Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '09

 
Kategori
Dünya
 

Bu Avrupa mı dünyaya demokrasi dersi verecek?

Bu Avrupa mı dünyaya demokrasi dersi verecek?
 

Dünyanın en güçlü ve köklü gericilik akımları demokrasinin beşiği sayılan Avrupa'da yer almasının bir çok nedeni var.

Hep altı çizilen bir şey vardır; o da ekonomik refah seviyesinin Avrupa demokrasisine katkıda bulunduğudur. Yani zenginliğin tabana yayılmasıyla Avrupa demokratikleşmiştir. Kuşkusuz devrimler tarihini ya da solun yüzyıllardır süren mücadelesini görmezden gelmiyoruz. Ancak Avrupa solu, sol olmanın gereklerini de bir noktadan sonra yerine getirememiş, durmuş hatta muhafazakarlaşmıştır.

Avrupa Solu, dünyanın bir çok ülkesindeki diktatörlüklerle ya da anti demokratik uygulamalarla mücadele etmeyi solculuk sanmıştır. Oysa o diktatörlükleri besleyen düzenin tam içinde yaşamayı sürdürmüşlerdir. Bugün Türkiye'de benim çok eleştirdiğim aydın duruşunun da kaynağı budur. Solun kelime kökü olarak özgürlükten gelen liberalizme saplanması olabilecek en kötü yollardan bir tanesidir.

Avrupa solu Türkiye'nin Güneydoğusu ile ilgilenirken, örneğin Fransa'nın banliyölerinde neler olup bittiği ile ne kadar ilgili olmuştur? Bunun anlamı kuşkusuz bu Türkiye'nin kendi iç sorunudur, Avrupa'yı ilgilendirmez gibi bir reddiyetçilik yapmıyoruz.

Ancak, Avrupa Solu çok büyük bir hayal kırıklığıdır.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından 64 yıl geçti. Avrupa'da hala ırkçılık belirleyici bir güç olmayı sürdürüyor. Üstelik bu ırk ayrımcılığı Avrupa'nın iki süper devletinin en yetkili ağızlarından Türkiye karşıtı söylemlerle destekleniyor.

<ımg alt="" src="http://i.milliyet.com.tr/GazeteHaberIciResim/2009/06/09/fft16_mf275616.Jpeg">

Geçen hafta yapılan Avrupa Parlamento seçimlerinde muhafazakarların gösterdiği başarının ardında bu politikalar var.

Peki sağ neden güçleniyor?

Çünkü Avrupa ekonomik krizle başbaşa gelmiş durumda ve yabancıları kendilerinin hayat alanlarını doldurdukları için en büyük tehlike olarak görüyorlar. Bu 1930'lar Almanyası'nda Yahudilere yapılanın soft bir versiyonudur. Avrupa ekonomik hegemonyasını yitirdikçe sağa kaymaktadır.

<ımg src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/f/fd/European_Left_logo.png">

Peki solun buna karşı duruşu nedir?

Sol da içinde bulunduğu refah toplumunun nemalarını yitirmemek için tavizler vermektedir. Oysa kriz ortamları solun hasat zamanıdır. Sol politikalar kapitalizmin krizinin derinleştiği anlarda söylemini sertleştirip, bir momentum yakalamalıdır.

Sol bırakın söylemini sertleştirmeyi, işçilerin yüzyıllardır kazandıkları haklarını bile pazarlık konusu yapmaktadır. Belki de güçsüzlüğü yüzünden sessiz kalmaktadır. Ekonomik krizin amacı ne?

İşte sol bu yüzden büyük bir hayal kırıklığıdır.

Avrupa'nın güneyinde bir başbakan harem kurmuş gazetelerde çıplak fotoğrafları çıkıyor; batısında İngiltere'de bir sürü yolsuzluğa ve son seçimdeki büyük yenilgiye rağmen başbakan koltuğuna sıkı sıkıya yapışmış "vermem" diyor, Fransa'da Cumhurbaşkanı'nın icraatlarından çok karısının boy boy çıplak fotoğrafları konuşulur olmuşken, Avrupa vatandaşlarının sandığa karşı ilgisizliiği sorgulanır mı?

<ımg src="http://therealbarackobama.files.wordpress.com/2009/03/1-1-1-gordon-brown.jpg">
Gordon Brown. Koltuğunu bırakması gerektiğini söyleyenlere demokratik bir cevap veriyor.


Avrupa'nın demokrasiye karşı ilgisi de zayıflamış görünüyor. Herkesin tek bir derdi var.

"Az çalışayım, ama herşeyi satın alacak kadar param olsun, dünyanın canı cehenneme..."

Bu Avrupa mı dünyaya demokrasi dersi verecek?

Son seçimler göstermiştir ki Avrupa'da demokrasi bitmiştir. En azından klasik anlamda olandan söz ediyorum. Avrupa Solu'nun bu perişan haliyle de bundan sonra ibrenin sağa doğru kayacağını söyleyebiliriz. Yeni sağ duruşun çok daha "hıristiyan" ve "ayrımcılığı" ön plana çıkaran bir anlayışı olacaktır. Üstelik ekonomik kriz daha derinleşirse ortaya faşizmin bile çıkma ihtimali vardır.

İşte liberalizm ile demokrasinin evliliğinden doğan solun Avrupa'daki son durumu budur. Sol enternasyonal anlamda ezilenlerin haklarını aramak yerine etnik kimlikçilik rolüne soyunmaya devam ederse kendi eliyle ırkçılığın beslenmesine de yardımı dokunacaktır.

Herşeyin sorumlusu sol mu?

Olur mu? Nazım Hikmet yıllar önce Akrep gibisin kardeşim derken o sorumluğun kimde olduğunun altını çizmiyor muydu?

Uzay Gökerman
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..