"düşü gerçek yap!" sesine dokundum, gerçek düş-müş… ne zaman tren sesi duysa, "...gideceğim..." diyor, masanın altında saklı bavulları tutuyor, tarihi geçmiş biletini çıka..
üçe bölünmüş bir ekmek dilimiydi, yaşam... yağmur suyu kattıkça, çoğalıyordu mayası, sessizce birleşiyordu, sonra parmaklarım, huysuz bir çocuk gibi ..
Başlarken verdiği duygular hiç bitmeyecek gibi gelse de yaz mevsimi bir kaç bulut görünce toplar eteklerini ve çekip gider. Camın ardında uzun bir kışın başlayacağını anlatır yer-gök.. Duvarların a..
Hikâyemize giren, emek verip, emek aldığımız her canlı bir anlamda öğretmenimizdir. Doğduğumuz andan itibaren, yaşamımızın tek öğrencisiyiz.. Sadece seçimlerimiz değil, seçtiklerimizin seçi..
Kalan olmak gidenlerin anılarının da sorumluluğunu taşımak gibi oldu hep. Bu eşyayı sahiplenmek değil, tam tersi boşluğu sahiplenmek; duvarların ya da atmosferin sardığı boşluğu... Birinin anlamsız..
Üst-üste dizdiğimiz taşlardan, soluksuz birbiriyle bağımsız küçük kareler, dikdörtgenler oluşturduk... Kimine duvar dedik, kimine kapı, pencere... Uzaklık ve yakınlık kavramlarını kendi tekelimizde..
Bir bulutun "yağsam mı?", "yansıtsam mı?" ikileminden doğan mürekkep lekesinin soyut izlerinde kimi masalını, kimi kabusunu görür. Yağmur yağar, leke silinir, masal biter, kabus kalır.. sonra..
Sonra ayrıntıları hatırlıyorsun.. Neden sonra? Ne`den sonra? Neden? Çıkrık dönüyor, ve her dönüşünde tam da aynı yerde, (bir turu tamamlama süresince alışmışken ezgiye) önce b..
Tek sözcükle şiir olur mu deseler, Eylül adeta "buradayım" diye seslenir.. Kitap, defter, kalem, silgi kokusu ve çocuklukta hafızamıza yerleşmiş okul dolu adımlar ve ağaçlar, yağmur, değişen re..
sazlıklar aşkı söyler, kendi sesime dolanır körpe yosunlar. üflemeyi bilmem, senden dolan ezgileri, ney-zenin değilim... dudaklarım, yüreğimden küçük,..