Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

Afrin Mücadelesine Kimler ”Hayır(!)” Diyor?

Afrin Mücadelesine Kimler ”Hayır(!)” Diyor?
 

Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinin en önemli, en zor ve en tehlikeli terörle mücadelelerinden birini Afrin’de veriyor. Çünkü yapılan ve de amaçlanan PKK/PYD gibi on yıllardır savaşan, deneyimli uluslararasıterör örgütlerinin varlığının temizlenmesi, bunların oluşturacağı terör koridorunun ortadan kaldırılmasıdır.

İşi zor kılan bir diğer neden ise,  başta ABD olmak üzere birçok devletin bu örgütlere askeri, psikolojik ve stratejik açık destek vermesidir. Terör örgütüne destek vermeyen ülkeler bile sık sık Türkiye’nin mücadelesinden “endişe” duyduklarını dile getirmektedirler ki, bu da ileri de diplomatik alanda Türkiye’yi çok daha çetin bir mücadelenin beklediğini göstermektedir.

Anlayacağınız Türkiye, meşru ve haklı bir şekilde başlattığı Afrin harekâtında yalnızdır ve işi sanıldığı kadar da kolay değil. Duamız, temennimiz Allah’ın izniyle başarılı olmasıdır.

Başarılı olması halinde Türkiye Cumhuriyetini,  uzun süre meşgul edecek bir terör devletinden koruyacağı gibi, vatandaşlarına da aynı ölçüde can ve mal güvenliği sağlayacaktır. Kilise atılan roketler tehlikenin boyutunu ve alınacak önlemlerin aciliyetini zaten göstermektedir.

Konu, bu kadar açık ve nettir. Kamuoyu araştırmaları daharekâtın öneminin toplum tarafından kavrandığını gösteriyor.  Çünkü sağduyulu vatandaşlar çok açık bir şekilde destek vermektedir.  

Amma maalesef bu harekâta destek vermeyenlerin, hatta  karşı çıkanların, aleyhte olanların da var olduğunu biliyoruz.  Destek vermeyenlerin bu tutumu, haklı olarak büyük bir tepki ile karşılanmaktadır. Hatta destek verenler veya karşı çıkanlar coğrafi olarak bölgesel bazda değerlendirilip, “şu bölgeler böyle, bu bölgeler böyle” şeklinde ayrıştırmaya götürecek yorumlar da yapılmaktadır.

Özellikle ciğerlerimizi dağlayan 11 şehit haberinin geldiği bir günde bu harekâta karşı çıkmak, aleyhinde olmak, sessiz kalmak kabul edilir bir durum değil. Ancak iyice analiz edilmeden de toptancı bir bakış açısıyla tepki vermek de bize bir şey kazandırmaz. Çünkü öncelikle bunları tek çatı altında kategorize edemeyiz. Burada aleyhte olanlarla, karşı çıkanları ve daha da önemlisi Afrin’e ilgisiz kalanları birbirinden ayırmak gerekir.

Bunlar kimlerdir?

Bunların başında PKK/YPG gibi terör örgütleri ve onlara destek veren siyasi parti ve kuruluşlar gelmektedir. Bunlar, hareketin başarısız olması için psikolojik ve askeri tüm güçleriyle mücadele ediyorlar. Bakınız HDP’li Serpil Kemalbay, Türk askerinin terör mücadelesini “halklara karşı savaş” olarak ilan etti ve tehditlerde bulundu.

Bunlara aynı amaç doğrultusunda hareket eden FETÖ mensuplarını da katabiliriz. Bu çizgide olan kişi veya kuruluşların niyeti, hareketin amacına ulaşmadan bitirilmesini sağlamak, akamete uğratmaktır. Bunun için bazen bildiri yayınlıyor; sözde “savaş karşıtlığı” paravanasının arkasına saklanıp teröre destek veriyorlar. Bazen de tehdit dilini kullanıyorlar. Hatta –Allah korusun- bu amaç doğrultusunda ülke içinde terör eylemlerinde de bulunacaklarını ima ediyorlar. Dün yapılan HDP Kongresinde bunu imadan da öte vurguladılar.

Afrin operasyonuna karşı çıkan bir diğer kesim de  olaya siyasi ve ideolojik nedenlerle  yaklaşanlardır.  Bunlar siyasi amaçlarına ters düşeceği, iktidar yürüyüşüne engel olacağı endişesiyle harekâtın başarılı olmasından korkuyor ve bundan dolayı da  karşı çıkıyorlar. Bazı muhalefet partilerine yakın kişiler bu grup içinde değerlendirilebilir. İlk günlerde sessiz kalıp da, askeri alanda başarıların gelmesine paralel seslerini yükseltmeleri de bunu gösteriyor. Kısacası Afrin’de elde edilecek bir askeri başarının siyasete yarayacağından korkuyorlar.

Harekâta destek vermeyen son grup ise milli değerlere ilgisiz kalan insanlardır. Bunun nedeni  ideolojik veya siyasi değil, sadece konuyu gündemlerine al(a)mamalarıdır.  Bu tutumları, onları asla mazur göstermez, ancak Türkiye’nin acı bir sosyolojik gerçekliğini gösterir. Çünkü kamuoyu araştırmalarına bakıldığında Anadolu’ya göre, sahil kentlerinde yaşayanların veya küçük yerleşim yerlerine göre büyük kentlerde oturanların daha ilgisiz olduğu anlaşılıyor.

Anadolu insanı, büyük kentlerin bireyi yutan ve sadece kendisiyle meşgul eden yoğunluğundan uzaktır. Daha sakin bir hayatı var. Daha fazla zamanı olduğu için sosyal ortamlarda daha fazla bulunmakta, eş-dost, arkadaş çevresinde daha fazla sohbet etmekte ve daha fazla TV-haberleri dinlemektedir. Bu da onu ülkeyi ilgilendiren güncel ve milli konulara karşı daha fazla duyarlı yapmaktadır. Büyük kentlerde yaşayan vatandaşların büyük bir kısmı haberleri bile takip edemediği için gündemden kopuk yaşamaktadır.

Aynı şekilde kırsal bölgelerde yaşayanlar milli ve dini duyarlılıklarını daha fazla korudukları için, ülkeyi ilgilendiren konularda da daha duygusal tepkiler vermektedirler. Sahil bölgelerinde yaşayanların Afrin harekâtına daha az duyarlılık göstermeleri de bundandır. Sosyal kontrolün zayıfladığı, dini duyarlılığın dumura uğradığı bu yerlerde haliyle milli duyarlılık da azalıyor.

Neden ne olursa olsun, Zeytin Dalı harekâtının başarılı olması hepimizin ortak duası olmalıdır. Ancak milli dayanışmanın önemli olduğu böylesi günlerde eleştirilerimiz de ayrıştırıcı değil, bütünleştirici olmalıdır.

 Bu mücadeleyi kazanmak hepimizin borcudur, tüm hesapların da üstündedir.

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..