Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Acayip Bir Oyun - Müjdat Gezen Tiyatrosu

17 Ocak Pazartesi akşamı Kocaeli turnesinde nefes alacak alan bulamayacak kadar doluluktaki Süleyman Demirel Kültür Merkezinde izleme fırsatı bulduğum, Müjdat Gezen’in, Acayip Bir Oyun’u hakkında bir şeyler yazmadan geçemezdim. Sahnede; büyük çerçeveler içerisindeki kuklalar, sade ama şık bir masa, masanın üzerindeki dönme dolap oyuncağı, kalemlik gibi nesnelerle karşılıyor Müjdat hoca seyircisini. Sanki sahneye bir ofis kurmuş ve ofisinde misafirlerini ağırlayacak izlenimi uyandırıyor. Oyun üç bayan dansçının, zarif koreografisiyle söyledikleri şarkıyla başlıyor. Müjdat hocanın şarkıda vurguladıkları siyasal tavrını ortaya koymaktan geri duramıyor. Dansçılar basit ama zarif koreografilerini sergiledikten sonra, Müjdat Hoca sahneye çıkıyor. Salonda alkış kıyamet! Hoş geldiniz diyor. Az önce izlediğiniz kızların oyunla hiç alakası yoktur diyerek ekliyor. Şimdi ben anlatacağım siz dinleyeceksiniz, benden sıkıldığınızda dansçılar gelecek dansçılardan sıkıldığınızda da – Salonun ışıkları yanar – siz geleceksiniz! Baştan yakaladığım bir durum doğru çıkacak sanırım, Müjdat hoca gerçekten de misafirlerini ağırlamak istiyor ofisinde. Başlıyor anlatmaya, ben bu oyunu yazarken ne anlatacağımı bulamadım diyor, Nazım desek çok yapıldı ve çok iyi yapıldı, Mustafa Kemal desek, üç sezondur biz yapıyoruz, en güzeli biraz ondan biraz bundan, biraz anılardan ortaya bir karışık koyalım diyor. Oyunda Nazım’ı da anlatıyor, Savaş Dinçel’i de, Haldun Taner’i de, Mustafa Kemal’i de… Daha kimler kimler var oyunda… Hocada ne hikaye bitiyor ne anı… Arada birde misafirlerini alıyor sahneye, mesela bir üniversite öğrencisi çıkıyor sahneye; işletme okuyormuş genç kız. Sor bakalım bana ne sormak istersen diyor hoca. Ben sizin okulunuzda okumak istiyorum diyor genç kız. Ama Müjdat hoca katı, önce şuan eğitim aldığın okulu bitir sonra gel eğer yetenekliysen söz ben seni alacağım, diyerek kızı kırmadan uğurluyor seyir yerine… Sonra devam ediyor anlatmaya, anılardan, tarihten, bu günden konuşuyor. Sahneye çıkan misafirlerinin arasında, fabrika işçisi var, mühendis olanı var, gazeteci olanı var ama biri de var ki Müjdat hoca için galiba en önemli misafir o ‘’ Nejat Birecik ‘’ . Kocaeli Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni olan Nejat Birecik, Müjdat Gezen’in İstanbul Devlet Konservatuar’ından öğrencisi ve söylediğine göre en sevdiği öğrencilerinden birisi. Bu güne kadar birçok kere aynı sahnede yer almışlar, televizyonda birlikte programlar yapmışlar ancak bu günkü birliktelik ayrı bir anlam taşıyor, karşılıklı bir misafirlik durumu var. Müjdat Gezen Tiyatrosu bir organizatör vasıtası ile o sahnede olsa da, Şehir Tiyatrosuna ait olan bu salondaki asıl ev sahibi Nejat Birecik, bir nevi hocasını misafir edecekken, kendisi misafir oluveriyor sahnede… Kısa bir sohbetin ardından Nejat Birecik’i de sahneden uğurluyor… Müjdat hoca anlatıyor, şarkılar söylüyor… Dansçılar danslarıyla ve şarkılarıyla oyuna renk katıyor… Arada birde seyirci sahneye konuk oluyor derken, seyirciler keyifli bir akşamda ‘’Acayip Bir Oyun’’ izliyor… Acayip Bir Oyun adını taşıyan bir oyuna gidiyorsanız, sahnede Müjdat Gezen’in varlığını düşünerek o salondaysanız büyük bir beklenti içerisine giriyorsunuz. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, geleneksel öğelerle, çağdaş tiyatronun birleşimi diyebileceğimiz bu oyun, Meddahlık ve günümüz stand-up gösterileri arasında sıkışmış bir performans. Müjdat Gezen, yılların birikimi aktarıyor sahnede. Devasa bir oyunculuk şöleni sunmuyor tabi ki zaten buna gerek duyulacak bir zemin de yok. 1961 yılında konservatuar eğitimine başlamış ve o günden bu güne kendisini en üst seviyede donatmak için çabalamış bir sanatçının, donatısının verdiği rahatlıkla sahnede oyun akıp gidiyor… Bir ara bitmesin, Hoca anlatmaya biz dinlemeye devam edelim dediğimi hatırlıyorum. Sanki bir oyun izlemiyor, keyifli bir sohbete kulak misafiri oluyordum. Belki de oyunu acayip kılan da buydu. Seyirciyi sahneye alma durumunu ‘’İnteraktif Gösteri’’ diyerek nitelendirmişti Müjdat Gezen ancak İnteraktif gösteri denildiğinde daha farklı şeyler beklediğimi söylemeliyim. Sadece seyirciyle sohbet etmek yerine daha aktif şeyler denenebilirdi.

