Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '20

     
    Kategori
    Öykü
     

    Sihirli Kalem Masalı

    Bir zamanlar bulutlu adında küçük bir kasaba varmış. Bulutlu kasabasında, Albert adında çok yetenekli bir ressam yaşarmış. Albert mesleğinde o kadar iyiymiş ki insanlar çoğu zaman onun tablolarını gerçekle karıştırıyormuş. Albert, kasabasındaki zengin insanların portrelerini çizip iyi para kazanırmış. Tuvalini her yere götürürmüş ve kara kalem yapmak için rastgele bir yer seçermiş. Albert müthiş bir kara kalemciymiş. Gün batımları, meyveler ve insan portreleri çizermiş. Hepsinde de çok gerçekçi gösterirmiş ama burası küçük bir kasaba olduğundan, Albert’ın yapabileceği kısıtlı sayıda resim oluyormuş. Zaman içinde iş bulmakta zorlanmaya başlamış. Albert’ın genellikle gün batımını çizdiği nehir kıyısında güzel bir ağaç varmış. Albert o ağacı çok severmiş. O ağacı tuvaline defalarca işlemiş ama hiçbir zaman ondan sıkılmamış. O ağaçla bir insanla konuşur gibi konuşuyormuş. 

    Albert:

    -Hadi ağaç! Salla yapraklarını biraz. Hahaha. Biliyor musun, bazen beni duyabiliyormuşsun gibi geliyor.

     

    Ama Albert, ağacın üstünde onu gerçekten duyan ve çizimlerine bayılan birinin olduğunu bilmiyormuş. Bu kişi, Peri Pikıl’mış. O ağaç, Peri Pikıl’ın eviymiş. Pikıl çok utangaçmış ve onu güneşten ve tehlikelerden koruyan, o yoğun ve yeşil yaprakları çok seviyormuş. 

    Albert:

    -Beni duyabilmeni ve bana yardım etmeni gerçekten de çok isterdim. Bu kasabada artık hiç iş yok. Burayı terk edip, başka bir kasabaya gidebilirim ama burası benim yuvam. Burayı terk edemem. Ah… Ama artık o işi yapmak zorundayım. Benim tek bildiğim şey resim yapmak ve burada tablolarımı alacak kadar alıcı olmazsa, başka bir kasabaya gitmek benim için zorunlu olacak. 

    Albert gittikten sonra Peri Pikıl çok üzülmüş. 

    Peri Pikıl:

    -Ama ben onun gitmesini istemiyorum. Onun resimlerine bayılıyorum. Albert çok hoş ve dürüst bir adam. Onun tablolarının daha çok satılmasını nasıl sağlayabilirim? Hmm… Dur! Asıl sorun o değil, asıl sorun Albert’ın para kazanamayacak olması. Daha çok insanı tablo almaya zorlayamam ki ben. Ama isteği konusunda Albert’a yardımcı olabilirim. 

    Pikıl bir süre düşündükten sonra hemen ağacın kavuğuna girmiş ve çalışmaya başlamış. Bütün gece çalışmış ve ertesi gün yaptığı şeyi hazır etmiş. Bu çok parlak ve güzel bir kalemmiş. 

    Peri Pikıl:

    -Aha! Bu kalem Albert’a yardımcı olur.

    Albert, o öğleden sonra her zamanki gibi ağacın resmini yapmaya gittiğinde bir kayanın üstünde o kalemi görmüş. 

    Albert:

    -Vay canına! Ne kadar parlak! Ben hayatım boyunca bu kadar parlak bir kalem görmedim. Merak ettim, kimin acaba? Belki de onu almamalıyım. Gerçek sahibi onu aramaya gelecektir. 

    Albert o gün ağacın resmini yapmadan oradan ayrılmış. Kalemi almadığı için büyük huzursuzluk duyuyormuş. Ama bir başkasına ait olabilecek bir şeyi almak istemiyormuş. Albert, ertesi gün ağacın yanına daha erken saatte gitmiş. O kalemi kayanın üstünde görmeyi gizlice umut ediyormuş ve kalem oradaymış. 

