Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '15

 
Kategori
İnançlar
 

Kuran’a yaklaşım farklılıkları ve farklı Allah, Rasul ve kul anlayışları

Kuran’a yaklaşım farklılıkları ve farklı Allah, Rasul ve kul anlayışları
 

Bu yazıda Kuran’a farklı yaklaşımları, yanlış Allah, Rasul ve Kul anlayışlarını ele alacağız.

Ayrıca, Kuran neden parça parça olarak 22 Güneş 23 Ay yılında indi?

Müslümanlar Kuran’a neden farklı yaklaşmaktalar?

Farklı yaklaşımların ortaya çıkarttığı sorunlar nelerdir?

Geleneksel İslam’ın Kuran’a Yaklaşımı;

1-             Ehli Tarikat: Geleneksel İslam denince akla hemen Hadisi Kuran’ın önüne koyan Usulü Din’in bu şekilde olması gerektiğine inanan Hadis, İcma, Kıyas ve Kuran’ın Arapça okunması, Hadisin veya fıkhi meselelerin kanıtlanmasında Kuran’a en son başvurulduğu önce Buhari Hadisleri sonra Alimlerin görüşleri en nihayetinde sonda Allahın görüşlerine baş vurulan İslam vizyonu ve çeşitleridir. Statiktir ve yüzlerce sene önce belirlenmiş ve günümüzün şartlarında içtihat yapmakta zorlanan ve modern insanın anlamakta zorlandığı uygulamada zorluklar yaşadığı esneme payı olmayan Katolikleşmiş İslam çeşidi diyebiliriz.

Bu kesimin Kuran’a yaklaşımını ilk paragrafta özetledik. Bu kesim Kuran’ın tamamını Arapça olarak okur ve Türkçe açıklamasını pek uygun bulmaz, bu konuda son yıllarda bir değişim yaşasalar da hala ciddi manada değişime ihtiyaç duyarlar. Ayrıca bu kesim Kuran’ın nasıl okunması ve anlaşılması gerektiği konusunda da pek bir fikri yoktur. Örneğin Kuran’ın anlaşılmasında içinde bulunduğu sosyolojik, tarihsel, psikolojik, kültürel vb şartları göz önünde pek bulundurmaz. Bulundurmadıklarını Sünnet vizyonundan görmekteyiz. Çölde beyaz giymenin güneş ışığına karşı serinletici etkisini düşünmeden Sünnetin Beyaz cübbe olduğunu sanmaktadır, daha henüz diş fırçası icat olmadan önce diş fırçasının atası olan Misvak’ı icat eden Rasul (SAS) ağız diş temizliğini sünnet yaparken yine bu kesim Misvak’ı sünnet sanmaktadır. 50 Sünneti Seniyyeyi yazarken 10 adet nasıl yemek yediğini söylerken “Komşusu açken kendisi tok yatmayan” Peygamberin Kelimei Şahadetteki öncelikle işaret edilen abd (KUL) kişiliği unutularak Arap ve Rasul Kimliği taklit edilmesini Sünnet sanmaktadırlar. Peki bu vizyon değişir mi? Asla…

Çünkü bu kesimde DÜŞÜNSEL TAVAF yoktur. DÜŞÜNSEL MASTÜRBASYON vardır. Hele bu kesimin çoğu kendi cemaatleri içinde bulunmayı kurtuluş vesilesi sanıp her hafta zikir toplanmasında yaşanan bencil orgazmı da modern tabirle “metafiziksel gerilim”, İslami tabirle “huşu” sanmakta. Ağızlar Ya Kerim derken aç komşular unutulmaktadır.

