Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '16

 
Kategori
Blog
 

Ne kadar ekmek, o kadar köfte

Ne kadar ekmek, o kadar köfte
 

Marifet, iltifata tabidir.


Marifet, iltifata tabidir.

Günümüzde çok gündemde olmasa da bu önemli düsturun, soyut ya da somut üretimin her alanda geçerliliği test edilmiş, onaylanmıştır.

Mimar Sinan’ı Mimar Sinan yapan önemli şeylerden biri kendi üstün ustalığı ise öteki de hiç kuşkusuz arkasındaki imparatorluk desteğidir. Onun üstün ustalığını ortaya çıkan, kuran, ulaşılmaz kılan da gerçekte o destektir. İmparatorluk ona o yetkiyi vermese, o kaynakları tahsis etmese, o büyük projelerin başına getirmese bugün Sinan’ı kaç tanemiz tanıyabilirdi.

Şarkıcıları da, siyasetçileri de, tanınmış ressam ve yazarları da, önemli sporcuları da, cerrahları da, mimarları da, gazetecileri de ünlü kılan önemli şeylerden biri kendi becerileri ise diğeri de o becerilerini takdir eden izleyicileridir.

Dilimizde “ne kadar ekmek o kadar köfte” şeklinde bir deyim de vardır. O da “marifet iltifata tabidir” sözünün bir başka şekilde ifadesidir.

Tabii işin türüne göre biz takdir edenin, iltifat edenin yerine ebeveyn, işveren, patron, usta sözcüklerini yazabiliriz.

Anne ve babasından ya da bunların birinden, işvereninden, patronundan, ustasından övücü sözler işiten; onların takdirlerinin jest, mimik ve çeşitli şekillerde ödül olarak kendisine döndüğünü gören evlat, çalışan, çırak, ya da her kim ise, işini daha özenli, daha düzenli ve verimli yapmak için ortalamanın üzerinde gayret sarf etmeye başlar.

Aynı şey, insanların parasal bir karşılık beklemeden (ya da bekleyerek) yazılarını, şiirlerini, fotoğraflarını, videolarını paylaştıkları web siteleri için de bir şekilde geçerlidir.

Çalışmalarını yayınlanmak üzere web sitelerine gönderenler haklı olarak kendi ürünlerine de değer verilmesini; ara sıra vitrine çıkarılmasını umarlar. Bunun gerçekleşmemesi durumunda bir kısmı, doğal olarak yeni durum değerlendirmesi yaparlar.

Sınırlı iltifat marifeti sınırlar. Belki biraz destekle daha güçlü akabilecek bir kaynağın o cephede şu ya da bu nedenle geri plana alınması üretkenliği olumsuz etkiler.

Yaşamın farklı alanlarında ve farklı konularda ihmal edildiğini düşünen insanların büyük bir bölümü nitelik olarak birbirine benzer tepkiler gösterir. Annesinin ya da babasının diğer kardeşini daha çok sevdiğini düşünen evlat da, patronunun diğer bir çalışanı ön plana çıkardığını düşünen çalışan da marifet anlamında verimsiz olmaya başlarlar.

Kendileri ile aynı düzeyde bulunan, hatta bazen kendilerinden biraz daha basit ürünlere imza atan öteki kişilerin değerlendirme masasında bulunanlar tarafından her zaman birinci sınıf, kendilerinin de kâh ikinci, kâh üçüncü sınıf görülmeye başladıklarını hissettiklerinde, çok az sayıda kişi doğrudan tepkilerini dile getirir. Buna karşılık tepki göstermeyen, tepkinin anlamsız ve işe yarmaz olacağını düşünen çoğunluk orada devam etmenin doğru olup olmayacağını kendi içlerinde sorgulamaya başlarlar. Bu öznel sorgulamaları duruma göre duraksamalarına, gevşemelerine ya da sahneyi terk etmelerine neden olur.

Elbette bütün bunların yanında, yeterli iltifat görmediklerini düşünenler, kendilerini sorgulamayı da ihmal etmezler. Pek çoğu döne döne bir yerde yanlış yapıp yapmadıklarına bakarlar. Kimi konularda görebildikleri eksiklerini giderir, hatalarını düzeltirler.

Bazen de hata düzeltirken o telaşla yeni ve daha büyük hatalar yaparlar.

Elbette onların katılımlarını yavaşlatmalarından ya da usulca çıkıp gitmelerinden o süreçler çok da etkilenmez. İşler genellikle başka kimseler tarafından yürür, yürütülür ve geri plandaki değişiklikler çoğu kez hissedilmez bile.

Sadece iltifat yetersiz kaldığı için bir marifet belli bir ortamda zarar görmüş olur.

O da aslında pek çok yerde, pek çok işte ve kimileri için ne yazık ki kaçınılmazdır.  Her zaman ve her zeminde yaşanan bir şeydir.

Olmazsa olmaz! :)

Sonuç olarak, yine de ve ille de belli bir anlaşmazlık halinde kim haklı, kim haksız şeklinde üçüncü kişilerin bir sorgulaması söz konusu olursa ki, genellikle o da olmaz; olayda kaç taraf varsa hepsinin görüşüne başvurmak gerekir.

Bir baba evlatlarından birini daha çok seviyorsa, bir işveren çalışanını ötekilerden daha fazla el üstünde tutuyorsa, bir gazete yazarı diğer meslektaşlarına göre ikinci planda tutuluyorsa bir kere de dönüp o babaya, işverene, gazete yönetimine işin sırrını sormak gerekir.

Mutlaka onların da vereceği doğru ya da yanlış bir yanıt olacaktır.

Son söz ancak o yanıtı aldıktan sonra söylenebilir.

27.07.2016

10:15 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..