Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '22

 
Kategori
Güncel
 

ACI TARİH: HÜSNÜ VE RÜŞTÜ PAŞA

ACI TARİHİMİZ: HÜSNÜ VE RÜŞTÜ PAŞA...

ACI TARİHİMİZDEN İKİ YAPRAK: HÜSEYİN HÜSNÜ PAŞA VE RÜŞTÜ PAŞA…

“Hüseyin Hüsnü Paşa, ayan azasından ak sakallı, inmeli ihtiyar bir efendi idi.. Gündüzleri, çoluğu çocuğu paşayı kolundan, koltuğundan tutup kendisine bahçede biraz nefes aldırırlardı.. Bir gün, çocukları yine paşayı, köşkün kapısından bahçeye çıkarmak üzere iken, dış kapının zorlandığını, subaylarla polislerin içeriye daldığını gördüler..

Hüseyin Hüsnü Paşa, Hareket Ordusu kıtalarının başında bulunanlardan olduğu için, hapsedilecekti.. Tutmaya gelenlerin başında, muharebede toplarını bırakarak kaçtığı için, askerlikten kovulan ve Mütarekede yine hizmete alınan bir binbaşı vardı.. Paşanın, köşke alınmak üzere olduğunu görünce, hemen tabancalarını çektiler ve kapıya hücum ettiler..

-Çabuk açınız!..

-Kimi arıyorsunuz?..

-Paşanızı almaya geldik..

Hüseyin Hüsnü Paşa, ihtiyar bir feriktir.. Gelenler, mülazım ve başları binbaşı.. Bir yandan çizmeleriyle vurmakta, kapıyı omuzlarıyla itmekte, kasaturalarıyla kilidi zorlamakta idiler.. Kadınların çığlıkları arasında kapı kırıldı, sinema ilanlarındaki polis baskınlarına imrenen bu binbaşı ile küçük subaylar, başları öne uzanmış, parmakları tabancaların tetiğinde, aksakallı inmeli komutanın ve kadınların üzerine atıldılar:

-Haydi gideceğiz!..

Paşa:

-Müsaade ediniz, giyineyim! diye rica etti.. Çünkü arkasında entarisiyle robdöşambrı vardı.. Mülazım: “Hayır, lüzumu yok, böyle gideriz!” diyordu..

Nihayet bir başkası, bir elinde saati, bir elinde tabancasını tutarak:

-Haydi beş dakika müsaade! dedi..

Hanımı ve çocukları, yukarıdan esvap namına ne buldularsa aşağı koşturdular.. Entarisinin üstüne ceketini, pantolonunu geçirdiler, ayağına bir çift papuç soktular..

-Çabuk, çabuk diyorlardı..

Beş dakika nihayet bulur bulmaz, hemen ihtiyar paşayı; kolundan, omuzundan, ayağından tutarak otomobile bindirdiler.. Hanımı, kalpağını otomobile dar yetiştirebilmişti..

İhtiyar hasta, sandal içinde İstanbul’a geçti.. Önce Merkez Komutanlığına, oradan Sultanahmet tevkifhanesine götürdüler. Tevkifhanede, Hüsnü Paşa’nın haline acıyarak, kendisini, ayrı bir odaya koydular.. Gece yarısı yaklaşıyordu.. Merkez Komutanlığından tevkifhaneye sordular:

-Hüsnü Paşa orada m?

-Evet!..

-Nereye koydunuz?..

-Odalardan birine…

-Hayır, şimdi locaya atacaksınız..

Bu emir, Hüsnü Paşa’nın hasta ve inmeli olduğu haber alındıktan sonra veriliyordu.. Loca; taş, çıplak, rutubetli ve ışıksızdı.. Hastayı, iniltileri arasında uyandırıp:

-Sizi, başka bir odaya nakledeceğiz! dediler..

