Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Aileler ve çocuklar 1

Aileler ve çocuklar 1
 

Çocuk eğitimi konusunda aileleri şöyle grupladım:

1- Çocuğunu şımartanlar.
2- Çocuğunu pek önemsemeyenler.
3- Çocuğuna baskı yapanlar.
4- Çocuğunu eğitenler.

Bu sıralama bilimsel bir veriye dayanmıyor. Gözlemlerime ve bunun sonucunda ulaştığım kanaate dayanıyor. Bana göre, "Türk Vatandaşı" olan çocuklu ailelerin ekseriyeti, ilk iki sırayı teşkil etmektedirler.

1- Çocuğunu şımartanlar:

Bu aileler, çocuklarının isteyip istemediğine bakmaksızın olur olmaz her şeyi satın alırlar. Giyim kuşamdan oyuncağa kadar, bir çok nesneyi eve doldururlar. Çocuğu davranışlarında tamamen özgür bırakmanın eğitim olduğunu sanırlar. Yanlış davransa bile, ona müdahele etmezler. Çocuğa göstermeleri gereken ilgiyi, aldıkları eşyalarla yerine getirdiklerine inanırlar.

Bu tür ailelere göre her fırsat, çocuk için değerlendirilebilir. Bir markete alış veriş için girdiklerinde, çocuğun eline de bir araba verirler. O da, raflarda alıcılar için hazırlanmış gıda ve eşya paketlerini arabaya doldurarak eğlenir. Böylece alışverişinde aileye ayak bağı olmaz üstelik; onlara göre, özgüven kazanır. Zaten marketin sahibi de burayı, o tiplerin çocukları için oyun alanı olarak düzenlemiştir. Çok özel olduklarını kabul ettiklerinden, kendilerini mekan sahibinin yerine koyup, bir de onun gibi düşünmeyi asla denemezler.

Nerede olursa olsun, bunların çocuklarının dokunulmazlığı vardır. Trende, otobüste, markette çarşı-pazarda, velhasıl her yerde... Çocuk kırar, döker ama aile, bundan hiç mahçup olmaz; meydana gelen ziyanı hiç önemsemez. Çünkü felsefe basittir:" Çocuktur, yapar!"

Onlar, çocuklarının zararını paralarıyla değil, işte bu düşünce biçimleriyle karşılarlar. Mekan sorumlusunun müşterilerine gösterdiği nezaketi, alabildiğine istismar ederler. Bu müsahamayı, hem kendilerinin, hem de çocuklarının lehine tepe tepe kullanırlar. Böyle bir ailede yetişen çocuğun da büyüdüğünde, onlardan farklı olmayacağı açıktır.

Genellikle bencil, herşeyi hakettiğini düşünen narsist tipler, çocuklarını böyle yetiştirirler. Çünkü onların kendileriyle ilgili yargıları, mükemmelliktir. Her şeyi bildiklerine, her şeyi en iyi biçimde yaptıklarına, her türlü övgüyü ve önceliği hakettiklerine inanırlar. Bu yüzden, eleştiriye hiç tahammülleri yoktur.

Kendilerine ve çocuklarına asla laf söyletmezler. Aşırı korumacıdırlar. Bir tartışmada kendi çocukları hatalı olsa bile, arkadaşını suçlamakta bir beis görmezler.

2- Çocuğunu pek önemsemeyenler:

Bu ailelerin çocukları, "saldım çayıra, Allah kayıra" sistemiyle yetişirler. Genellikle birden çok çocukları vardır ve bunlar; yürümeye başladıkları andan itibaren bütün gün sokaktadırlar. Anne ya evdedir, ya da komşudadır. Ama mutlaka televizyonlardaki, " karı koca kavgası veya şarkıcı türkücü aşkı" gibi meşhur proğramlardan birini seyrediyordur.

Baba ise sabahın köründe kalkıp işe gitmiştir, ya da işsizdir; kahvede pişpirik oynuyordur. Kısacası dışarıda, çocukların ne yapıp ne ettiklerinden, nereye girip çıktıklarından kimsenin haberi yoktur. Esasen evdeki durumları da sokaktakinden farklı değildir. Televizyonun kumandasını ellerine geçirdiklerinde, yaşlarına uygun olsun olmasın her çeşit programı seyredebilirler. Kimse onlara herhangi bir sınırlama getirmez.

Bu çocuklar, "hüdai nabit, " yani kendiliğinden yetişen bitkiler gibidirler. Oluşum ve gelişimlerini tesadüfler belirler. Buradan güzel bir çiçekten, zararlı bir dikene kadar, herhangi bir ürün alınabilir. Bu ailelerin çocuklarına, tamamen bigane kaldıklarını söylersek, onlara haksızlık etmiş oluruz. Zaman içinde onlar da çocuklarına bir şeyler belletirler. Mesela:

Çocuk kız ise, mutlaka göbek dansı öğrenmiştir. Komşu ziyaretlerinde, alkışlarla oynamaya teşvik edilir. Sibel Can'dan daha iyi kıvırdığı söylenerek övünülür. Fakat büyüdüğünde kazara, " ben dansöz olacağım" derse, işte o zaman ipler kopar. Duruma göre, ya sert uyarılarda bulunulur veya şiddet uygulanır. Çünkü ailenin ortak zekası, geçmişte kıza öğrettiklerini unutmuştur.

Kız, büyük ihtimalle bu mesleği seçmeyecektir ama ebeveyninden aldığı ilk öğreti budur. En çok seyredilen televizyonlar, daha başka bir eğitim sistemi önermediğinden, bu konuda aileleri suçlamamak lazımdır. Nihayet onlar da gördükleriyle amel etmektedirler.

Çocuk erkek ise, eve gelen ziyaretçiler denek olarak kullanılır ve üzerlerinde sövme talimi yaptırılır. "Hadi bakim amcana bir sövüver!" denir. Çocuğun, toplumun değer yargıları hakkında hiç bir fikri yoktur. Bunu alkışlanası bir marifet sandığından, bol bol küfür sallar. Tabi karşılığında da takdirini alır. Artık büyüdüğünde, sokaktan geçerken, camdan kendisine laf atan arkadaşının anasına, sülalesine ulu orta sövmekte hiç bir beis görmez. Çünkü bu, onun için temel bir öğretidir.

Böyle durumlarda, bu galiz küfürleri duyan komşuların, belki annenin, hadiseye ilgisiz kalması, ağzını bozan çocuğu kimsenin uyarmaması da manidardır.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..