Bu Kesimde Allah Peygamber ve Kul Tasavvuru: Bu kesimin bir çoğunda az yada çok ALLAH Vizyonu Kula’a uzaktır ve Allah kuluyla direk irtibata geçmez onun duasına cevap vermez bunun için Hz Muhammed’in yada din büyüklerinin aracı olması gerekir bunun için vesile veya Yüzü suyu hürmeti gibi kelime kalıpları dualarda bolca kullanılarak Dua şirkin kıyısına getirilir. “Muhammed Kullarıma söyle ben onlara şah damarından daha yakınım, dua ettiklerinde onlara cevap veririm” der Kuran’daki Allah. Ancak bu kesim Kuran’ı sanılanın aksine anlamak için okumaz. 

Peygamber bu kesimlerde neredeyse Yarı Tanrı konumundadır ve Hadisi Kutsilerde belirtildiği gibi Yaşamın nedeni, kaynağı ve amacıdır. Hz Muhammed olmasaydı Allah Yaratmazdı denilerek Allahın yaratıcılığı O’nun El Hay ve Halik adına değil de direk Vedud ( Seven Allah ) adından kaynaklanan Sevgisinden ve bu sevginin Habib’i Muhammed’e olan fışkırışından meydana gelir. Bu nedenle Peygamberin kıyafeti, eşyası kutsanmıştır. Yaşam tarzı kutsanmıştır. Onun Şefaati bu sayede geleceği için Kul Allah’a yaklaşmak için bu şekilde davranmalıdır görüşü hakimdir. Günümüzde Mevlana ekolü ve diğer bir çok anlayış bu perspektiften köpürtülerek AŞK konulu edebiatın yapılması ve bunun halk nazarında tutmasının sosyolojik nedeni işte bu inanç kodlarının toplumsal dokuda hala bulunmasından dolayıdır. Bunu bilen fırsatçı yazarlar hep bu konu üzerinden Din ve Felsefi görüşleri köpürtmektedirler. Esasen bu şekildeki din anlayışı emekçi Allah profiline uymaz ve bir çok konuda Kurancılardan ayrılırlar.

2-             Nurcu Kesimler: Said-i Nursi, Anadolu coğrafyasında mevcut geleneksel vizyonla teknolojik olarak gelişmiş Batı Medeniyetiyle baş edilemeyeceğini anlayan ve Risalei Nurlarla İslam Coğrafyasında özellikle Sözler adlı eseriyle Kuran tefsirini Modern insan aklına farklı bakarak sokmaya çalışan ilk alimlerdendir. Günümüzde Risale-i Nurlar bu kesimlerin bir çoğu tarafından abartılarak Kuran’ın direk önüne konmuş durumdadır ve pratikte dinamik bir çıkışla başlayan Said-i Nursinin vizyonu çoğu takipçisi tarafından statikleşmiş durudadır. Bir çok kollara ayrılan Nurculuk ekolü Rusya ve Özbekistan’da Fethullah Gülen Cemaati’ne karşı Rusya ve Özbekistan’ın aldığı tutum yüzünde yasaklanmış durumdadır.

3-             Muhterem Hocaefendi Yaklaşımcıları: Bu ekolün geneli kendi hoca efendilerinin kitaplarını Allahın Kitabının önünde tutarlar. Kuran’ı anlamada takip ettikleri Hoca efendi kimse onun görüş ve psensiplerini ilke edinirler. Çoğunda eleştiri yoktur. Eleştirel akılda yoktur. Hoca efendileri karşılarındaki insanın el pence divan duruşunda olmalarından hoşlanırlar. Hocalar kürsülerde ve TV Ekranlarında alçakgönüllü Sahabi görünümlüdürler ama masalarının arkasında Firavun gibi CEO’durlar.

