gençlerbirliği oyunu öylesine forse etti ki Volkan ikinci yarı çok net 4 pozisyonu kurtarmasa bugün aradaki puan farkı 2 olarak kalacaktı. 90+3’te Manisaspor’un savunma gafleti ile atılan galibiyet golü, futbol tarihine geçen bir son dakika golü ile kazanılan Antalyaspor maçını herkes bir anda unuttu anlaşılan. Elbette geçen seneye nazaran daha çok mücadele eden bir Fenerbahçe var, camia da havaya girdi ama bu kadar abartmanın bir anlamı var mı diye düşünmeden edemiyorum.

Futbolun basit bir kuralı var; sezonu erken açan ve dolayısıyla erken form tutan takımlar erken formdan düşerler. Sezonu normal açan takımlar ise geç form tutar ve sonradan açılırlar. Galatasaray, geçen sene Guiza’nın son saniyede Trabzon’a attığı gol ile ligi 4ncü bitirmiş ve İspanyol golcü Galatasaray’ın Avrupa’da bir ön eleme fazla oynamasına neden olmuştu. Bu nedenle de sezonu erken açmak zorundaydı Galatasaray. Bugüne kadar 20’den fazla resmi maç yapan (üstüne milli maçları da eklersek 25’e yakın) Galatasaraylı futbolcular haliyle yorgunlar. Henüz ekim ayındayız ve 8 aylık bir süre var neredeyse ligin bitmesine. Fiziksel ve zihinsel olarak düşüşe geçmiş olmaları normal oyuncuların. Üstüne bir de yine sakatlar furyası yine başını sardı Galatasaray’ın. En son Ankaragücü maçında Keita, Sabri, iki Emre ile Gökhan’ın sakatlığı planlarını alt üst etti sarı kırmızılıların.

Görünen o ki medya Galatasaray’ın üstüne gelmeye devam edecek. Ellerinde de buna uygun bir çok malzeme var. Milli maç arası Galatasaray’a ilaç gibi gelecektir. Bu arayı Rijkaard ve ekibinin çok iyi değerlendirip hataların doğru analiz edileceğinden şüpem yok. Bükreş ve Trabzon maçlarını kayıpsız atlatsa da bir Kadıköy deplasmanı var ki kıyamet esas orada kopacak. Olası bir Kadıköy mağlubiyeti sarı kırmızılı camiayı tamamen demoralize edeceği gibi şampiyonluk ümitlerini de oldukça azaltabilir. O nedenle Bükreş ve Trabzon maçları kesinlikle alınmalı ve Fenerbahçe maçına ne olursa olsun moralli çıkılmalıdır. Kaldı ki Galatasaray her zaman zor günlerde bütünleşen, dersine iyi çalışan ve zoru kolaya çeviren bir camiadır. Geçmişe bakarsak bunun onlarca örneğini sayabiliriz.

Başlıkta belirttiğim gibi paniğe gerek yok. Galatasaray sıkıntılı günleri kısa sürede atlatacaktır. Hem de hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar kolay ve görkemli bir şekilde.

 
Toplam blog
: 11
: 902
Kayıt tarihi
: 13.04.09
 
 

Gezmeyi, okumayı, eğlenmeyi, gülmeyi-güldürmeyi, düşünmeyi-düşündürmeyi seviyorum... Edebiyatla ara..