Sevmek güzel şey.. Şehri sevmek belki.. Eş,dostu.. Değerlerini sevmek mesela bir öğretmen gibi ; hakiki öğreten olduğundan. ’’Aşk’’ dediğini sevmek vardır, ki tanımsızlaştır..
Sendeyken, sövdüğüm her dakika için affet beni şehrim. Ey İstanbul, sen sonbaharı asıl yaşatansın.. Sen, benim sevdiğim ve hasretim olan yegane sevgilimsin. Ey İstanbul, satırlara..
Evet, ilham perisi aranıyor.. ‘’Aradığınız peri yaklaşık 4 aydır başkalarının yardımına koşuyor, mümkünse bir daha ’deneme’yiniz.’’ Lakin sen gelmedikçe ben bu kalemi satırlara değdir..
Kitap ve insan.. Aralarındaki bağlantıyı çözmek zor değil, lakin günün ilk dersi, yarım yamalak uyanmış bir şekilde olduğum için yazmakta zorlanıyorum.. Neyse.. İnsan kitap ya..
Bugün standartlığımın miladını ilan ettim. Ağustos 18, en içten nefretlerini iletmiş bulundu şahsıma. Olsun, kabullenmemek gibi bir lüks hakkı ? Elbet yok. O halde satırlara olan ebedi suskun..
Aşk.. Tek hece, 3 harf lakin, 2 insan değil. Çevre, öyle farklı algılar olmuş ki bu kelimeyi.. Çoğu aşk acısı çekiyor, kişiliği henüz aşkı tanımlayamadan. Halbuki şunu fark edemiyorlar..
Tanıdık, tanımadık tüm gözlerden, hislerden ve seslerden ırak.. Öylesine kendimden dahi uzak.. Satırlarım bana yabancı, ben onlara yalancı ; sahtelik belirdiğinden. İfadelerimde...
Beni değil de hep çevremi kaale aldı umrum. En çok ben farkında olsam da engel olamadım durumun hükümdarlığına. İndiremedim tahtından, yok edemedim krallığını. Ve bu sebeptendir ki, bir tek b..
Şu sıralar İstanbul’da sonbahar. Gerçi pek de sonbahara benzediği söylenemez aslında. Neredeyse 2 günde bir değişiyor havanın durumu. Bir gün sıcak oluyor, bir gün dondurucu soğuk. İnsanlar d..
Aynalarıma çarpar oldu, dilde tükettiğim.. Ruhum yitik, bitap düşmüş, en büyük engelim. Satırlarımı seyyahlaştırdım, ‘’huzur’’ adını verdim. Lakin huzuru bozan bu somut engeli görmezden geleme..