bu onun öyküsüydü yıllar önce başladı yazmaya kar beyaz sayfalarda açtı kelimeleri, kardelen gibi o dağların vazgeçilmezi, dorukların çiçeği on beşinde olduğu gibi
Bütün deliller toplandı. Tek tek çuvallandı… Üstelik her birinin kopyası ya verilecek ya da kopya alınıp orjinali verilecekti ki verilmedi. Sonra hala deliller toplanacak… Bilme..
ne üçgen, ne beşgen, değince dudaklarımız birbirine, oluyoruz öpüş-gen ..
güzel günler yakın dediler bende kandım sevmek kolaymış sevilmek zor anladım nerde şimdi o söyleyenler hepsi tek tek öldüler inandım... ..
hamaklar kurup kelimelerden sallayıp uyutmadım ki seni ne geçtiyse yüreğimden söyledim hepsini. ..
gidene midir ayrılık kalana mı? hep gidenin ardından su dökülür kalanın ihtiyacı yokmuş gibi oysa bilmez hiç kimse gidenin, suya karıştırdığı gözyaşların..
gidersen sevdiğim yeni bir mevsim doğar tenimde göz yaşlarım buz tutar avuçlarımda kurur baharlar gidersen; gökyüzü rengini alıp da gider gidersen sevdiğim ..
Nöbet tutuyordu bir mezar taşı, mezarın başında üstüne yazılan birkaç satır yazıyla. ..
Irmağımdın benim... Küçük, küçücük bir su birikintisiydim senden önce... Islaklığım anca kirpiklerime yetiyordu. Hani öyle ahım şahım ağladığım falan da yoktu. Sadece tozu kalkmasın diye ru..
O sıfatın tavladığı... O gözle görülmeyeni gösteren... O aslında soyut ama bir o kadar somut ruh... 320 sayfa, ciltsiz, 14x21 cm ebatlarında filinta gibi bir delikanlı tabi ..