Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '22

 
Kategori
Deneme
 

Ah Gençliğim Ahh!

Yıllar önce yazdığım bir yazıda…

Sanırım 2012 yılıydı… Sabah gazetesi yazarı Sayın Mehmet Barlas’ın Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmaya değinen yazısından iktibaslar yaparak yaşla ilgili değerlendirmeler yapmıştım.

O yazıda, Amerikan vatandaşlarına “Hangi yaşa geri dönmek istersiniz?” diye sorulmuştu. Yine, bu araştırmaya katılanların, yaşı 65’in üzerinde olanların çoğunluğu, cevap olarak 40’lı yaşlara dönmek isteriz demişti.

Araştırmaya katılanların cevabının bu şekilde yoğunluklu olarak 40’lı yaşlar olarak çıkmasının sebebini, uzmanlar şu şekilde izah etmişlerdi:

İnsan ömrü uzadığı için 60’lı yaşlar artık “orta yaş” olarak kabul edilirken, 40’lı yaşlar da “gençlik döneminin” sınırları içinde kabul edilmiş.

Öte yandan, yeri geldiğinde küçük veya kısa notlar aldığım defterlerden birine, tarihe iz bırakan düşünürlerin cümlelerinden notlar almışım:

“Çizgiler, yüreklerimizde değil, yalnız alınlarımızda belirir. Çünkü insanın ruhu hiçbir zaman yaşlanmaz.”

- James A. Garfield

Gerçekten de insanın yaş alması ve doğanın tabiî süreci içinde yaşlanması çok normal bir gelişmedir ve beklenen bir durumdur da. Her nedense, günümüzün insanının bu gelişmeye karşı tepkisi pek normal olmaz.

Kadınlarımızın yaşlanmaya yönelik tutumları bellidir. Gerçekten de sağlık teknolojilerinde ve araştırmalarında gelinen nokta ve yine iyileştirici tedavilerin görülmemiş boyutlarda ivme kazanması…

Bugün, modernitenin artık yaşam sahalarımızın her köşesine kadar sirayet ettiği gerçekliğinde…

Yaşa takılıp kalmak! Neden derseniz, geleneksel yaşam içinde yaşın getirdiği kırışıklıklar ve deformasyon, hayatın bir armağanı ya da tecrübenin bir göstergesi olarak addedilebilirdi.

Özellikle, kadınların, gelişmiş toplumlarda ekonomik hayat içinde artan rollerine istinaden, üstelik kazançlarının yüksekliğiyle de beraber, sağlık harcamalarına tahsis ettikleri payın hiç de küçümsenmeyecek seviyelerde olması, yaşın ileri teknolojiyle perdelenmesine vesile olabiliyor.

Öte yandan, bu Amerika Birleşik Devletleri’ndeki araştırma, günümüzde Türkiye’de yapılsa idi… Ve sosyolojik olarak bu çalışmadan birtakım çıkarımlar yapılmak istenseydi… Nasıl bir veri tabanına ulaşırdık?

Ekonominin ağır bir görünümde seyrettiği yirmibirinci yüzyılda- aslında 2022 Türkiye’sinde, gençlerin daha lise yıllarında gelecek telaşına kapılması ve bitmeyecek bir maratonmuş gibi “sınavlara” hazırlanmaları…

Sonra sonra… Üniversitenin kazanılması ve yılların ardısıra devrilmesine rağmen… Umutların kaybolması ve gelecek kaygısının, içinde bulunulan yaşla birlikte omuzlarına fazlaca yük bindirmesi!

-“Çizgiler, yüreklerimizde değil, yalnız alınlarımızda belirir. Çünkü insanın ruhu hiçbir zaman yaşlanmaz.”

Gençler veya kendilerini hâlâ genç hisseden kesimler açısından durum nasıl acaba, bu raddede kaosun ve belirsizliğin pik yaptığı bir dönemde?

Belki sizlerin de dikkatini çekmiştir; eğer üniversite kampüslerine yolunuz düşmüşse… Gencecik insanların daha 20’li yaşlarda hiç hak etmedikleri hâlde saçlarına ve ruhlarına “ak” düştüğü…

 

Son kertede… Gelecek ve yaşamı idame etmek gibi bir kaygınız yoksa, geliriniz de ortalama ücretlerden katbekat yüksekse, yaşla beraber alınlarımıza düşen çizgiler olsun…

Nasıl olsa çaresi var.

 

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..