KURAN  MERKEZLİ KESİMİN KURAN’A YAKLAŞIMI;

Bu kesimler genelde Kuran’ı merkeze alırlar ve Usulü Din DİNİ ANLAMA VE YAKLAŞIM METODOLOJİSİNDE denilen Önce Hadisi merkeze almayı ret ederler. Hadis’in Kuran kadar bağlayıcı olduğunu düşünen Geleneksel kesimlerden bıçak gibi ayrılırlar.  Bu kesimlere göre Gelenekseller MÜŞRİ, Geleneksellere göre KURANCILAR da SAPIK’tır. Esasen Kurancıların durumunu Hıristiyanlıktaki Protestan çıkışa benzetebiliriz. Zira geleneksel anlayışın Avrupayı gerilettiğine inanan Protestan çıkış merkeze geleneksel ritüelleri değil İncili alır ve İncil ve Bilim bağdaştırılmaya çalışılır yer yer. Kurancı Müslümanlar da merkeze Kuran’ı koydukları için hayata daha geniş çerçeveden bakınca gelenekseller tarafından geniş mezhepli yada mezhepsiz diye Sapık olarak adlandırılırlar.

Bu kesimin Allah Peygamber ve Kul Anlayışı: Bu kesimde Allah, peygamber ve kul vizyonu Geleneksellerden çok farklıdır. Allah’a ulaşma veya dua etmek konusunda asla vesile veya yüzüsuyu hürmetine söyleleriyle duayı şirkin kıyısına getirmezler. Geleneksellerin geneline göre daha okumuş kesimlerden gelen bu kesim, Kuran merkezli düşünme çabasındadırlar. Allah konusunda farklı vizyonları olmasada Peygamber tasavvuru konusunda ayrışırlar. Kimisi Peygamberi sadece Vahiy getiren sıradan bir postacı gibi görürken kimisi Peygamberin Kuran ilkelerinden aldığı önemli kişilik özelliklerini Kuran’ın boyası olarak görürler. Hadis konusunda da kimisi hadisi hiç umursamazken kimiside bunları önemli kaynak olarak görür ve içlerinden Kuran’a ve evrensel ilkelere uymayanların atılması gerektiğine inanır. Kul bu kesime göre Allahtan korkan ve zorla ibadet eden köle değil, İnsanın asli bir görevi ve asıl fabrika ayarları olarak düşünür ve sevap odaklı değil Allah rızası odaklı hareket eder.

Aşağıda bu kesimlerin bazılarının Kuran’a yaklaşımlarını ele aldım.

1-     Kurana Semantik yaklaşan Kurancılar: Kuranın hemen her harfini didikleyen bir yaklaşımdır. Kuran’ın bütününü bir fert veya bir toplum için şablonlaştırır. Kuran’ın bir süreç olduğu genelde kabul edilse de, içindeki emir ve yasaklamaların geçerli olduğu fikri yaygınca kabul edilir. Genelde hocalarının tefsirlerini esas alırlar. Farklı düşünme ve eleştirel yaklaşım az da olsa vardır ama Hoca efendi putu bu kesimde de yıkılamamıştır.

2-     Kuran’a Tarihsel Yaklaşanlar: Kuran’ın indiği dönemi merkeze alırlar, ayetlerin içinde bulunduğu şartları baz alırlar. Ayette bahsedilen görüşlerin günümüzü başlaması konusunda bazı çekinceleri de olabilmektedir. Bu kesimin içinde Kuran’ın bir süreç içinde indiği ve sürecin göz önünde tutulması gerektiğine inanan kesim çoktur. Bu kesiler içinde Hadisleri tamamen çöpe atmayan ve var olan belge ve bilgilerden de yararlanmanın önemini bilen ve bunun altını çizenler de çoktur.

3-     Kuran’a İlkesel Yaklaşanlar: Kuran’ın içindeki ayetleri evrensel ilkelerle bağdaştıran aslında Kuran’ın mevcut evrensel doğruları o dönemin insanına adilce ve ilkelerle indiğini ve günümüz modern dünyasında bir çok aşılamaz sanılan sorunların Kuran’a ilkeli yaklaşımla çözülebileceğini iddia eden bakış açısıdır. Dürüst olmak, Erdemli olmak, Etik olmak, Sorumluluk Bilinci taşımak ve davranmak, mütavazı olmak, cömert ve paylaşımcı olmak, evrensel olup ırkçı olmamak vb uzayabiliri bu ilkeler. Bu kesimin politik yaklaşımı genelde geleneksel kesimin vizyonundan da farklıdır ve mevcut Muhafazakar sağ değil Sosyal Demokrat görüşlere yakındırlar.

