Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '16

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Tutunamayanlara tavsiyeler

Tutunamayanlara tavsiyeler
 

Memur bir ailenin iki oğlundan (küçük olan) biriyim. Kendimce güzel şartlarda (kime göre neye göre) okudum ama babamın borçlarını bildiğimden, gönderdiği para yetmese dahi hiç bir zaman ona söylemedim, okulun kantininde burslu çalışarak, harcamalarımdan kısarak telafi ettim.
 
Bu arada, işletme mezunuyum. bunun yanı sıra, lise sonrası ilk sene gaza gelip, 2 senelik bir meslek yüksek okuluna girip ( sivil hava ulaştırma işletmeciliği ) elde ettiğim bir mezuniyetim de var. Sonrasında 4 yıl kadar da çeşitli havalimanları ve havacılık firmalarında çalıştım. Yaşıma göre oldukça iyi bir kariyer yolunda ve konumundaydım. Şirketten şirkete atladım, henüz 23 yaşımda iken kendi kendime yeterek, arabamı bile alabilmiştim.
 
Neyse; bahsetmek istediğim aydınlanma ya da farkındalık diyeyim, 2 sene önce bir anda gerçekleşti bende. Önce aslında ne kadar da yalnız olduğumu farkettim, sonrasında dünyamın aslında ne kadar da küçük olduğunu. Belki ağır bir tanım olacak ama sonsuz bir uçuruma düşmeye başladığımı hissediyordum. Hayatımı bu şekilde sürdürmek istemediğimi farkettim. Yıllarca kariyer yapmak yerine, 24 yaşında bir sahil kasabasında küçük bir çay bahçem ya da büfem olsun kendi kendimi çevirebileyim yeter dedim. Sonra ona da olmaz dedim, severek yapabileceğim bir iş olmalı, freelancer tarzında olmalı, bir yere yada bir bireye bağımlı olmadan hayatımı kazanabilmeliyim.
 
Gel zaman git zaman, düşündüm taşındım ve bir çıkış yolu bulamadım. Öyleyse kaçmalıydım fakat nasıl? Maddi imkanlar en büyük problemdi (evet 20 bin tl değerinde bir arabam vardı fakat hala kredisini ödüyordum). Sonrasında ailem, ciddi planlar yaptığım kız arkadaşım, öğrencilik ve iş hayatı dahil bunca yılımı harcadığım kariyerim... ya bu düzene devam edecek ve iyice saplanacak, ya da evet, kaçacaktım.
 
Aylarca düşünmemin, araştırmamın sonrasında önüme yurtdışına gidebilmek için büyük bir fırsat çıktı. Kalacak yer ve küçük bir rakam karşılığında 1 yıllığına çekip gidebiliyordum. -tabi projeyi bulduktan sonraki süreçte bu kadar basit olmadı, araştırmak kabul alabilmek vb. aylarımı aldı- arabamı satarak o 1 yıl kendimi orada idare edebilir, başarılı olamazsam bile büyük bir tecrübe edinmiş olur, en azından "ben denedim, olmadı" diyebilirim dedim, bu yüzden çok kararlıydım.
 
Sonrasında, öncelikle ailem karşı çıktı fakat sonunda kabullendiler. O çok sevdiğim arabamı satmak zorunda kaldım, istifamı vererek kariyerimi zaten sildim attım, kız arkadaşımı istemeyerek de olsa, yavaş yavaş bıraktım... Fakat işin en güzel yanı, korkularımı ve kararsızlıklarımı da geride bırakabilmeyi başardım.
 
Yerleştim bir avrupa ülkesine. Kimsesizlerin ve evsiz ailelerin yaşadığı yurt tarzında bir binada, tek göz odada yaşamaya başladım. -fakat diğer yandan, benim gibi oraya gelen yabancılarla çok çok iyi arkadaşlıklar kurdum, harika tecrübeler de edindim. Proje gereği günde bir kaç saat insanlara yardım ediyor, çocuklara aktiviteler düzenliyordum. Onun dışında ise çok fazla boş zamanım vardı ve asıl aydınlanma dönemim işte o zaman başladı.
 
6 ay boyunca, o tek göz odamda, neredeyse her akşam bundan sonra ne yapacağımı, beni neyin mutlu edeceğini düşündüm. Bazı zamanlar tabi ki "amaaan" deyip boşverdim, bazı zamanlar yok türkiye'ye dönmeyeceğim derken, bazı zamanlar ise geçireyim şu 1 yılı tatil gibi, sonra dönüp kariyerime devam etmeye çalışayım diye düşündüm ama bir şeyler beni rahat bırakmıyordu, Biliyordum ki ben o hayatı istemiyorum ve işin kötü tarafı ben hangi hayatı istediğimi de bilmiyorum.
 
Fıtı fıtı fıtı... derken bahsi geçen avrupa ülkesinde ciddi bir ilişkim oldu. Kısa zaman da güzel bir birliktelik yakaladık derken baktım ki koca 1 yıl geçmiş. Ben hala hayattan ne istediğimi, ne yapacağımı bilemiyorum ve artık Türkiye'ye dönmek zorundayım. Başka bir şekilde kalmak söz konusu değil. Bir diğer yandan ben, Türkiye'de her şeyimi bırakıp kaçarcasına buralara gelmişim, istemediğim bir düzeni bozmuşum. Evet burada da kalıcı bir düzen kuramadım zaten diyorum ama bir defa daha her şeyi bırakıp gidemem diyorum, bir defa daha birilerini arkamda bırakıp öylece çekip gidemem... derken kız arkadaşımla ışık hızıyla evleniyoruz.
 
Sonrasında yine fıtı fıtı fıtı... dayanamayıp başka bir ülkeye taşındık. Bu ülkeye de bir türlü alışamadım, fakat en azından amacımı bulana kadar burada kalmalıyım diye düşünüyordum ki, bu sefer de eşim bana, evet benden önce, mümkün olursa başka bir ülkeye taşınmak istediğini, burayı sevemediğini belirtti. Tabi benim canıma minnet fakat şimdi de kader bizi nereye sürükleyecek diye bekliyoruz ve ben bu gezip görme hevesim nedeniyle adeta hayata tutunamadım.
 
Gelelim neticeye: aradığım işi ve tam olarak istediğim hayatı yakalayamasam da, hatta aradığımın ne olduğunu dahi tam olarak bilemesem de; düzenimi, kariyerimi, daha iyi şartlardaki yaşantımı ve diğer her şeyimi geride bıraktığım için hiç pişman değilim. Hatta pişman olmadığımı düşündükçe daha çok mutlu oluyorum. Bu nedenle sevdiğiniz, yapabileceğiniz, yaşamak istediğiniz hayatı ve bunları size verebilecek bir meslek seçmenizi diliyorum. Ben seçemedim, biliyorum çok geç değil, daha 26 yaşındayım ama öyle işte...
 
Unutmadan bir de çok sevdiğim bir sözü paylaşayım: "Çalışmak için değil, yaşamak için çalışın!"
 
Toplam blog
: 2
: 83
Kayıt tarihi
: 08.06.12
 
 

Bir Temmuz sabahı, gün doğarken, Ankara'da dünyaya gözlerini açmış bir bebekti Gezenti Adam. Faka..