Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Açılım sürüyor…

Bu gün artan terör olaylarına bakıp da, açılım bitecek falan gibi bir hayale sakın kapılmayın.

Ne demişti ülkemizin en yetkilileri…

“Bedel ödemeye hazırız.”

Böyle denilince de ister istemez üzerinde çok daha fazla düşünülmesi gerekmez
mi?

Sadece bedel ödemenin göze alınması bile işin ciddiyetini yeterince göstermiyor mu?

Böyle olunca da kanımca olayları bir mantık zincirinden geçirmek gerekiyor.

Ve başlayalım

Açılımın nedeni ne olabilir?

Öyle demokratikleşme falan derseniz yanlış yere bakıyorsunuz demektir ki her olayın mutlaka maddi bir nedeni vardır.

Açılımın nedeni Büyük Ortadoğu Projesidir.

Ve bu açılım çerçevesinde ABD tarafından tamı tamına 22 ülkenin sınırlarının değişmesi gerekmektedir.

Üstelik bu sınırları değişecek ülkeler arsında ülkemiz de bulunmasına karşın

Ülkemizin başbakanı bu projenin eş başkanıdır.

Bu projeyle bölgede bulunan dünyanın doğalgaz ve petrol depoları ele geçirilmek istenilmektedir.

Peki, siz hiçbir zaman…

Hatta birinci ve ikinci paylaşım savaşında bile o dünyanın ağababaları olan…

Dünyayı aralarında paylaşmak niyetinde olan ülkelerin bile bu amaçlarını açık acık dile getrdiklerini gördünüz mü?

Göremezsiniz…

Zaten görebilmek de mümkün değildir.

Emperyalistler dünyayı ele geçirmek için yaptıkları saldırıyı mutlaka kutsal ve saygın bir amaca dayandırırlar.

Bu geçmişte de böyle oldu…

İnanın önümüzdeki yüzyıllarda da böyle olacaktır.

Hiç bir ülke, çıplak haliyle “ben buraları ele geçirmek istiyorum.”

“Bu yolla tüm ülkeleri denetimin altında tutmak istiyorum.” Falan da demez.

Hep…

Özgürlük…

İnsan hakları…

Kardeşlik adı altında ülkelere müdahale edilir.

İşte bu gün kullanılan o kutsal amaç da “demokrasidir.”

Demokrasi denilerek ülkeler parçalanmakta, haritalar yeniden çizilebilmektedir.

Neyse biz devam edelim…

İşte bu nedenle sözde demokrasi adına, ülkemizde bazı etnik ve dini azınlıklara baskı yapıldığı ileri sürülerek…

Lozan’daki tanımın dışında bir azınlık yaratılmak istenilmektedir.

Zaten açtığınız tüm AB ve ABD belgelerinde bu azınlık taleplerini mutlaka göreceksiniz.

Bu gerçekleşince sıra artık yavaş yavaş sınırın öte yakasında yeni kurulan kukla devletle bütünleşmeye gelmiştir.

Hem bu konuda gerekli adımlar da uzun süredir atılmaktadır.

Yer adlarının değiştirilmesi, o bölgedeki illerin merkezi idareyle bağlarının gevşetilmesi ve birbirleriyle güçlendirilmesi çalışmaları epeydir de sürmektedir.

2003 yılında kabul edilen ikiz yasalar olarak da bilinen iki sözleşmenin imzalanmasının amacı da tam anlamıyla budur.

Bu gün de sıra bir ileri adım olan Irak’ın kuzeyiyle ekonomik bütünleşmeye gelmiştir.

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da yapılan bir toplantıda bir partimizin elindeki belediyelerin özerkleştirilmesi kararı alınmadı mı?

O halde

Görünen köy kılavuza ihtiyaç bırakmayacak şekilde ortadadır.

Irak’ın kuzeyiyle birleşmiş bir Kürdistan…

Bölünmüş bir Türkiye…

Başka ne bekliyordunuz ki…

24–06–2010

Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..