Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '18

 
Kategori
Eğitim
 

Veledşahi Bir Aile Yapısı İçinde Yetişen Çocuklar Ders Başı Yapıyor

Veledşahi Bir Aile Yapısı  İçinde  Yetişen Çocuklar Ders Başı Yapıyor
 

Bugün 17 milyonun üzerinde ilk ve ortaokul öğrencisi resmen eğitime başlıyor. Allah tüm ülkemiz için hayırlara vesile etsin.   Bundan dolayı geçen hafta çarşı-pazar çocuklar ve anne-babalarıyla doluydu, heyecan doruktaydı. Bugün çocukların heyecanı daha da büyük. Ne güzel! Onlara yakışan da bu güzel heyecandır.  Çünkü mutlu çocuklar, ileride mutlu ve huzurlu babalara ve annelere dönüşecektir. Bilimsel araştırmalar, mutlu ve huzurlu bir ailede yetişen çocukların daha sağlıklı bir evlilik yürüttüğünü ispatlıyor.

Ancak çocuğu mutlu etme uğruna, onun ve toplumun geleceğini sarsan “çocuk merkezli”, yani “veledşahi”  bir aile yapısı gittikçe ülkemizde hâkim olmaya başladı. Bu anlayışta, anne-babalar çocuğun etrafında pervane gibi olup, ona hizmet ediyor; çocuğa hiç müdahale etmiyor; her istediğini alıyor veya almak istiyor. Ailede her şey çocuğa göre tanzim ediliyor.  ‘Çocuk, özgüvenli olsun, ezik olmasın’ düşüncesiyle bütün bütün özgür bırakıldığı için aile içinde kimseden korkmuyor, kimseyi saymıyor. Aynı zamanda, ebeveynlerini kendilerine bakmaya, büyütmeye, okutmaya, yemeyip yedirmeye, giymeyip giydirmeye mecbur saymaya başlıyorlar.

Eskiden pederşahi, yani babanın merkezde olduğu ve ailenin de ona göre şekillendiği bir aile yapısı vardı.  Evin büyüğü, doğruyu gösteren, saygı gösterilen, söylediğine güvenilen kişiydi. Yani “yaslanılan dağ”idi.

Anne-babaların çocuklarını mutlu ve ileride iyi bir meslek sahibi olmasını sağlamak düşüncesiyle adeta onların etrafında pervane olup kendi rollerini unutması sağlıklı değil. Çocuğa gösterilen ilgi ve sevgide dengeyi korumak son derece önemlidir. Çünkü anne-babaların, sevgide aşırı kaçması, şımartması, bütün bütün özgür bırakması ebeveynlik rollerini unutup hizmetçi rolünü üstlenmeleri çocuklarına da kendilerine de yaptıkları en büyük haksızlıklardan biridir. Çünkü bu uğurda hem çocuklarını, hem de kendi huzurlarını, bedensel ve ruhsal sağlıklarını, maddi ve manevi güçlerini tüketebiliyorlar.

Her şeyi Hazır Bulan Çocuk, Mücadele Etmek İstemiyor. Rahatı istiyor

 Anne-babasının etrafında pervane olan çocuk,  kendisini hayatın merkezinde görüp, herkesin kendisine hizmet etmesini bekliyor, mücadele ruhunu geliştiremiyor. Örneğin “Çocuk parkında yetişkinler çocuktan fazla olunca doğal olarak da çocuklar kaydırağa anne babasının yardımıyla çıkıyor. Çocuk kendi başına tırmanmadığı için hem büyük kasları gelişmiyor hem de başarmak ve bunun sonucunda oluşan öz güven duygusunu kazanamamış dolayısıyla mücadele ruhu oluşmamış oluyor.”(Bolat Özgür) Daha da önemlisi her şeyi kolayca elde ettiği için, ileriki yaşamında her şeyi mücadele etmeden elde etmeyi bekliyor. Zorda kaldığında ya bir “dayı” arıyor, ya da ‘torpil’ arıyor. Çünkü hayatında hiçbir şeyin mücadelesini vermemiştir. Hayvanat bahçesinde yaşayan hayvanların doğal ortamda yaşayan türlerine göre daha erken ölmeleri, o kadar iyi bakılmalarına rağmen doğada olan mücadele hakkının ellerinden alınması sonucu daha kısa süre yaşamaları da buna bir örnektir. (Bolat Özgür)

Anne ve Babaya Bağımlı Kişiler Haline Geliyorlar

Her zaman yanı başında baba ve annesini gören, en küçük ihtiyacını onlardan isteyen bir çocuk, anne ve babalarında ayrı kalınca inanılmaz bir tedirginlik ve kaygı yaşayabiliyorlar. Aynı zamanda ileride “bağımlı bir kişiliğe” sahip oluyor. Her daim arkasında, anne ve babası gibi,  güçlü bir arkadaş, makam ve statü sahibi biri, hayat arkadaşı olmadan hayatını devam ettiremeyip depresyona girebiliyor.  Bu çocuklar, ebeveynlerini kaybettiklerinde de hayata tutunmada ciddi zorluk yaşayıp psikolojik bunalıma düşebiliyorlar.

Veledşahi Ailede Yetişen Çocuklar Okulda da Eğitimi Engelliyor

Okulların açılmasıyla anne-babalar ne kadar heyecanlı ise, öğretmenler de bir o kadar gergindir. Çünkü ölçüsüz bir sevgi ve ilgi ile yetişen, baba ve annenin rollerini ihmal ettikleri ailede yetişen çocuklar, okulda da öğretmene saygı göstermiyor, sözünü dinlemiyor, dolayısıyla dersleri de sabote ediyorlar. Zaman zaman basına yansıyan “öğrencinin öğretmeni dövmesi” olayı öğretmenlerin bu aile yapısından kaynaklanan sıkıntılarını göstermeye yeter.

Bu çocukların anne-babası, onları sorumluluk bilincini kazanan, sınırlarını bilen, saygı ve sevgi dengesini koruyan kişiler olarak yetiştirselerdi, eminim ki okulda öğretmene ve diğer sınıf arkadaşlarına karşı bu kadar sorumsuz davranmayacaklardı. Ve daha da önemlisi hayatta daha başarılı, evlilik 

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..