Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Adalet Tanrıçası

Adalet Tanrıçası
 

haber


23 Nisan 1920’de açılan TBMM günümüze dek birçok idam kararını onayladı ve birçok insan idam edildi. Genel olarak bu idam kararlarının gerekçeleri aynı. ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’. Bunun dışında insani suçlardan dolayı idam edilenler olmuştur.

Konumuz genel anlamda siyasi idamların ortak noktası gerekçedir ve gerekçe dikkat çekicidir.

‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ eylemi elbette ki yürürlükteki yasalarca suç sayılmışsa ceza kanununda karşılığı vardır. Bu karşılık idam olur, müebbet hapis olur vs. Bu suçun tarifi açık. ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’.

Son yaşanan özgürlükleri genişletme, AB normlarına uyum çalışmaları; hukukçuların daha özgür konuşmalarının yolunu açmış, 12 Eylül darbesini bile ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ eylemini gerçekleştirerek bu suçu işlediklerini açıkça dile getirmişlerdir.

Cumhuriyeti koruma ve kollama adına yapılan 12 Eylül darbesi, o denemde meri olan anayasaya dayandırılmıştır. Ancak; aynı anayasa, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ suçundan idama mahkum etmiş ve asılmışlardır. Yine aynı anayasa’nın temel maddelerinden biride, anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemez maddeleriyle beraber anayasanın hukuksal bütünlüğüne aykırı davranışları da aynı suçtan saymış, ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ suçu olarak tanımlamıştır. Peki, Anayasanın temel fonksiyonlarını askıya alarak yapılan 12 Eylül darbesi, neden ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ suçu sayılmaz?

‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’

‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ suçundan geçmişte asılan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarından nasıl özür dileyeceğiz.

Özür dileyemezsek bu Ergenekon örgütünü kuranları nasıl yargılayacağız. Bu gün yürürlükte olan anayasaya göre ‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ suç.

‘Ama bu Ergenekoncular; Öğretim üyesi, Cumhuriyetçi, Atatürkçü, yüksek rütbeli asker ve memleketini milletini seven insanlar’. ‘Ama biz bu insanları tanıyoruz; son derece dürüst, memlekete üstün hizmetlerde bulunmuş saygıdeğer insanlar. ‘Bu saygın insanları Deniz Gezmiş ve arkadaşları ile nasıl bir tutarız’?

‘Anayasal düzeni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak’ ceza hukukuna göre suçtur ve cezası da bellidir.

Ancak bu suçu işleyene göre cezası değişir, hatta suç bile sayılmaz övgüyle anılarak sırtı sıvanır!

Adaletin gözü kapalı mı olmalı?

Adalet tanrıçası adıyla bilinen bir heykel geleneksel olarak bütün dünyada adalet saraylarının önünü süsler. Bu heykelin her yerde gözleri kapalıdır. Simgesel olarak adaleti temsil ettiği düşünülen bu heykelin, geleneksel olarak mahkemelerin önüne dikile gelmiştir.

Bu heykelin gözünün kapalı olmasının anlamı, adalet; ‘davalıyı ve davacıyı görmeden yargılayacaktır’. Yani ‘herkes kanun önünde eşit’ olacak, yargıç yargılamayı kişilerin sosyal statülerine göre yürütmeyecek anlamına gelmektedir.

Tam da bu noktada; bizim adalet sistemimiz, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına idam cezası verirken gözlerini açıvermiş. Bu gün Ergenekon sanıklarını yargılarken yine bazı çevreler, gözlerini açıvermesini istiyorlar hatta zorluyorlar.

Üzücü olan; Ortadoğu ve diğer mazlum milletlerin (genellikle Müslüman) bağımsızlık mücadelelerini veren insanlara önderlik yapan Dünya devrimcilerini görmezden gelen, yerli devrimcilerimiz, Ergenekon’la ortak düşman görme şaşkınlığını yaşadıkları iktidar erkine muhalefet olsun diye, Ergenekonculuk oynamalarıdır. Oysa Ergenekon geleneğinin sözünü ettiğim cenahta ki tanımı ve karşılığı çok açık ve nettir.

İnandığı ideolojilerinin felsefi bir altyapısı olmayan geleneksel solcular için bu pek fark etmez.

 
Toplam blog
: 191
: 540
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

Yerel bir gazetede yazıyorum. Okumayı severim, şiir okumayı severim. Emekli işçi olarak sosyal ak..