    Albert:

    -Aa! Kalem hala burada, belki de hiç kimseye ait değildir. Bu orman hakkında hikayeler duymuştum. Belki de gerçektirler, belki de burada sihir vardır. 

    Albert kalemi almış, kontrol etmiş. Sonra kağıdını çıkarmış ve güzel bir yaprak çizmeye başlamış. 

    Albert:

    -Bu kalem bir harika! Çizimlerim hiç bu kadar güzel görünmemişti. Bir dakika! Neler oluyor? 

    Yaprak canlanıyormuş ve kısa bir süre sonra kağıdın üstüne gerçek bir yaprak duruyormuş. 

    Albert:

    -Nasıl? Nasıl olur böyle bir şey? 

    Albert yaprağı dikkatle eline almış ve bir kenara koymuş. Bir daha denemek için bir elma çizmeye başlamış. Eskizi biter bitmez elma gerçek olmuş. 

    Albert:

    -Ah! Olamaz! Bu sihirli bir kalem! İhtiyacım olan her şeyi çizebilirim.

    Albert’ın mutluluğu sonsuz sevideymiş. Sevinç içinde zıplamış ve eve koşmuş. Pikıl, Albert’ın gidişini görmüş ve yetenekli arkadaşına yardım ettiği için mutlu olmuş. Doğru şeyi yaptığını biliyormuş. Albert’a kalemi akıllıca kullanacağı için güveniyormuş. Albert eve gittiğinde tuvaletinin karşısına geçmiş ve heyecanla ihtiyacı olan her şeyi çizmeye başlamış. Önce lezzetli yemekler çizmiş ama heyecan içinde düzgün bir mango çizeceğine bir yuvarlak çizmiş ama hiçbir şey olmamış. Resmi karalamış ve bir daha çizmeye başlamış. Ama o kadar heyecanlıymış ki bir kez daha kaba ve oval bir şekil çizebilmiş. Ve bir kez daha hiçbir şey olmamış. Sonunda kendini sakinleştiren Albert, bir kez daha çizmeye başlamış. Bu defa sabırlıymış ve bir mango çizmek için yeteneğini kullanmış. Ve anında bir mango ortaya çıkmış. 

    Albert:

    -Öyleyse, bu kalem bana tuval üstüne dikkatle ve mükemmel şekilde çizdiğim şeyleri verecek. Hm…

    Albert şunu bilmiyormuş. Bu, kalemin özellikle ve sadece kendi için yapıldığıymış. Koca kasabada hiç kimse Albert kadar iyi resim yapamazmış. Pikıl da bunu biliyormuş. O yüzden kalemi öyle yapmış ki hiç kimse onu Albert’tan çalıp, kendi kullanamazmış. Pikıl, aynı zamanda Albert’ın kalemi kullanırken hep sakin olmasını da istemiş. Her durumda sükunetimizi kaybetmemenin ne kadar önemli olduğunu biliyormuş. Albert, kalemi nasıl kullanacağını bir kez anlayınca, onu durduracak hiçbir şey kalmamış. Her zaman hayalini kurduğu şeylerin hepsini çizmiş. Lezzetli yemekler, bakliyatlar, giysiler, evi için antikalar, eskizlerini renklendirmek için boyalarını kullanmış ve her gün taze çiçekler çizmiş. Albert çok mutluymuş ve çok rahat bir hayat sürüyormuş. Ama kısa sürede aşırı derecede rahatlamış. 

    Albert:

    -Eh! Şimdi ne olacak? İstediğim her şeye sahibim. Bu kalemle başka ne yapabilirim? Hm… Niye buradaki dostlarıma yardım etmiyorum? Onların her ihtiyacını çizebilirim. 

    Albert, karar verdiği şekilde kasabadaki bütün yakın arkadaşlarına gitmiş ve onlara her şeyi anlatmış. Hiç kimse başta Albert’a inanmamış.

