03 Mart '13
- Kategori
- Gündelik Yaşam
Üç
Hayatta iki seçenek arasında gidip gelir insan. Karar vermenin en zor hali bu son ikisi arasında yaşanır. Ya doğru kararı verecek ya da yanlış kararının sonuçlarına katlanacaktır. Peki ama doğru olan nedir? Nasıl bulunur, nasıl anlaşılabilir?
Akıllı insan tecrübelerinden yararlanır. Geçmişte yaşananlar, kalp kırıklıkları, hatırlanan yüzler, o yüzlerin bıraktığı izler mantık süzgecinden geçirilir. Çıkan sonuçları “aklımızın bir köşesinde” bulunması için saklarız. Saklarız diyorum çünkü hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. Öyle de olur; kalbinizin sesini susturamadıysanız, özlemlerinize yenik düşüp, duygularınızı kontrol edemediyseniz, en mantıklı halinizde bile “böyle olmamalı” dediyseniz ne anlamı var kafa patlatmanın? Hani her şey kafada başlar, kafada biterdi? O halde sorun insan olmakta mıdır? Öyle ya, yalnızca insanlar sevip özlemez mi? Hayvanlar aleminde birbirine küsüp, kıskançlık eden bir tür bilmiyorum. O halde sorun insan içgüdüleri midir? Neden severiz ve sevilme ihtiyacı duyarız? Neden kalbimiz kırılır? O olmasa da neden yaşayamayız?
Bu ve benzeri sorulardan sonra bazı insanların diğer insanlara nazaran daha “aşmış” kişilikte olduklarını hatırlıyorum. Yani herkes bir değil. Duygularına göre hareket etmeyip, zekasına göre davranan kişiler de var. Nasıl olabiliyor bilmiyorum ama ya iç güdülerinin kişiyi tamamen “ben” odaklı yönlendirip bir hataya sebebiyet vermek istememesinden (bencillik), ya da fazla zeki olup aksini yapamamasından kaynaklı sanıyorum. Bencilliği de yeri gelmişken kısaca irdelemekte fayda var; şahsi fikrim yeryüzünde en başarılı şekilde hayat sürdüren türler en bencil olanlardır. Çünkü bencil bir insan kendi hayatı için en iyi olanı seçer, bu hayata dahil olanlar ise sadece birer araçtır. Bencil insan bu araçları en iyi şekilde kullanabilendir ve hayatın devamı da en bencil olan ile sağlanabilir - artık bencillere fazla yüklenmiyorum ama uzak durmakta fayda var- .
Çok zeki olmadığınızı biliyorsanız, çok bencil olmadığınızı gördüyseniz ve tüm cevaplarınıza rağmen gelinen son noktada aklınızdakilere ters düşen hisler içindeyseniz, hala doğruyu ve yanlışı çözemediniz demektir. Bu noktada iki tercihin, 2’nin lanetinden kurtulma zamanı gelmiştir artık. Hayatın size sunduğu seçenekleri yeterli bulmuyorsanız kendi seçeneğinizi yaratın. Ben buna”3” diyorum. Siz ise ister zaman deyin, ister umut, ister tercih; hayat karşısında bir direniş olarak görüyorum bunu. Hayat ile olan kavgada hep iki seçenek sunulmuştur; bakmak ya da bakmamak, susmak ya da konuşmak, elektrik faturası ya da su faturası… 3 ise insanın kendisi ile olan kavgasından doğmuştur.
Bir süredir en sevdiğim sayı 3. Artık bir karar vermem gerektiğini düşünürken tanıştım onunla. Beni hayatın akışına bıraktı, zamanın yüceliği karşısında eğilmemi sağladı. Zamanla sabrı, sabırla razı gelmeyi, sonunda da korkmamayı öğrendim. Bütün sorun da bu değil miydi zaten? Her şey yanlış bir karar vermeye korktuğumuz için değil miydi? En azından ben biliyorum, kararım ne olursa olsun razıyım. Teşekkürler 3.