Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '13

 
Kategori
Psikoloji
 

Acıma kültürü üstüne..

Acıma kültürü üstüne..
 

sahne


Doğu kültürünün kökenine adeta yapışmış olan acıma, temelde kaderine tek etme ve çaresizliğiyle başbaşa bırakmaya varan çok tehlikeli ve sinsi bir duygudur. Çünkü acımak; acınan kişiye doğru  herşeyin bittiğine,geriye dönülemeyecek bir yola girdiğine, telafi edilemez kayıplara uğradığına, çok büyük hatalar yaptığı ve bunların bedelini ödeyeceği gibi zehirli ve gizli duygular pompalar. Bu zehirli duygunun kökeninde acıyanında kendisine acımasında yatmaktadır. Onun kökeni de hatalarından dolayı insana acı çektirmeyi kollayan be bize acı çektirmeden rahat etmeyecek olan allah algısında yatar. Bu yaradılışı hatalı algılama, kişide mükemmelliyetçilik, Sürekli sağlamcı olmak, kendisi dışındaki hiçbir şeyi önemsememek, yaradılışa güvenmemek, kendisini vaz geçilmez saymak, egosunu her şeyin önüne koymak; hayatın, bedenin ölmesiyle son bulacağına sanmak  gibi varlığını hatalı algılamak gibi bir çarpıklığa neden olur  ki, bu her zaman iki uçlu bir duygudur. Bir durumda birine çok acıyan kimse, başka bir durumda başka birine karşı çok acımasız bir kılığa bürünebilir.Bu doğu insanının tipik özellliğidir.Bu anlamda bu iki uçlu bir balta gibidir her an diğer yüzü dönebilir. Acımak, genelde ani ve alevli bir duygudur. Acıyan acınanla hemen arasına bir mesafe koyar. Bu, kış günü soğukta titreyen birinin eline para bırakıp kaçmak gibidir. Bu anlamda acımak; temelde acınacak durumda olduğu düşünülen kimsenin onu hak ettiği, cezasını çektiği,allahın gazabına uğradığı,içinde şeytan barındırdığı, gerektiği kadar acıdıktan sonra kaçılması, uzak durulması,hatta tecrit edilmesi ,cezasını çekmesi gerektiği gibi tameli yargılama ve suçlamaya dayanan sinsi duygularla beslenir.Bu gün acıma kültürün en yoğun olduğu doğu dünyasında ironik bir şekilde en acımasız vahşetlerin yaşanmasının sebebi başka ne olabilir ki. Çünkü acıyanla, acınan aynı enerji dinamiğinin parçalarıdır bu karşılıklı biribirini besleyen acı bedenin işlevidir. Başkalarının acılarını hafifletmek adına, daha başkalarına en ağır acıların yaşatıldığı gerçeği ( sözde suriyenin özgürlüğü için savaşanların (!) boğaz kesmesi gibi ) doğuya ait acıma hezeyanının  günümüzde yaşayan canlı örneğidir.
Oysa bugün batı kültürünün temelini ve sosyal devlet anlayışını oluşturan duygu şefkattir .Şefkat: yardımlaşma ,işbirliği, düzeltme,koruma, güçlendirme, geliştirme,bilinç verme,çözüm aramadır . Şefkat, o an olumsuz bir durumun varlığını fark etmek ve olası çareleri arayan ruhum enerjisidir..Şefkat ne acımaya ne de acındırmaya ihtiyaç duymaz.. Şefkat, kış günü soğuktan titreyen birinin eline birkaç kuruş tutuşturup kaçmak değil bilakis onun elinden tutmaktır.Şefkat: nihayetinde herşeyin yolunda olduğu,mükemmel pılanın hepimiz için işlediği, olayların ve deyimlerin hepsinin öğrenmemiz için birer fırsat olduğunu, niyayetinde herşeyin iyiden gelip iyi bir kaynağa aktığı, her insan için yeterli fırsatlar olan bir evrende yaşadığımızı, her insanın kendi deneyimlerini yarattığı ve kendi dersleni çıkardığı bir süreçten geçtiğini ve ilahi planın mükemmelen işlediğini idrak etmiş biliç halidir. Zira sonsuz kuvvet ve kudret kaynağı olan lahi güç  bundan başka bizim için ne murat etmiş olabilir ki..... (m.ali şirin tarih öğrt tarihte terapi ve tekamül ekolünün yaratıcısı)

 
Toplam blog
: 124
: 736
Kayıt tarihi
: 28.06.08
 
 

Kelebek için kanat neyse insan için kelime odur. (m.ali şirin) 1969 senesinde  Tunceli/ pülümürde..