Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '17

 
Kategori
Sanat Eğitimi
 

Şiir - Öykü

Şiir - Öykü
 

gün akşam
 
gökyüzü ağlamaklı
ağaçlar ırmaklar
toprak 
alevli silahın sesi
 
kime sığınacak
çocuk yüzlü yaşlılar
kadınlar
kim saracak bebeleri
 
türküler yorgun
yüzyıl yenik
gün soluyor akşamla
bitmeyen umut uzaklarda şimdi
 
verimli mezopotamya
uygarlıklar beşiği anadolu 
ulaşır sana 
dökülür fırat dicle kuzey güney
 
yürür adım adım
gün akşam / dönüşür sabaha
gelecek yeşerir emekle
insan insan
 
MARTININ DOSTLUĞU
 
Ak karınlı gri kanatlı martılar gagaların turuncu, beyaz, siyah.Ya ayakların, perdelenmiş pembemsi. Renk bütünlüğün, çocuk bakışın çoğaltıyor güzelliğini. 
 
Vapurun penceresine değip geçişinde,ak karnını mavi sulara gösterip kanatlarını açışın inat gibi geliyor bana; nasıl da seviniyorum bilemezsin. Pembemsi pabuç ayaklarını birleştirip geriye doğru uzatışını, ipeğimsi kabarık tüylü boynunu siyah gaganla birlikte engin maviliklere daldırışını vapurun alçak penceresinden senden habersiz izlerdim. İşte o sırada İstanbul Boğazı’nı birlikte geçerdik. Sen benden habersizdin. Ben sevinçlerle umutları,kaygıları bir yürekte tutan bir baba.
 
Sen bunları bilemezsin biliyorum.Baba olmak gibi bir derdin yok senin. Nerden mi biliyorum? Yoksa yanıldım mı? Senin de çevrende dönen , kanat vurup yaklaşıp uzaklaşan o martı tekin olmasa gerek.Nasıl da anlayamadım İstanbul Boğazı’nı geçerken peşine düşüp gelenin gönüldeşin olduğunu.
 
Seninle bir değil, birçok yakınlığımız var.Şimdi seni daha iyi anlıyorum. Beşiktaş’tan Kadıköy’e yol alan vapurun penceresine konuşunun bir nedeni olsa gerekti. Paylaşıp çoğaltacağın mutlulukların olabileceği gibi,yüreğini dağlayan sevdadan yana üzüntülerin de vardır. Evet şimdi seni daha iyi tanıyorum,anlıyorum.
 
Üsküdar’ın kıyılarına dalmış maviden uzaklara düşen yeşilin betonlaşan durumuna vahlanıyordum ki gaganla vapurun kalın camlı penceresini tıklattın. Uzaklara düşen usumu toplayıp seni gördüm. Tutunduğun yerde zor duruyordun.Düşeceksin diye korkuyorum. Sonra, kendime gülüyorum içten içe:”Kuşlar düşmez ki!” diye duyulmaz sesle konuşuyorum. 
 
Vapurun penceresine her değip geçişinde Çamlıca tepesini, Boğaz Köprüsü’nü ya da karşı kıyılarda kalan Galata Köprüsü’nü, Eminönü kıyılarını, Sarayburnu’nu,Topkapı’yı gören o küçük pencerelerden birinin arkasındayım. Seni görmek istediğim günler çoğalıyor. Vapura her değip geçişinde beni görmeni çok istiyorum. Paylaşacağım coşkuların çoğalacağını sen de biliyorsun. Nasıl senin yüreğindekileri birlikte yaşadıksa benimkileri de kalın camlı pencereye inat paylaşmalıyız. Bağırıyorum,ne sen,ne kimseler duyuyor beni!
 
Gezindiğim kıyılarda yiten mavilikleri düşlerken pencerenin kenarına tutunmuş bana bakıyordun. Dayanıklı gaganla camı tıklattığın o ilk günden daha yakındık birbirimize. Haykırışlarım, özlemlerim uzaktan uzağa da olsa yüreğine akmıştı. Kuşlar da yürekten yüreğe akan güzellikleri biliyordu, tanıyordu. İşte bunun kanıtı şu anda vapurun hangi penceresinde olduğumu bilmen ya da çok aradıktan sonra beni bulmandı. İstanbul’un kıyılarında bırakmadan kalın cama inip kalkan küt gagan beni yalnızlığımdan çekip alıyordu.
 
Aramızda duran kalın cam yüreğimizdekilere engel olamıyordu. Boğaz’ın azgın dalgalarının vapurun penceresini yaladığı bu günde kalın camı kaldırıp içeri, yanıma alsaydım seni. Sen azgın dalgalara alışkınsın biliyorum; ama gönlüm seni tutunduğun pencerenin içine almak istiyordu. Biliyordum, kuşlar da üşürdü. Senin ıslanmana, titremene izin veremezdim.
 
Vapurun güvertesine yönelince görevli beni uyardı: "Kış mevsiminde güverte kapalıdır, çıkamazsınız." Oysa, dost martıdan haberi yoktu.Pencerenin kenarına zor tutunduğunu, poyraz rüzgarıyla kabarıp vapuru döven dalgaların, kalın camlara düşerken ses çıkaran yağmurun onu can korkusuyla karşı karşıya bıraktığını nerden bilecekti.Şimdi sayıp dökme sırası değildi. Hızla kapıya gelince kapının kapalı olduğunu bir denemeyle anladı. Artık bir daha denemesine gerek yoktu
 
Baba, gerisin geri döndüğünde pencere kenarına tutunan martıyı bıraktığı yerde bulamadı. Martının engin maviliğin ötesinde duran ,”Güneş Ülkesi” ne doğru uçtuğunu buğulanmış kalın camın arkasından düşledi.
 
Baba yeniden yalnızlığını duymaya başladı. 
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..