Yazıyorum... Ama yazamıyorum; yorgunum... Göz kapaklarımın altında sanki, adını bilmediğim canlılar... Cansızlar... Belki de hiç öyle bir şey yok... Bir o kadar ağır... Ağır ne demek sahi? 50 kilo..
İçilen son çayın bardağını da masaya bırakırsın... Dolapta en sabırsız halleriyle seni bekleyen kıyafetlerine bakarsın... Teker teker göz göze gelirsin hepsiyle; hiçbirine kıyamazsın... En şefkatli ta..
Genç kız, taş döşemeli yaya yolunda yürüyordu… Hava kendini siyaha boyayalı hayli olmuştu. Sokak lambaları gecenin karanlığını delmek için birbiriyle yarış ediyordu adeta.Bir şeyler mırıldanıyordu ge..
Yürümeye başladık... Dışarda oyun bizi beklerken geç bile kalmıştık aslında... Ama oyunun da en hasosunu yürümeyle belledik... Daha ellerimiz kartopu gibiydi, pamuk gibiydi...O güne kadar ellerde, kuc..
Aynı ekrana bakan onlarca parlak gözden ikisi sizindir... Oturduğunuz koltuk sizden başka birini daha kabullenmiştir...Koltuğun bir yakasında siz otururken diğer ucundaki kırlent yalnız değildir... Y..
Elindeki pidenin susamlarını tırnaklarıyla teker teker söküp, diliyle parmak uçlarından alırdı her akşam iş dönüşü... Gündüz fırının önünden geçerken de ne kokardı kahrolmayası, insanı kudurturdu o ..
Hava durumlarına eskisi kadar güvenemiyorum; tıpkı insanlar gibi. Seksenlerin sonu doksanların başında bizim evin kapısı hep açık olurdu; ama soğuk girmezdi içeri, hep sıcacık olurdu. Hava,..