Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

 
Kategori
Mizah
 

Dünyanın en anlamsız yasakları - 13

Dünyanın en anlamsız yasakları - 13
 

İngiliz Savcı David Crombie der ki: “İsviçre’de, pazar günleri çamaşır asılması, çim biçilmesi, araba yıkanması ve haftanın her günü gece ondan sonra sifon çekilmesi yasaktır.” İnsanın, ilk duyduğunda “yok artık, bu kadar da olamaz” falan diyeceği geliyor değil mi? Vallahi ben, Savcı Bey’in yalancısıyım ama durum bundan ibaret.

Almanya’da da benzer yasaklamalar var, gözlerimle gördüm. Mesela, evinizin bahçesinde mangal yapacaksınız –ki oradaki jargonda buna grill deniyor- her iki yandaki komşunuzdan da müsaade almak zorundasınız. Ya da evinizin içinde çok ufak bir tadilat yapmanız gerekiyor, yine komşularınızın olurunu almadan işe kalkışamıyorsunuz. Bir şikayet durumunda ise kapınızda, babayani Alman polisleri, en kısa sürede hazır olmakta, hiç de gecikmiyorlar. Zor, değil mi?

Bir de bizi düşündüm de, gülsem mi, ağlasam mı karar veremedim yine. Yahu bırakın bahçede mangal yapmak için izin almayı, apartman dairelerimizin balkonlarında, otel odalarında, sahil kenarlarındaki yeşil alanlarda ve aklınıza gelebilecek her yerde cız bız yapmaktan müthiş keyif alan ve rahatsızlık duymayan bir toplumuz.

Evlerimizin içinde, durup durup tadilatlara girişmekten de acayip derecede mutlu oluruz. Balkon kapamak, oda duvarı yıkmak, asma kat yapmak, ilave kat çıkmak, banyo-mutfak yaptırmak, beğenmeyip yıkıp tekrar taktırmak, yan duvara pencere açtırmak bizim için vazgeçilmez aktivitelerdir. Uzun süre evin bir tarafını kırıp-dökmeyince içimiz rahat etmez. Hani meşhur deyimle “kurtlar sokar” bir taraflarımızı, kurdeşenler dökeriz. Tüm bunlar için ne bir komşudan ne de ruhsata muhalefetten herhangi bir devlet dairesinden izin alırız. Ne izni kardeşim, mal bizim, para bizim, kim ne karışır. O kadar!

Bu sifon çekme meselesi de önemlidir. Gecenin bir yarısı, o dingin sessizliğin tam ortasında, tepenizdeki dairenin tuvalet ya da banyosunda çekilen sifonun sesi acayip irite edicidir değil mi? Sanki o suların, tepenizden aşağı döküldüğünü hissedersiniz. Kendinizi de malum necaset gibi tabi.

Çamaşır asma hadisesine gelince orada durmak gerekli. Eskiden, büyüklerimizden hatırlarım; çamaşır asılırken bazı hususlara dikkat edilirdi. Mesela iç çamaşırları, en arkadaki sıralara asılır ya da içerlerde falan kurutulurdu. Ben, hiçbir komşumun balkonunda asılı beş tane sutyen, sekiz tane don görmedim vallahi. Şimdi bazen dikkatimi çekiyor da evlerin balkonları, vallahi, Victoria Secret mağazası vitrini gibi. Enteresan...

Geçen günlerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, bu tip yasaklamalarla ilgili, bir konuştu. Adamı linç etmediğimiz kaldı. “İstanbul’un Yasakları”, “İstanbul, Yasak Şehir” gibi ağdalı manşet ve sürmanşetler falan attık. Vallahi ben, bu konuda Sayın Topbaş’ın, çok da haksız olduğunu düşünmeyenlerdenim. Kantarın topuzunu kaçırmamak, keyfilikten uzak durmak ve medeni uygulamalar ile ülke gerçeklerini iyi harmanlayarak, sağlıklı bir düzenleme yapmak şartıyla, bu tip uygulamaların ülkemiz genelinde de yaygınlaşmasının doğru olacağını düşünüyorum.

Düzenlerine, muntazam işleyişlerine hayran olduğumuz ve methiyeler düzdüğümüz gelişmiş Avrupa ülkelerinin insanlarının bizlerden daha medeni ya da daha eğitimli falan olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Aramızdaki tek fark, onların devlet erki, yasaların uygulanması anlamında kovuşturmacı iken bizim devlet uygulamamızda ise birçok alanda bir boş vermişlik ve “saldım çayıra, mevlam kayıra” durumunun söz konusu olmasıdır.

Yasalar uygulanmak için yapılırlar; resmi gazetelerde yayınlayıp, rafa kaldırılmak için değil.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..