Isıtıp ısıtıp günleri Süsleyip bi de Sağına soluna gül desenli Kabuk domates Altı lavaş Üstü tavuk suyu Azıcıkta pul pul biber Yeşil buruk bi zeytin Kekik limon..
hiç yoktu hikaye en başta’’kün’’ dedioldu...çoktandır ölü sesleri topluyorummezar taşlarından.karıncalara sevmeyi o öğretti... hallacın fedaileri için de dem aynı demdi.
Ben ne küçüktüm bilseniz Bi torba cicilem vardı rengarenk… Mavisi elliğim… Öpe öpe geçirememişti annem Dizlerimin acısını Ama anlayamadı bi türlü Topsuz geçen günlerimin..
Gözüne sen kaçtı sözlerimin Yaşarması ondandır… Bir çift heceydi önce Çiy çiy düştü kağıda İpek bir dokunuştu Kalemin ucun da kayan… Ninni sesi Gecenin kör karanlığı..
Alelacele toplanmış bavul içim Karış buruş Karman çorman Biletim kayıp Niyetim yok zaten Olsa, Bir düzen Katlardım esvaplarımı Rengine denk… Bir de güze..
Küskün kelimelerin ağırlığı olmaz Uçar giderler Kelebekler gibi Bir ışığa pervane… İğdiş edilmiş yaradır Her cümle Akar zuval zuval Kan ter içinde…
Kuzeyden gelen soğuk rüzgarlar, nihayet kışı getirmişti. Yazdan kalma günlerin sarı sıcak sessizliğinde, kısa nacakla küçük dalları odun haline getiriyordu yaşlı adam. Hazana karışıyordu küçük ..
Perde… Kağıt gemilerin Lüks kamara yolcuları El sallıyordu Rıhtımın dubasından Ayrılırken halat… Rüküş kontesler ellerinde İpek mendiller Sahte ağlamaları..
Ve şafak vakti Ben üfledim ateşini Ay kesiği dudakların… Kalk de hele… Toprağından yoğrulmadın mı Anadolu nun Şenlik bahar dünlerden mi geldik sanırsın Kaçtır yıkıldı..
Ve perde… ''Önce söz vardı'' Buyurdu tanrı… Uykudasınız siz Yaşadığınız yalnızca sanrı… Büyülenmişti gözleri ölümlülerin… Tılsımına kapılmıştı kulakları Oidupus dan ..