- Kategori
- Güncel
Şubat- Çimen- (Burak Çimen) röportajı- Ferhan Petek

Ben uzun zamandır söylüyorum; “Asıl Şubat’ta aşk başkadır” diye… Çünkü Şubat’la aşk da başkadır. Sandığınız gibi ayın 14’ü meselesi de değil bu. Bildiğimiz tüm kavramları yerle bir eden, anlamlarını değiştiren, bakış açımızı genişleten, baktığımız yerde olmayanları bile görmemizi sağlayan bir yapım olan Şubat dizisi... Aslında setini basacaktım ama denk getiremedim, ama Çimen’i buldum bulmuşken de sordum da sordum…
Ferhan PETEK
Şubat’tan öncesini merak ediyorum… Burak Çimen Şubat öncesinde neredeydi, neler yapıyordu?
İzmir’de çocukken babamla birlikte gittiğimiz tiyatro oyunları olurdu. O zaman başladı ilgim. Lise yıllarında tiyatronun içinde yer almaya başladım. Çok sevdim çok keyif aldım. O iki tahta üzerinde bir sürü insanla paylaşılabilen duygular anlık hissedilen seyirci tepkileri düşünürken bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor. Ve dedim ben bu işi yapacağım. Liseden sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’ni bitirdim sonra Hollanda’da Köklü bir Hollanda Tiyatrosu olan Rast Theatre da oyuculuk üstüne çeşitli çalışmalar yaptım. Sonra yine İzmir’e döndüm. İzmir Devlet Tiyatrosunda çalışmaya başladım. Şubat nedeniyle İstanbul’a gelene kadar da İzmir’deydim. Arada gidip geliyordum ama bu sefer kesin oldu.
Şuan sadece Şubat’mı var? Peki, tiyatro?
Tabi 2 yıl önce burada Kibrit Tiyatro’yu kurduk. Halen Mecidiyeköy’de SahneHâl’de oyunlarımız devam ediyor.
Burak Çimen’den sadece ÇİMEN’e geçiş birden bire olmadı herhalde?
Dediğim gibi İstanbul’a gidip geliyordum arada işler için. Yolum Eflatun Film ile kesişti. Aslında Leyla İle Mecnun için görüşmeye gittiğimde Şubat projesinden bahsettiler. İşin içinde Eflatun Film Onur Ünlü ve de Funda alp olunca tereddüt bile etmeden kabul ettim zaten. Yazın İzmir’e döndüm Temmuz’da geldim başladık çekimlere.
Leyla ile Mecnun ve Şubat kardeş diziler zaten. Komşu oyunculuk oluyor arada...
Ben de İade-i Ziyaret yaptım geçenlerde. İleriki bölümlerden birinde Şubat’ın Çimen’i olarak boy gösteriyorum.
Şubat’ın ve Leyla ile Mecnun aynı aileden olunca bende Şubat’ın oluşumu ile ilgili bir düşünce oluştu. Sanki Leyla ile Mecnun’da doya doya yazamadıklarını kenara ayırıp Şubat’ın senaryosuna akıtmışlar gibi geliyor bana…
Şubat çok uzun zamandır rafta bekleyen bir proje bildiğim kadarıyla. Hatta yanılmıyorsam rahmetli Meral Okay’da vardı işin içinde. Tasarım aşamasında bulunduğunu biliyorum.
Şubat’ı Türk dizi sektörü için bir mihenk taşı olarak görüyorum daha önce yapılmamış bir şey. Fantastik, duygusal, polisiye, komik bir sürü kavram bir sürü duygu barındırıyor. Ben de bir izleyici olarak sıradan bir Türk dizisi olarak göremiyorum Şubatı.
Her bölümü sinema filmi gibi…
Bir sinema filmi titizliği ile çekiliyor zaten her bölüm. Yansıtabiliyorsak bunu seyirciye ne mutlu bize. Funda Alp’in çok büyük emeği var. 7/24 yazıyor resmen. Beynini aklını kâğıda akıtıyor ki bu çok ayrı bir yetenek zaten. Yönetmenimiz Volkan Kocatürk, bütün ekip gibi o da büyük bir özveri ile çalışıyor. Tek mekân hemen çekelim gidelim durumu yok. Geniş bir alanda plato oluşturuldu. O gördüğünüz mekânlar inşa edildi. Büyük emek var. Marangozundan yapımcısına kadar inanılarak ve büyük emek verilerek yapılmış çok özel bir iş Şubat. Ve ben büyük gurur duyuyorum bu işin içinde olmaktan.
Bu ülkede özellikle dizilerin kolayca harcandığını düşünürsek, bu konuda bir endişeniz yok mu ekip olarak?
Yok! Benim yok! Çok büyük bir durum herhangi bir şey olmazsa sezon sonuna kadar devam edeceğiz zaten.