Drama öğelerinden yararlanılabilirdi. Bir sahnede bunu yaptı. Öztürk Serengil’le ilgili bir hikaye anlatırken, bana kel bir bakan lazım diyerek bir seyirciyi sahneye aldı ve ona o rolü kısmen oynattı. Bu İnteraktif gösteri formuna daha uygun bir durumdu. Ben şahsen bu tarz öğeler görmek isterdim sahnede. Bir oyuncu olarak Müjdat Gezen’e söyleyecek söz bulamıyorum. Biraz enerjisi düşük gibi geldi sadece, yorgun ya da bir rahatsızlığı varmış gibi duruyordu. Eğer öyleyse buna rağmen iyi bir oyun çıkardı. Siyah kostümü tek kişilik gösterilerin vazgeçilmezi olarak yansıyor. Çok klasik buluyorum. Gelenekselci yanının yoğun olduğunu düşündüğüm sanatçıyı, oyununun meddah formuna yatkınlığını da göz önünde bulundurarak daha yaratıcı bir kostüm ile sahnede görmek isterdim. Dansçıların koreografileri sadeydi ancak uyum ön plandaydı. Müjdat Gezen Tiyatrosu’nun diğer oyunlarında da isimlerini gördüğümüz Rabia Tutal, Serda Özşahin ve Burcu Hanağasıoğlu, oyunculuk yeteneklerini bilmiyorum ama dansta başarılı olduklarını kanıtlıyorlar… Oyunculuğun komplike bir iş olduğunu düşünürsek ve dans ve müziğin bunun en önemli öğeleri olduğunu savunuyorsak bu kızlar başarılı demek mümkündür. Danslarında tek bir hareket kaçırmadılar. Yüzlerindeki gülümseme ile samimiyet temsili olarak sahnede var oldular. Kostümleri de başarılı bir uygulamanın ürünü olmuş. Uygun fizikleri ve yetenekleriyle sahnede göz doldurdular. Oyuna zaten hizmet etmeyen, bir yabancılaştırma gibi duran koreografilere ciddi anlamda çalışılmış. Ama bu kadar sadelik ve basitlik yerine farklı bir uygulamada görebilirdik diyebiliyorum. Çünkü koreografi çok sade, kostümler iddialı olunca, revü dansçıları izlemişim gibi oldu. Bu düşünceyle koreografiler hazırlandıysa, başarılı olunmuş… Dekora gelecek olursak. Dekor başta da belirttiğim gibi, Müjdat hocanın misafirlerini ağırlamak için hazırladığı bir ofis gibi duruyor. Ancak oyun için çok işlevsiz olmuş. Bu oyun sahnede dekor olmasa da oynanırmış. Dekor oyuna hizmet etmiyor. Çerçeveler içersindeki 4 kukla sadece görsellik amacıyla kullanılmış. Oyunda hiçbir işlevi yok. O zaman da buna ne gerek vardı diyebiliyorsunuz. Farklı bir anlam taşıyorsa ve bu bana geçmediyse, bu seferde bir reji hatası olarak yorumlamak zorunda kalıyorum. Bence dekorun bir sözü olmalı, Bu oyunun dekoru bana bir söz söylemiyor. Seçil Akın’ın müzikleri başarılı ancak müzik kayıtları doğallıktan çok uzaktı. Müjdat Gezen’in playback yaptığını keşke bu kadar anlamasaydık. Daha doğal bir ses kaydı aradım çok tiyatral olması ve kayıtların soğukluğu, bende olumsuz izlenim yarattı. Dansçıların söyledikleri şarkılar, kızlara çok yabancı duruyordu. Bu çerçeveden doğallıktan beklentimi anlatabilirim sanırım… Işık tasarımı adına çok fazla bir şey yoktu. Şükrü Yıldız’ın oyuna ışık anlamına kattığı tek şey sinevizyona ve sahneye yansıttığı renk abidesiydi. Biraz daha hayal gücü! Reji ile ilgili bir şey söyleyemiyorum. Çünkü sahnede reji adına bir şey vardı demek çok zor. Apo Kaya bu oyuna hiçbir şey yapmamış. Kendisini sahneye koyamamış… Oyunda söylenecek her şeyi zaten Müjdat Hoca söylüyor, yönetmenin bir sözü yokmuş gibi duruyor. Koreograf olarak başarılı bulabiliriz belki ancak bununda dansçıların yeteneğiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Bu oyunda bence sadece Müjdat hocaya ikinci bir göz olmuş… Sonuç olarak hocaların hocası sıfatını yakıştırabileceğimiz bir sanatçı olan Müjdat Gezen 51. Sanat yılında samimi bir oyun sunuyor seyirciye. Sahnede Acayip Bir Oyun var.

Bu oyunda aklınıza gelebilecek herkes var, dansçılar var ve en önemlisi azda olsa siz varsınız.

İyi seyirler… 

 
Toplam blog
: 2
: 2091
Kayıt tarihi
: 15.03.11
 
 

1987 Yılında Sinop'ta doğmuşum ancak kendimi bildim bileli Kocaeli'de yaşamaktayım. 2001 yılında Kör..