    Kilolu Adam:

    -Yok artık! Senin gereğinden fazla boş zamanın var. 

    Zayıf Adam:

    -Hahaha. Çok doğru. Artık masal anlatmaya da mı başladın sen? 

    Albert:

    -Bu bir masal değil! Durun! Size göstereyim.

    Albert, arkadaşının tarlada çalışmak için bir traktör istediğini biliyormuş ama parası olmadığı için traktör alamıyormuş. Albert hemen kağıdını çıkarmış ve dikkatle bir traktör çizmiş. 

    Albert:

    -Tamam, şimdi herkes geri çekilsin.

    Birkaç saniye içinde karşılarında gerçek bir traktör belirmiş. Herkes Albert’a tezahürat yapmış. O günden sonra Albert bir sürü hemşerisine yardım etmiş. Elindeki lütfu, hiç tereddüt etmeden herkesle paylaşmış. Bulutlu kasabasındaki halk, mert ve çalışkanmış. Hiç kimse ihtiyacının dışında bir şey istememiş. Günler geçmiş ve kasabayı ziyarete bir turist gelmiş. Turist etrafı gezerken Bulutlu kasabasında bir değişiklik olduğunu fark etmiş. Burası ufak bir kasaba olmasına rağmen halk daha iyi bir hayat yaşıyor gibiymiş. Turist bunu araştırmaya karar vermiş. İnsanlara sormuş ve Bulutlu kasabasının saf halkı ona her şeyi anlatmış.

    Turist:

    -Sihirli kalem mi? Var mı öyle bir şey? Benim o ressamı görmeye gitmem gerek. 

    Bu turist, aç gözlü bir adammış. Bir ağacın arkasına saklanmış ve Albert’ı gördüğü anda ona saldırmış. 

    Albert:

    -Ah! Kimsin sen?

    Turist:

    -Sus! Beni dinle! Benim akşama kadar vaktim yok tamam mı? Çabuk ol! Bana bir sürü değişik ve pahalı yakutlar ve onları koyabileceğim bir çuval çiz. Hemen!

    Albert kalemini çıkarmış ve çizmeye başlamış ama o kadar korkuyormuş ki sadece taş çizebilmiş. 

    Turist:

    -Bunlar da ne böyle? Ne cüretle dalga geçersin benimle? Çekil! Ben kendim çizerim en parlak altın zinciri! 

    Turist, bir ressam değilmiş. Hatta resim konusunda çok kötüymüş. Altın bir zincir çizmeye çalıştığında uzun ve parlak bir yılan ortaya çıkmış.

    Turist:

    -Ah! İmdat!

    Ama turist yılandan kaçmaya çalışırken Albert kendini sakinleştirmiş ve büyük bir kafes çizmiş. Kafes ortaya çıkar çıkmaz turist içine girmiş ve Albert’ta kapıyı kapamış. Yılan gittikten sonra Albert polisi çağırmış ve turistten şikayetçi olmuş. Nasıl esir alındığını ve turistin aç gözlülüğünü tatmin etmek için kalemi kullanmak zorunda kaldığını anlatmış. 

    Turist:

    -Ah!…

    Bulutlu kasabası yeniden huzur bulmuş. Herkes Albert’ın bu durumla baş ediş biçiminden gurur duymuş. Albert da çok önemli bir ders öğrenmiş. Bir şeylere sahip olup, onların uğruna çalışmamanın çok tehlikeli olabileceğini anlamış. Kalemi, bulduğu o kayanın altına gömmeye karar vermiş. Derler ki, o sihirli kalem Albert’ın en sevdiği ağacın yanında hala gömülüdür. O ağacın üstündeyse minik peri yaşar. 

    Kaynak: https://masaloku.com.tr/sihirli-kalem.html

     
    Toplam blog
    : 1
    : 189
    Kayıt tarihi
    : 15.02.20
     
     

    Merhaba,  İsmim Mustafa Yakut. Seo uzmanıyım ve aynı zamanda E-ticaret sektöründeyim. Ek olarak b..