Bu kesimler içinde her birinde güzel hasletler bulunsa da en çok kendime yakın gördüğüm kesimler İlkesel ve Tarihsel yaklaşımlardır. Az da olsa semantik görüşte önemli.

Kuran’ın okunması ve anlaşılmasında kendi tezlerim aşağıdadır;

1-     İlk defa Kuran okuyan kişi mutlaka İniş sırası da denilen Hz Muhammed’in hayatına paralel inmiş şekliyle kuran’ı okumalıdır.  Bu konuda destekçi olsun diye tavsiye ettiğim kitap kesinlikle Abdurrahman Şarkavi’nin “Özgürlük Peygamberi” ve Martin Lings’in “Hz Muhammed’i Hayatı” adlı eserleridir.

2-     İkinci defa okunduğunda anlaşılması gereken şey Müslüman fert ve Toplum için ÖNCELİK SIRALAMASIDIR. Bu sayede Müslümanlar Fatiha’nın Kulluk ilkeleri olduğunu anlayacak, Bakara ile Kapitalistleşmeyecek, Ali İmran ile Yahudileşmeyip Hıristiyanaşmayacak, Nisa ile Kadın kimliği değil Anne Kişiliğine odaklanacaktır.

3-     Hadisler tamamen çöpe atılmamalıdır. Kuran’ın bazı konularda açıklanmasında (geleneksel tezlerin savunucusu olmasam da) önemlidir. (“Kadınlarınız sizin tarlalarınız” ayeti başka türlü yanlış anlaşılabilirdi mesela)

4-     Kuran’a semantik yaklaşım ilk sırada gelmemeli. Tarihsel yaklaşımdan nasıl faydalanıyorsak Semantik yaklaşımdan da faydalanabiliriz de. Ancak Semantizm esas yaklaşım olmamalı.

5-     Kuranın içinde bir çok unsurun anlatımın asıl meselenin özü olan ilkelerin sunulmasında alegorik anlatımdan faydalanıldığını bilerek alegorinin esas olmadığını anlamamız da lazım.

6-     Mesela “Ruhlar ve melekler miktari 50 Bin yıl olan bir günde Allahın katına giderler gelirler.” Ayeti, “Allahın eli onların elleri üzerindeydi”, “Adem ve Havva Kıssaları”, “Zülkarneyn Kıssası”, bunlardan anlatılmak istenen ilkeler nedir buna bakmamız lazım. Buna bakmazsak o zaman saçmalarız. Kuran Allahın şeklini anlatmaz bu konuyu agnostik bir karanlıkta bırakır. Kuran Allahın kişiliğini esmalarla ve kitabın her yerinde anlatarak Gnostik bir açılım yapar. Tüm putları ret ederek Ateist bir giriş yapan La ilahe, İlla Allah’ta Monoteist bir sonuca ulaşır. Zulme karşı Kuran Anarşik bir duruş çizerken ilkeleri bırakmaz.

7-     “Esasen Kuran bir ilkeler kitabıdır” dersek o zaman Kuran ilkelerinin yada Tevhit ilkelerinin esası olan Etiklik ve Adalet ile tüm görüş karar ve kanunlar zaten İslamileşir zira bu kavramlar evrenseldir. İslama yapılacak en büyük zarar onu yerelleştirmek ve ona bedevi çizgiler çizmektir ki bu zaten Müslümanların ekseriyetin yaptığı hata ve Sırat’a ( Main Street’e ulaşamayan) çıkmaz sokaktır.

SONUÇ:

Kuran’a yaklaşım farklılıkları Müslümanlar arasında ki bölünmüşlüğün en derin ve keskin nedenidir. Bu yaklaşımların farklılığı farklı Allah, Rasul ve Kuran Meali tasavvurlarını da gündeme taşımaktadır.

Düşünenlere selam olsun…..

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..