Geniş caddelerin bitip gittikçe azalan yol ve evlerden sonra, seyrek ağaçların perspektif yaptığı, asfaltında kasisler olan köy yoluna saptım. Küçücük tepelerin birinin başladığı yerde biri bitiyor. ..
Sökün edip geldi bir bir Saçıma toka diye taktığım günler… Bağ mı bozuluyordu vakitsiz Güz erken mi iniyordu Maviden sakındığım o bahçeye… Hani ya bi bakmışsın Yeniden ye..
Minnetim yok kimseye, Keserim kendi göbek bağım.Her bahar alaza, Her bahar sürgün yerim…Katmerlenir afaki sözlerleAfili yaralarım…Biraz tuz, Hem..
Kalın ağaçlar vardı bu ormanda Küçük yapraklarından utanan Her sonbahar hışımla silkeler üzerinden Timsah gözyaşlarıyla sularlardı ardından. Vedaları soğuk olurdu… Eşgali be..
Küskün kelimelerin ağırlığı olmaz Uçar giderler Kelebekler gibi Bir ışığa pervane… İğdiş edilmiş yaradır Her cümle Akar zuval zuval Kan ter içinde…
Kapadım kapılarımı, Pencerelerimin gözlerine, toz bastım. Alaca karga yuva derdinde, Çer çöp… Bacalar duman duman… Kim yakar… Kim yakılır… Kimin isi savrulur hava..
Bütün geceyi saran Küfürdü adamakıllı Su içerken ceylanı Tekinsiz kılan… Ve bütün gün Tekliyor vurunca saat onikiyi Kuduz bir köpek gibi saldırıyor duvardan Dişleri..
Gözüne sen kaçtı sözlerimin Yaşarması ondandır… Bir çift heceydi önce Çiy çiy düştü kağıda İpek bir dokunuştu Kalemin ucun da kayan… Ninni sesi Gecenin kör karanlığı..
Bir elimi derin boşluğuna daldırdım geçmişin Rengini sakallarına vermiş bir aktı… Sarp bir kesik gibi dizinde yırtık Ara ara gülüşleri seraptı… Uzun yol havaları çaldı..
Gülleri güllüklerince yaşatmadılar Saksılar bir dünya değildi elbet Ve sular deniz… Çabuk Diyordu… Puslu gecenin yıldızları gibi Bir görünüp bir kaybolan Tutam..