Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Abartmadan yaşamak!

Abartmadan yaşamak!
 

Abartı daha çok bir hedefi, hiçbir ortak fikri olmayan, mutsuz ve sorunlu, ne dediğini bilmeyen insanlarda var. Onun için kültür ve nefs terbiyesi şart. Cılız kalmış, evrensel boyutlara ulaşmamış, belirli bir düzeyde kalan avam takımının, daha çok uz


Kendini olduğundan daha fazla görmek ve bunu etrafa göstermek bir hastalık haline dönüştü toplum yaşamında.

Övmek, pohpohlamak, baş tacı etmek, acındırıcı duygularla gündemde kalmayı sağlamak gibi durumlarda açığa çıkıyor.

Niçin böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor, abarttıkça abartılıyor anlaşılır gibi değil!

Bu saplantıya girmemek, komik durumlara düşmemek için iki önerim var:

1- Yerine getiremeyeceğiniz vaatlerde bulunmayacak, ayrıca aşırıya kaçmayacaksınız.

2- Kısa bir süre ne dediğinizi düşünüp ağzınızdan çıkanları geri almak için uğraşmayacak şekilde bir otokontrol yapıp, karşınızdakini söylediklerinize inandıracaksınız.                                                                                                

Bu noktada beyin/bilinç ile beden bilinç ve kimyasının tam bir işbirliği içinde olması gerekiyor. Şayet bu faktörü gerçekleştiremiyorsanız işiniz bir hayli zorlaşır, kendinize hâkim olamazsınız.

Zira, dil bedene tabi olduğu takdirde, beyne göre değil, iç güdülere sübliminal bölgeye göre hareket ediyor.

Bedeniniz, sizi aklınızın kabul edemeyeceği durumlara sürükleyebiliyor. Dolayısıyla, aklın bedensel isteklere kesin olarak set çekmesi, uymaması gerekiyor.

Şayet böyle olmasaydı hemen herkes mantıklı/düzgün konuşmalarla toplumdaki yerini alırdı.

Abartı daha çok bir hedefi, hiçbir ortak fikri olmayan, mutsuz ve sorunlu, ne dediğini bilmeyen insanlarda var. Onun için kültür ve nefs terbiyesi şart. Cılız kalmış, evrensel boyutlara ulaşmamış, belirli bir düzeyde kalan avam takımının, daha çok uzun bir yola ihtiyacı olduğu bir gerçek.

Dikkât edin, abartıya kaçmayan, iz bırakmış kimselerin her birinde farklı özellikler bulabilirsiniz. Onlar değişik alanlarda kendinden bahsettirmiş, insanlara yol göstermiş, öncülük vasfını elde etmiş kimselerdir, ama hepsinin ortak özelliği, abartıya girmemedeki egosal davranışlarıdır.

Esasen ilerlemenin, üretimin en önemli yolu bu olumsuz davranışa yakalanmamak oluyor.

Biliyorsunuz, mistisizm de tebliğ etme gibi bir faktör var.

Bilgiyi başkalarına yüreğini hoplatarak aktarmak, insanın havsalasının almayacağı şeyleri söylememek gerekiyor.

Bunu sevap adına dahi yapmak hiç hoş değil.

Bu sorumluluk almak ve taşımamak anlamına geliyor.

Kişinin beklenti ufkunun dışına açık seçik bir biçimde çıkmak demek istediğim şey.

Olay sonuçta buraya dayanıyor.

Akla gelen soru şu; Her şeye sahip olan insanların neden mutsuz, neşesiz olduklarını hiç düşündünüz mü?

Bu tür kimselerde kendilerinin de anlam veremedikleri bir özelliği var.

O da: Aşırı bireyselliğe kaçmanın sonucu, (insular korteksin devreye girişi ilealakalı) duyguları işe karıştırarak olayları abartılı bir hale getirmeleri.

Eksik olanı daha az, çok olanı bir hayli yüksek göstermek gibi bir yaşamın sergilenmesi.

Bir paradigma daha verelim; Yaşamda ilişkileri tersine çevirerek, “kadını yüceltmek” veya erkeği anlamsız bir şekilde ön plana çıkarmak var.

Neden kadın yüceltiliyor?

Veya yerin dibine batırılıyor?

Bunu fark ettiğiniz anda kendinizi frenlemeniz, yapay olmadan doğru olanla hareket etmeniz gerekiyor.

Bu küçük ayrıntıyı dikkatlerden kaçırmayalım.

Abartmama duygusunu kazanmak ve bunu bir yaşantı haline dönüştürmek ve mutlu bir geleceğe adım atmak bizim elimizde.

Yoksa sadece kendimize değil, insanoğluna da ayıp ve yazık etmiş oluruz.

 

Ahmed F. Yüksel

 

https://twitter.com/sufafy

 

https://twitter.com/AhmedHulusi

 

http://www.ahmedhulusi.org/

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..