Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ne gündü ama!...

Ne gündü ama!...
 

Kaynak: İnternet


Sizler durumla ne zaman karşılaştınız bilmiyorum, benim hikayem 02:00 sularında elektriğin on dakikalığına kesilmesinin ardından internetin, en az üç saat kadar, erişilemiyor olmasıyla başladı.

Umudumu kesmiştim ki internet “Merhaba” dedi.

Aceleyle yazımı yazdım, gönderdim.

Kafamda tilkiler de dönmeye başladı; bu kadar saat niye internet kesilir, teknik midir, bilinçli mi yapılmıştır diye, ancak bünye alışık değil arkadaş, sosyal varlık olarak son yıllarda öğrendiğimiz “Neyin altında ne var?” kuşkusu varlık gösterse de, insanın fıtratında olan ne varsa ancak o kadarını öngörebiliyor!

Şahsen, “paranoyaklığın lüzumu yok kızım, yat, zıbar” diyerek kendimi uykunun kollarına güzelce bırakmıştım ki oğlumun sesiyle uyanır gibi yaptım: Elektrikler yok!

Daha bir gün öncesinde kendi kendime düşünürken “Bu çocuk ne gereksiz yere cep telefonuna internet yükledi, zaten bütün gün evde” diye düşünürken yakalamıştım kendimi, tam da konuşayım bu konuyu derken yaşamla tüm bağlantımızı sağlamasın mı?

“Yaşamla tüm bağlantımız” derken, bu elektriksizliğin ülke genelinde olduğunu, o arada bir savcımızın rehin alındığını falan öğrendik.

Bu arada sular da kesildi...

İndirimden yaralanıp da dondurucuya attığım şeyler vardı, annem yaşlı kadın, ayy ne yaptı, kızkardeşim meze dükkanında öyle umarsız mı kaldı diye koşuşturan düşünceler yerlerini br süre sonra “Ayy ama neden?” sorularına bıraktı!

Bir ülkenin, Van dışında, bütün şehirlerinde, ilçelerinde elektriklerin kesilmesi ne anlama gelmektedir?

Siber saldırı mıdır? Savaşa mı girdik? Bilmemiz istenmeyen neler oluyor?

“Trafoya kedi girdi” açıklaması artık yapılamayacağına göre, neler denecek derken aslında gerçeği, en azından üzerinden belli bir süre geçmeden, asla bilemeyeceğinin ayırdına varıyorsun!

******

Elektrikler kesikken, sular akmıyorken hayat durdu sanıyorsun önce; ne yapacağını bilemiyorsun!

Sonra genlerin bilgiçliği ortaya çıkıyor, izin verdiğince...

Elektriksiz, evlerde su olmayan zamanlarda yaşamış ninelerimiz, dedelerimiz aklımıza geliyor; alışkanlıklarımızdan kurtulmamız kolay olmasa da, yapabileceğimizi biliyoruz, bir şekilde...

******

Sorun elektriksiz, susuz yaşama ayak uydurmak değil ama!

Ne, neden oluyor?

Bunu bilmek istiyorsun!

“Karneyle ekmek alınıyordu”, “Tüp kuyrukları vardı” diyerek bugünü kıyaslayanların öncelikle hesap vermeleri gereken bir konudur bu!

Karneyle ekmek alınan dönemler savaş dönemleriydi, tüp kuyrukları enerjinin dışa bağımlı olmaması için harcanan dönemlerdi; saman ithal edilmiyordu o zamanlarda, mesela!...

******

Neyse... Bu durumun beni en yaralayan dört şeyi oldu:

Birincisi; ortada dönen senaryolardan bir şey anlayamadığım,  kafa olarak da dönen senaryoların altından kalkamadığım gerçeği ( Ne kafamda dönenlerin gerçek olabileceğine inanıyorum ne de yaşananların; kafam karıncalanıyor düşünmeye başladıktan üç dakika sonra... Fıtratımda yok arkadaş, bunu anladım, kabul ettim!)

İkincisi, hakikaten herşeyde bir bit yeniği arar hale geldiğimizin, yani ülkecek paranoyak olduğumuzun bir göstergesidir ki; artık bir kedi bile girse bir ilçenin trafosuna, asla inanmayacak durumda olmamızdır!

(Bu hale getirenler utansın!)

Üçüncüsü ise saraylarla, komşu ülkelerle, kadın-kızın başörtüleriyle uğraşan hükümetin ister siber saldırı olsun, ister trafoya organize kediler girmiş olsun, ülkeyi koruyamadığı gerçeğidir!

Bir ülke nasıl bu kadar çıkmaza düşer?

(Bu konu altına çok şeyler yazılabilir, lakin yazıldığında “Darbeye teşebbüsten” pat diye içeri atılıyorsun ki, çık çıkabilirsen!)

(Balyoz davası yıllar sonra beraat ile sonuçlandı; yıllarca acı çekenler, ölenler, eşleri, çocukları helak olanlar... Boş yere... Yok yere... Şeyy, pardon, birilerinin isteği üzerine! Bazı kişilerin elbirliğiyle... Bu durum birilerinin işlerine yaradı mutlaka! Davaya müdahil edilenler için “Boş yere, “Yok yere” desek de, birileri nemalandı mutlaka; onlar “Ohh, yarasın! dediler diledikleri kadar, şimdi ise hedef seçimler!)

Dördüncüsü ise şu: İstediğimiz kadar tv izleyelim, gazete takip edelim, işin gerçeğini, en azından bir süre, asla öğrenemeyeceğimizdir!

Hoş; işin gerçeğini pat diye ortaya koyan olsa dahi ona da inanamayacağımız bir gerçek!

İnsanın yaşadığı ülkede kendini ilgilendiren konularda yalan-dolanlarla kandırılması, gerçeğin kendinden saklanması kadar fena bir durum yoktur!

Güven duygusu bu; zedelenmeye görsün!

Hezeyanlar, korkular, endişeler; paranoyak durumlar baş gösterir!

İnsanlar durduk yerde bu hale gelmezler; bu güvensizlik, bu kaygı atmosferi, bu yanındaki her kişiden şüphelenme durumları “Toplum mühendisleri” tarafından siyasal amaç için oluşturulup, hayata geçirilmiş projelerden sadece biridir!

******

Son söz olarak şunu söyleyeceğim: Hiçbirimizin kuşkuları boşa değildir ancak “Kol kırılır yen içinde kalır” düsturuyla yola çıkanlardan, gözden çıkarılmadıkları sürece ses çıkmaz! Lakin, sonrası bilinmez...

******

Bu arada, “Başarılı operasyon için polisi kutlayan Cumhurbaşkanı” na bir sözüm var:

Hep-topu üç kişi vardı içeride, üç kişide öldü!

Bunun başarı eğrisini bir çizseniz!

******

Savcımıza dualarım,  ailesine sabır dileklerimle...

******

Başbakanımız ise “Kılıçdaroğlu’nun twitleri ortalığı gerdi!” diye demeç vermiş; sanırsınız elektrik telleri bu yüzden gerildi; dayanamadı ve patladı!

Yani; sinirden olsa gerek: gülsek mi ağlasak mı bilemez haldeyiz!

Sahi ya; biz aslında hastahane ortasında büyük tuvaletini ayakta yapan teyzenin etkisinden kurtulmaya çalışırken...

Ne gündü be!...

İnsan; birinin çıkıp da “1 Nisan’ı öne aldık, Nisan birrrr!” diye çığlık atmasını bekliyor!                                                                                         

 

https://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..