Hüsnü Paşa, sendeleyerek kalktı.. Demir parmaklıklar arasında geçerek, localar koridoruna girdi.. Kapıyı açtılar.. Hüsnü Paşa, bu tek delikli dar locayı görünce:

-Beni, diri diri mezara mı gömüyorsunuz? diye sızlandı..

Gece yarısı, bu loca, kapağı açılmış bir lahde benziyordu.. İhtiyarı içine atıverdiler..

(Not: Bu ve benzer hadiseler, İstanbul’un işgali olan 16 Mart 1920’den itibaren yaşanmıştır..)

Gelelim Rüştü Paşa’ya.. Musa Kazım Karabekir Paşa’nın sağ kolu diye tabir edilen Rüştü Paşa’ya..

Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Yüksel tarafından kaleme alınan, Atatürk Üniversitesi yayınları arasında çıkan, ‘Erzurum’un yüzleri, Rüştü Paşa’ kitabında neler var, ona bakalım:

-RÜŞTÜ BEY’İN İLK HAYATI VE 1. DÜNYA SAVAŞI’NDAKİ FAALİYETLERİ..

-Erzincan’ın Kurtuluşu ve Rüştü Bey..

-Erzurum’un Kurtuluşu ve Rüştü Bey..

-Sarıkamış’ın Kurtuluşu ve Rüştü Bey..

-Kars’ın Kurtuluşu ve Rüştü Bey..

-Erzurum Kongresi ve Rüştü Bey..

-Ankara’ya Çağırılması..

-Erzurum Milletvekilliği ve TBMM’deki Faaliyetleri..

-İDAM EDİLMESİ..

“…Rüştü Paşa da dahil, tüm sanıklar, son savunmalarını 12 Temmuz 1926’da yapmışlardır.. Rüştü Paşa, Necip Bey’in, bu iddianamesi karşısında kendini: “… Bunca sene askerlik ettim.. Başka hiçbir şey düşünmedim.. Bu meselede, hiçbir kabahatim yok.. Kötü talihim, beni, bu adamlarla arkadaş etti.. Etmez olaydı.. Adımın, bu işe karışması da bu yüzdendir.. Masumum… Vicdanınıza, adaletinize, insafınıza müracaat ediyorum.. Ben, sade bir adamım, oturacak bir evim bile yok.. Gazi Paşa Hazretlerine saygım vardır.. Şahsen bana sevgisinin olduğunu biliyorum.. 37 yıl kıtalarda hizmet ettim.. Eğer bunlarla ilgili olduğumu kanıtlarsanız ve inanırsanız idam cezası verirseniz, lütfetmiş olursunuz.. Suikaste, zerre kadar katıldığım belli olursa, idamımı istiyorum…” şeklindeki sözlerle, kendisini savunarak, kürek cezasının idama çevrilmesi talebinde bulunmuştur..

Yapılan yargılamalar sonucunda, mahkemenin aldığı karar doğrultusunda Rüştü Paşa, suikastle doğrudan doğruya ilişkili olanlar grubuna dahil edilerek idam cezasına çarptırılmıştır..

İdam hükmü, 13 Temmuz 1926 gününü, 14 Temmuz 1926’ya bağlayan gece yarısından sonra, gerekli işlemlerin tamamlanmasının ardından, sabah 03.00 sularında uygulanmıştır…”(…)

Tarihimizden..

Acılarla dolu tarihimizden iki yaprak..

Kurduğumuz ve tarihte kalan devletlerimiz ve Müslüman Türk Milleti’nin Büyük Türk Devleti Osmanlı İmparatorluğu..

Ve..

Son kale Anadolu’muz; Türkiye’miz!..

Tarih, tarih, tarih!..

Tarihimiz ve biz!..

Diyorum ki: Sevelim birbirimizi, vatanımızı, devletimizi ve milletimizi; hem de öyle çok sevelim ki, bir dünya dolusu insanlık alemi hayran kalsın bize, örnek alsın bizi!..

Milletleri, büyük sevgiler yaşatır ve yükseltir…

Cümleten Allah’a Emanetsiniz Sevgili Kardeşlerim…

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..