Bunda kanalında etkisi var sanırım. TRT bu ara özellikle bu dönemde çok güzel yapımlara imza atıyor ve de sahip çıkıyor…
Kesinlikle. Ben de buna inanıyorum. İnsanlar artık daha çok TRT izlemeye başladılar. Yapımcıları da harekete geçirdi bu. TRT için daha iyi işler yapılıyor ve bu hep yapımcıların hem kanalların devinimini başlattı. Bu sayede çok büyük çok güzel işler yapılacak daha gibi geliyor bana.
Şubat bir yol açtı değil mi bu alanda?
Fantastik drama türünde Şubat. Ve evet kanal yöneticilerinin akıllı yapımcıların Şubat ile açılan bu ufuktan yararlanacağını düşünüyorum.
Seyirciyi zorlayan bir yönü de var Şubat’ın..
Kemikleşmiş bir izleyici kitlesi var dizinin. Özellikle Leyla ile Mecnun’u anlayan bilen seven seyirci hemen sahiplendi Şubat’ı da. Ha alışılması zor bir iş çünkü insanlar dizi deyince birbirine 15 dakika bakan insanlardan oluşan sahnelere alıştıkları için Şubat bazen ağır geliyor olabilir. Onlar da haklı aslında bütün gün yoruluyorlar akşam TV’de kafalarını boşaltacakları daha fazla yorulmayacakları bir şeyler izlemek istiyorlar.
Tayfa dizinin kötüsü sözde ama bağrına basası geliyor insanın…
O castı oluşturmak için 2-3 aylık bir zaman geçti. Aynen dediğin gibi herkes kendi rolüne cuk oturmuş durumda.
Peki, Soyadı Çimen olan bir adamın karakterinin de Çimen olması denk mi geldi?
Bu karakter yazılmıştı ben gördüğümde. Adını çimen koymuşlar. Bilerek yapılmış tabi. Çok hoşuma gitti. Yabancılık da çekmemiş oluyorum karaktere.
Oyuncuların uyumu da böyle sağlam bir iş çıkmasının sebebi olmalı…
Kesinlikle öyle. Hepimizin tiyatro kökenli olmasının da etkisi olduğunu düşünüyorum ben. Biz tayfayız mesela ama her yerde. Dizi dışında da tayfayız. Beraber gidiyoruz her yere. İstiklal’de yine tayfa olarak yürüyoruz. Yönetmenin ve yapımın bizi rahat bırakması özgür bırakması da çok önemli. Şurası şöyle olsa nasıl oluru düşünmeden Yönetmenimizin bu imkanı vermesiyle gösterebiliyoruz aklımızdakini. Tamam, buradan devam edelim durumu oluyor. Bu da bir bölümün oluşması sürecinde herkesin etkin olduğu anlamına geliyor. Oyunculuktan ziyade işin sahibi de hissettiriyor bizi bu durum. Hepimiz Eflatun yapımın Şubat’ın bir parçası oluyoruz. Sonunda ortaya samimi ve sağlam bir iş çıkmış oluyor. Böylece hem o dizi setlerinin bilinen zor şartları daha kolay atlatılıyor hem de hep beraber üretilen bir işin ekrana yansıması daha keyifli oluyor.
Leyla ile Mecnun’da olduğu gibi Şubat’ta da doğaçlama oluyor mu?
Her oyuncunu içinde bir hınzırlık vardır. Bu bazı doğaçlamalarla ortaya çıkıyor. Ve yaptığımız her şey o sahneyi daha çok nasıl yükseltiriz nasıl daha iyi yaparız düşüncesini taşıyor.
Müzisyenliği de var Şubat’ın. Her klip olay oluyor sosyal medyada.
İnanılmaz bir şekilde hem de. Zaten reyting sisteminin pek de sağlıklı olmadığı düşünülecek olursa sosyal medya bu konuda en gerçek en doğru sonuçları veriyor aslında. Ciddi tıklanma sayıları, trend topic olmamız sürekli hatta artık Dünya trendlerinde de ilk sıralarda olmamız bizi çok mutlu ediyor.
Şubat’la aşk başka ama değil mi?
Öyle bence de. Çok çetrefilli aşklar var Şubat’ta. Sadece kadın erkek aşkı da değil olay.
Abi kardeş aşkı var. deli ve Duble’nin kardeş tutkusu. Tayfa’nın arasındaki bağ. Öyle ki bir kurşun önüne hepsi atlar birbiri için. Birbirine ihtiyaç duyan insanların aşkları ilerliyor dizi de. Aşk da bir tür ihtiyaç zaten. Artık hiç ihtiyaç duymadığında yavaş yavaş törpülenir yok olur gider. Bu yüzden biraz daha genel tanımlamak lazım aşkı. İleride başka aşklar sürpriz aşklar da olabilir.
Bana Duble demeyin. Dizi de kötü yok dedik ama Dublenin öyle bir kardeşe attığı kazığı affedemem şahsen.
Abi kardeş arasına girilmez ama karışmayalım biz. Onlar küser barışır. Arada biz kalırız sonra.
