Bir başkadır bakınca, bir yakadan diğerine, bir vapur iskelesinden… Küçük balıklar gelir aklıma. Kırmızı olmasa da renkleri, çocukluk şarkımdaki gibi. Kötü adam; Balıkçı Hasan ve “Kırmızı balık kaç..
Haşlanmış patates, bir-iki kabak ve üç adet soğan geçirdim elime.Üç adet soğanı bir güzel doğradım geçmişten kalan bilgimle..Yaktı geçti, öldürürken tencerde..Hava bulandı biraz, pencer..
Aptallıklardan yolcu etim kendimi, geçince ortasını ömrün, Cahit Sıtkı’yı hatırlayarak otuzbeş yaş şiirinde.Sınırsız aptallıklardan yolcu edip kendimi, sınırlı aptallıklar şehrine, hayaller kur..
Bir çadır düşledim az önce, evim benim olan… Brandadan camı plastik kaplı şeffaf gökyüzü, gölgesi yere vuran bir kumsalda… Ardında bir çeşme kırmızı tulumbadan sabahları yüzümü yıkadığım… Yıldızlar ..
Masa aynıydı tahta bacaklı sıradan basit, Gece aynıydı, gecede yıldızlar aynıydı hepsi yerli yerindeAy’ın yörüngesi bile aynıydıGüneş aynıydı tepedeNe köy, ne kasaba, ne de ilçe far..
Nasılda çıktı “dan, dan, dan ” Bir yürekte, büyük hezimet. Derin, geçmeyen ve yakan. İlk “dan” sesiyle başladı her şey. İlk dan’la sesler öldü, ikincisinde yürek geçti sınırdan, üçüncüsü..
Bugün de yerindeydi Kule, Alandan dönerken eve …Çok şükür !...Yerindeydi Kule.Yarın !...Yarın da durabilecek mi, olduğu yerde.Bir tuhaflık yok mu dedi, ses içimde, sessiz sandığım…saklandığı yerden y..