Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Suyun insan hayatındaki yeri*

Suyun insan hayatındaki yeri*
 

susuz aşk yaşanmaz


Eflatun (M.Ö. IV. Y.Y) su ile ilgili şöyle bir cümlesi vardır “Su, yaşamı korumak için en gerekli olan şeylerden biridir. Ama ona zarar vermek çok kolaydır. Çünkü toprak, güneş, rüzgâr tutuklanamaz, çalınamaz, yönü değiştirilemez. Suyu tutuklar, çalar yönünü değiştirebilirsiniz. Suyun başına bunla­rın hepsi gelebilir. Öyleyse sulara dikkat ediniz, yasaları suyun yardımına koşunuz.”

Su ve toprağın aşkı ne kadar kuvvetliyse o kadar önemlidir su, toprak üzerinde yaşayan canlılar ve özellikle de insan hayatı için…

Su insan yaşamı için ne kadar vazgeçilmez ise, aynı zamanda içinde yaşadığımız doğa ve canlıların yaşamlarının devamı için de en temel ihtiyaçtır. Bol olduğunda kıymetini bilemediğimiz su­yun yokluğu ölüm demektir. Vücudun en yüksek oranda gereksi­nim duyduğu besin maddesi olan su kalori içermez. Vücudun her hücresi, dokusu, organı hayati işlevlerinin devamı için mutlaka suya gereksinim duyarlar.

Yaşa ve cinsiyete göre insan vücudundaki su oranı da deği­şiklik göstermektedir. Yaşımız ilerledikçe vücudumuzdaki su oranı azalarak yerini yağ dokusuna bırakmaktadır. Yeni doğan bir bebeğin vücudundaki su oranı %80 iken, yetişkinlerde bu oran; erkeklerde % 55-60, kadınlarda ise % 50-55 civarında seyretmek­tedir.

Su tüketimi özellikle yaz aylarında önem kazanmaktadır. Aşırı sıcak ortamlarda terlemeyle birlikte kaybedilen su, vücudun ihti­yaç duyduğu tuz ve mineral takviyesi açısından beslenme uzman­larınca sıvı gıda tüketilmesi şiddetle önerilmektedir.

Su vücuttan terleme, nefes alıp verme, dışkı ve idrar yolu ile atılır.

Su, içme suyu olarak tüketiminin dışında gündelik hayatımı­zın idamesi içinde vazgeçilmez bir unsurdur. Vücudumuzun ve yaşadığımızın mekânların temizliği de yine temiz suyun kullanı­mı ile mümkündür. Su kirlerden arındırdığı gibi aynı zamanda vücudumuzu ve ruhumuzu dinlendirerek terapi etkisi de yapar.

Yeryüzünü kaplayan bitki örtüsü ve içinde barındırdığı hay­vanlar için de suyun varlığı hayati önem arz etmektedir.

Hayatımızın devamlılığı ve sağlıklı bir vücut için bu kadar öneli olan sıvıyı saf su olarak alabileceğimiz gibi, meyve ve meyve suları, süt, ayran, çay, kahve gibi besinlerden karşılamaya çalışırız. Ancak temiz, berrak ve içinde sağlığa zararlı maddeler barındır­mayan suyun yerini hiçbir içeceğin tutmasının mümkün olma­dığı uzmanlar tarafından sıkça dile getirilmektedir. Yaşamsal fa­aliyetlerin sürdürülebilmesi için vücuttan kaybedilen suyun gün içinde mutlaka yerine konulması gerekir.

Suyun insan vücudundaki görevleri ise;

İnsanın yaşamını devam ettirmesi için en az oksijen kadar önemli olan suyun, vücutta pek çok görevi bulunmaktadır. Su biyolojik bir çözücüdür ve vücutta gerçekleşen kimyasal reaksiyonlara katılır; bu çözücü rolüyle vitaminlerin ve mineral­lerin hem vücutta taşınmasını, hem de çözülmesini sağlar.

Yediğimiz gıdalardaki besin öğelerinin çözünüp sindirilmesi ve emilmesini sağlar.

Canlıların vücudunda taşıyıcı ortam olarak görev yapar.

Metabolizma sonucu ortaya çıkan birçok zararlı atığın seyrel­tilmesinde ve atılmasında rol oynar, dolayısıyla vücudun temiz­lenmesinde önemli bir görevi vardır.

Vücut sıcaklığını ayarlar. Sıcak havada terleme ve terin buhar­laşması sonucu ısı enerjisi deriden atılır ve serinleme hissedilir.

Derinin nemlenmesini sağlar.

Böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır. Atık maddelerin tahliye­sinde kullanılan ve bu nedenle vücudun diğer yaşamsal faaliyetler için kullanamadığı bu suyun bir kısmını gıdaların içinde bulunan sudan, belirli bir miktarını da vücut metabolizması sonucu orta­ya çıkan sudan karşılarız. Aldığımız suyun hemen hepsini idrar, dışkı, terleme ve nefes verme yoluyla dışarı atarız. Bu duruma su dengesi adı verilir ve aldığımız suyla vücuttan attığımız suyun birbirine eşit olması gerektiği anlamına gelir. Ortalama yetişkin bir insanda bu denge yaklaşık 2400 mililitre suyla sağlanır. Bu da günde 8-10 bardak su ve diğer sıvılara eşittir.

Kayganlaştırıcı bir madde olması nedeniyle birçok organın gerektiği gibi çalışmasını (sürtünmeler sonucu ateşin yükselme­mesini, dokuların tahriş olmamasını) özelliklede eklemlerin kay­ganlaşmasını sağlar.

 

*Hamdi Temel, Susuz Aşk Yaşanmaz, Cağaloğlu yayınevi, İstanbul, 2017.

 
Toplam blog
: 233
: 209
Kayıt tarihi
: 12.12.13
 
 

Prof. Dr. Hamdi Temel, 1966 yılında Sorgun'da doğdu, İlk ve orta öğretimini Sorgun'da tamamladı v..