Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Nurettin Erdoğan Yönetici

http://blog.milliyet.com.tr/nurettinerdogan

30 Haziran '16

 
Kategori
Anılar
 

Sevmek, sevmeyi öğrenmek, huzuru bulmak

Sevmek, sevmeyi öğrenmek, huzuru bulmak
 

Birlikte olmak, huzurlu gençlik


( Huzur Neredeyse orada ol. Dünyanın nimetleri senin olsa, huzurun yoksa, Dünya Sana zehir olur.)

Stres bütün hastalıkların başıdır. İnsanlar stresi bir şekilde üzerlerinden atmak zorundadırlar. Eskiden hastalıklar bu kadar çok değildi.

Çocukluğumu hatırlıyorum; babalarımız akşama kadar en ağır işlerde çalışırlar, akşama kadar yorulurlar, akşam eve geldiklerinde yemeklerini yerler ve hemen ya bir komşuya, ya arkadaşlarına giderler ve o ev sohbetlerinde kahkahalar yükselirdi pencerelerden.
Herkes mutluydu. Arkadaşlık vardı, komşuluk vardı, dostluk vardı.
Biri maddi sıkıntıya mı girdi, hemen komşuları, dostları, kollarındaki bilezikleri anında çıkartır verirlerdi.

Hafta sonları konserler olurdu. Yaz akşamları Açık hava sinemaları. Gündüzleri gazinolarda, aile çay bahçelerinde kadınlar matinesi olurdu, dolmalar, börekler, çörekler yapılır, hep birlikte eğlenmeye giderlerdi.

Akşamları evde otururken çoğu zaman arkası yarın'lar dinlenirdi radyodan. Sayfiyelere gidilir, İstanbul'da her yer plaj, istediğiniz anda, istediğiniz yerde denize girilirdi. Çocuklar top oynamak için mahallelerdeki arsalarda top oynarlar, ilkbaharda her taraf çiçek açar, marangozhanelerde çıtalar kestirilir, Kırtasiyeden rengarenk kağıtlar alınır, kağıt alacak parası olmayanlar ise gazeteleri kullanırlar, kırnap denilen onlarca metre ip alınır, babalar, ağabeyler çocuklarına, kardeşlerine uçurtma yaparlar ve uçurtma şenlikleri olurdu.
Mahallelerde yaz ayları teksas tommiks denilen çizgi romanlar alınır, okunur, okunan kitapları kapımızın önünde üzerlerine birer taş koyardık uçmaması için ve o kitapları satardık. Bazıları bizim okumadığımız kitap olursa, bizim okuduğumuzla takas yapardık. Böylece ticareti de öğrenmiş olurduk.

Uçurtulan Uçurtmalar, okunan o kitaplar, arkadaşlarımızla bir araya gelip, okuduğumuz kitaplardan çıkardığımız özetleri piyes haline getirir ve piyesler oynardık. İşte o uçurtmalar, sahilde gittiğimiz deniz, denizden çıkardığımız ve boş bir tenekede altına ateş yakarak pişirdiğimiz midyeler, gittiğimiz sinemalar, konserler; onların hepsinin ortak bir adı vardı Huzur....

Huzur benim çocukluğumda kaldı galiba. Çünkü artık o mekanlar da yok. O candan , birbiriyle yardımlaşan, karşılaştığımız zaman güler yüzle selam veren, Ramazanda gayrimüslimse, Oruç tutan insanların karşısında yemek yemeyen, bayramlarda kimin bayramı varsa, o dinden olmayanlar dahi birbirine bayramlaşmaya gelen, sokakta zor durumda olanlara yardım eden o güzel insanlar kalmadı. Kaldıysa da, hepsi bir yere savrulmuş, uzaklaşmış mahallelerinden… Yazlık açık hava sinemalarının, top oynadığımız arsaların, uçurtmalarımızı uçurduğumuz papatya tarlalarının yerlerini plazalar almış.