Artık sokakta yaşayanlara daha çok saygı duyuyorum…
O bana da oldu. Oyuncusundan seyircisine bu konuda böyle bir etkisi var dizinin. Role hazırlanırken gözlem sürecinde daha farklı bakmaya daha dikkatli bakmaya başladım başka insanlara. Dizi de bunu anlatıyor işte. Sizden başka ya da sizin çevrenizdeki insanlardan başka insanlara da bakın. Onları görün diyor dizi. Bu yüzden kötü de yok dizi de dediğim bu işte. En kötü adam bile dizide bunun için sebepleri olan adamlar. O genel bilindiği gibi kötü çocukluk değil her zaman. Başka sebepler başka durumlar aramaya onları bulmaya itiyor dizi. Durup dururken insan ciddi bir rahatsızlığı yoksa psikopat değilse akli dengesi bozuk değilse kötülük olsun diye kötülük yapmaz ki. Bir sebep olur bazen iyi niyetle yapılan bir şey bile kötüye döner. İşte yazarın bu diziyle anlatmak istediğini bu mesajı iletmek de oyuncuya düşüyor.
Oyuncu dediğin mesajcıdır aslında. Yazarın söylemek istedikleri vardır yazar verir oyuncuya. Oyuncu o mesajı iletir sadece. O yüzden yaptığımız iş değiliz bizim işimiz mesaj iletmek. Dizinin yaratmaya çalıştığı farkındalığın bir parçasıyız.
Peki, ya Çimen’in hikâyesi ne?
Çimen’e de sıra gelecek tabi muhakkak. Tüm alt metinler zamanımız oldukça yavaş yavaş açılacak. Onun hikâyesi çocukken babasıyla gittiği bir Fenerbahçe maçında başlıyor. Kova Yaşar’ın jübile maçına gidiyor ve çok etkileniyor. Şimdi taktığı eldivenlerin bile sebebi olan Kova Yaşar’ın haksızlığa uğradığını düşünüyor. O da kaleci olmak istiyor ama olamıyor. Bir şekilde Deli’nin tayfasında buluyor kendini. Diğerlerinden daha farklı oluşu babacanlığından ve bir iş hayatı görmüş olmasından geliyor. Bilir misiniz lunaparklarda penaltı attırıp para kazanan adamlar vardır. İşte Çimen onlardan biri. Böyle kazanıyor hayatını. Evden ayrılmaya hazır bir ergen kafası yaşıyor Çimen. Kendi kendineyken içine kapanık ama dışarıda başkalarının yanında hırçın bir ergen gibi.
Bir izleyici olarak Şubat’ı nasıl yorumlardınız acaba?
Ben izleyicisiyim zaten Şubat’ın. Yaptığım diğer işlerden bir farkı da bu. Yaptık çektik nasıl olsa deyip izlememek gibi bir durumu yok. Ben başka nedenlerle mesela oyunum olduğunda bir şekilde izleyemediğimde Şubat’ı kaçırdığımda üzülüyorum. Bunu samimiyetle söylüyorum ki tekrarlarını takip edecek kadar izleyicisiyim dizinin. Heyecanlanıyorum izlerken duygulanıyorum.Bazen toplanıp izliyoruz hepimiz aynı durumdayız bu konuda.
Peki siz tiyatro kökenli bir oyuncu olarak; Sinema mı, tiyatro mu TV mi?
Çok klasik olacak ama gerçek bu ki asıl olan tiyatrodur. Anlatılacak bir duygu değil bu. Dizi daha sabun köpüğü bir durum. Daha harcanılası bir iş. Sinema ise kalıcı. Bu yüzden bana göre sıralama Tiyatro ve sinemadır dizi daha sonra gelir.
En çok kiminle oynamak isterdiniz ya da nasıl bir projede?
Benim önceliğim de en çok istediğim şey de Erdal Beşikçioğlu ile oynamaktır. Behzat Ç. Dizisinde bir bölüm konuk oyuncu olmak isterdim mesela. Oyunculuğunu çok beğeniyorum. bir gün karşılıklı oynama fırsatım olsun isterim açıkçası. Hep bir polis, dedektif rolünde oynamak istemişimdir zaten. Annem emniyet emeklisi ve şubede büyüdüm diyebilirim. Oradakilerin tavırlarını karakterleri sindirmiş durumdayım. Polisiye bir işte olmayı çok isterim bu yüzden.
Kimlerle oynamak isterdim dersek de bu çok zor bir seçim olurdu ama Çetin Tekindor üstatlardan Şener Şen ile kamera karşısına geçmeyi çok isterdim. Bayanlardan ise Zerrin Tekindor diyebilirim. Ve dizideki rol arkadaşlarımdan Melisa Sözen ve Türkü Turan ile bir sinema filminde yer almayı isterdim.
Ben nereden bileyim o sert görünümlü adamın altından bu kadar altın bir kalp çıkacağını. Öyle içten öyle samimiydi ki sohbetine doyamadım ama söz aldım yine geleceğim.