Ruh sağlığı bozulan toplumlarda, saldırganlık sınır tanımıyor,

Ruh sağlığı bozulan toplumlarda saldırganlık, karşı tarafın yaşam hakkını elinden alma noktasına geliyorsa, ne medeni bir toplumdan ne de demokrasi ve insan haklarından bahsetmek abesle iştigal olacaktır.

Asıl olan insan hayatı ve onu yaşatmanın ince çizgisini anlıyabilmenin erdemidir. Prof. Dr. Bingür Sönmez, Harvard Business Review dergisindeki röportajında, insan kalbine dokunmanın nasıl bir duygu olduğunu şöyle anlatıyor;

''Tıp eğitiminde öğrencileri en çok etkiliyen anlardan biri bir bebeğin doğumudur. Yani bir insanın kalbini avucumuzun içine almadan önce bir bebeği avucumuzun içine alırız ve yaşamın başlangıcının ne kadar harika bir olay olduğunu görür, yaşar hissederiz. Yıllar sonra tıp fakültesi bitip de bir kalbi avucunuzun içine aldığınız zaman da aynı duyguyu yaşarsınız. Ne zaman bir kalbi avucumda tutsam, bir bebeği avucumun içine aldığım zaman ki duyguları yaşarım. Çünkü ikisi de yaşamla eşdeğer. Bir dakika önce hiç nefes almayan bir canlı, avucunuzun içinde birden canlanıyor; öte yanda masada, sizin ona can vermenizi, ömrünü uzatmanızı bekleyen bir kalp duruyor. Hep aynı şekilde etkilenmişimdir ikisinden de.''

Bir yanda, insanı yaşatmak için bugüne kadar 15000 kalp ameliyetı yapan, ( O onbeşbin kişinin içinde birisi de bendim, bir insanı hayata bağlamak için yapılan çalışmaları gördüm yaşadım, ayağınızı hastaneye attığınız andan itibaren gösterilen ihtimama şahit oldum. Ve doğum tarihimi yaşama yeniden döndüğüm, 25 Mayıs 2005  yaptım.) son teknolojiyi kullanarak hastalarına faydalı olmaya çalışan bir hoca ve ekibi, diğer tarafta ise eski bir belediye başkanı ve yeğeni hocaya saldırı düzenliyor.

Her ne nedenle olursa olsun kabul edilemeyecek böyle bir olay neden yapılır. Bunu yapan insanların ruh sağlığının yerinde olduğu düşünülebilir mi?

Toplumun bu hale gelmesinin nedenlerinin irdelenmesi gerekirken, reytinğ uğruna TV Proğramına iki karısını öldüren eski bir hükümlünün çıkarılması akıl tutulmasının tezahürü olsa gerek.