Artık komşu komşuyu tanımaz olmuş. İnsanlar Kanaat etmeyi unutmuş, şükretmeyi unutmuş ve para peşine düşmüşler. Para insanların dünyası olmuş. Onu kazanmak için de insanlar birbirlerini yer olmuşlar. Kimse kimseyi çekemez olmuş. parası olmayanın gözü, zenginin cebinde, zengin, fakirin elindeki üç kuruş paraya dikmiş gözünü. Kimse kimsenin derdinden anlamaz olmuş. Trafik keşmekeşi ayrı bir dert olmuş. Huzur kalmamış ve huzursuzluk, stresi doğurmuş. Stres ise mideye vurmuş, mide hasta. Midedeki yanma, diğer organlara zarar vermeye başlamış. Eskiden Şekerci dükkânları vardı. Çeşit çeşit şekerler, Badem ezmeleri, koz helvalar, badem şekerleri, ballar pekmezler her köşe başında Lokumcular... Bayramlarda evlerde yapılan baklavalar, kimseye de dokunmazdı. Kimsede şeker hastalığı yoktu. İsteyen, istediği kadar şeker yerdi. 90 yaşındaki amcaların ellerinden sigara eksilmezdi ama sigaradan ayağı kesilen insanlar da yoktu. İnsanlar şimdiki organik denen meyve sebzelerin hasını yerdi. Şimdi kışın organik domates çıkıyor. Mevsiminde olmayan şeyin organiği nasıl oluyor Allah aşkına... Eskiden Turfanda diye bir deyim vardı. Şimdi Turfanda nedir diye sorsak gençler, çoğu bilmez turfandanın ne olduğunu.

Allah Boşuna mı yaratmış her mevsim ayrı meyve ve sebzeleri. Kışın neden Portakal mandalina Turunçgiller olur? C vitamini gerekiyor çünkü vücuda. Neden yazın Karpuz çıkar? Çünkü terden arınan vücudun suya ihtiyacı var. Mevsiminden hariç yenen meyve sebzenin insanlara ne kadar faydası var; bunu uzmanlar daha iyi bilir. O tarlalardan topladığımız ebegümeçlerini yediğimiz zaman grip olmazdık kış boyu. Velhasıl kolay kolay hasta olmazdık. Ayrıca tabiri caizse taşı yesek mide eritirdi. Şimdi herkes  mide hastası, herkes şeker. Çünkü stres diz boyu.

Peki o günleri geri getiremeyeceğimize göre ne yapmalı?

Bana göre, Huzur neredeyse orada olmalı. İnsan Çalıştığı işte, mutlu olmalı. Huzur almadığı işte çalışmamalı. İnsanlar sevdiği işi yapmalı. Mutlaka kendimize bir hobi bulmalı ve sevdiğimiz şeylerle uğraşmalıyız. Huzur almak için, sevdiğimiz şeyleri yaparken tek başına yapılan hiç bir şeyin tadı çıkmaz. O halde hobilerimizi yaparken de sağlam sevebileceğimiz dostlarla olmalıyız. Çok sevdiğimiz bir hobi ile uğraşırken, birlikte olduğumuz kişiler huzurumuzu bozuyorsa, dünyaları bize verseler, orada asla durmamalıyız. Güler yüzlü, içten, candan, gerçek dostlar arayıp bulmalıyız. Velhasıl, lüks lokantalarda, beş yıldızlı konaklarda, otellerde yenen huzursuz bir yemek, insana zehir olur, tüm damarlarına yayılır. Bir yer sofrasında hakiki dostlarla yenilen peynir ekmek, dünyanın en lezzetli yemeği olur.

İnsanlarla birlikte olmak istiyorsak, Benliği bırakıp, Biz olmak zorundayız. Birlikte olduğumuz insanlarda Benlik varsa, orda dirlik asla olmaz. Orayı terk etmeliyiz.
Yoksa Stres, ardından Mide hastalığı, kalp hastalığı, şeker, tüm hastalıklar el ele tutuşur, hep birlik olup bini yer bitirirler.

Sevmeyi öğrenmemiz lazım tüm streslerden kurtulmak için. İşe önce kendimizi sevmekten başlamamız lazım. Kendimizle barışık olmamız lazım. Kendimizle barışık olmazsak, herkesle kavga ederiz. Kendimizi sevmezsek, kimseyi sevemeyiz. Sadece kendimizi sevip, başkalarını sevmemekten bahsetmiyorum. Kendimiz iyi olursak, kendimize iyi bakarsak, çevremize daha çok faydamız olur
Boşuna mı demiş Koca Yunus Emre Hz. Sevelim, sevilelim; Dünya kimseye kalmaz.
Bu Güzel ülkede, birbirimize iyi davranmalı, iyi geçinmeli, el ele, omuz omuza verip huzur içinde yaşayalım.

Sevgiyle Kalın, Sevgide kalalım, Sevmeyi, sevgiyi sevelim. İnsanları sevelim, Hayvanları sevelim, Doğayı sevelim. Ülkemizi sevelim, Bayrağımızı sevelim;  Rotamızı sevgiden başka hiç bir yöne çevirmeyelim 

 
Toplam blog
: 41
: 702
Kayıt tarihi
: 31.05.16
 
 

Kabataş Liseli olan Nurettin Erdoğan, ömür boyu eğitime inanan bir yönetici. Küçük yaşlarda girdi..