Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '16

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ah

Ah
 

Reborn!


Seni asla affedemeyeceğimi artık daha iyi anlıyorum.

Ayrıldıktan sonra ağzıma ket vurmuştum. Seni hiç konuşmayacaktım. Ketim ketti ve gerçekten de konuşmadım seni. Hatırlasam da konuşmadım. Bahsinin hiç geçmeyeceği yerlere yol aldım.

En yakın arkadaşımın yanında aldım soluğu. Onun yanında aldım çünkü onunla telepatik bir şekilde anlaşabiliriz biz. Senle ayrıldığımızdan bile hiç bahsetmememe rağmen sanki aldığım tüm kararların farkındaydı.

Artık ketim ket değil ketimiz ketti. İşte bu yüzden en iyi arkadaştık sanırım.

Yaz dönemiydi. Herkes yaz aşkı peşindeyken ben yaz ayrılığı peşindeydim. Sürece şimdi bu pencereden baktığımda oldukça rahat görünüyor.

 

Hemen her gün denize giriyordum, yüzüyordum. Köy kahvaltıcılarını keşfetmiştim. Sabahları sıkmalı gözlemeli bol tereyağlı ballı kahvaltılar yapıyordum. Geziyordum. Gitmediğim müzelerin tarihi yerlerin ciğerini söküyordum. Günlük turlara katılıyordum.

Kahve içiyordum dememe gerek yok heralde.

Akdenizi bir kez daha seviyordum. Aslında akdenizi ben hep seviyordum.

 

Lakin şöyle ufak bir ayrıntı vardı ki, bu ayrılık aktivitelerimin hepsinde o da vardı. Beynimin o hep seni hatırlayan her şeyde senden bahsetme gereği duyan o gereksiz bölmesi yok mu, işte o bölme, çığrından çıkmışcasına çalışıyordu. Yani bu ayrılık süreci hiç de öyle filmlerde gösterildiği gibi geçmiyordu. Üç kere denizde yüzme sahnesiyle, yakın kız arkadaşla kakiri kikiri görüntüleriyle ya da kahve kitap ve bronz bacak çekimleriyle bir ayrılık atlatılamıyormuş.

 

Heleki böyle hastalıklı bir ilişkinin ayrılığı. Bitişi bile neredeyse 2yılıma malolan o kahrolası ilişki. O kahrolası adam.

O kahrolası sen!

 

Şimdi bile dönüp baktığımda seni affedemiyorum.

O zamanlar; olsun öğreniyorum, hayatıma giren herkes bana birşeyler katıyor, büyüyorum gelişiyorum. Yarın bunların hepsini unuttuğumda seni de bana zarar veren diğer herkes gibi unutur, affeder geçerim diyordum.

Ama işin aslı öyle değilmiş. Geçmedi sana olan nefretim.

Sana bir bedduam olmuştu o zaman. Canımı o kadar yakmıştın ki, giderken "umarım canın en yakınının acısıyla yanar" demiştim. Sense "allah belanı versin desene kısaca demiştin".

Gerek kalmamış.  Birkaç hafta sonra bir mail geldi senden "sen nasıl bir insansın, ne kadar zalimişsin " diye. "Babamı kaybettim, mutlu musun?" Yazıyordu gelen mailde. Baban için ve senin dışındaki ailenin geri kalanları için üzülmüştüm elbet.

Cevap vermemiştim. Yine bir zaman sonra daha "önce seni ardından babamı kaybettim, çok acı çekiyorum"  akabinde "sana ihtiyacım var" mailleri aldım aynı adresten.

 

Senden nefret etmeye devam ederken kendime olan kinim de geçmiş değildi elbet. Sen benim hayata tutunduğum tüm dallarımı tek tek keserken, bütün yollarımı bir bir kapatırken, beni yalnızca sana mecbur ederken ben bütün bunlara nasıl izin verebildim. Sen, beni yalnızca seninle yaşayabileceğime, sensiz bir hiç olduğuma inandırıyordun az kalsın. Beni bu dünya üzerinden silmek üzereydin. Ve ben bunların hepsine kör gibiydim

Bir kez daha seninle harcayacak bir ömür kalmamıştı bende. Seninle geçen zamanlarım ömrümden ömür almış farkında değilmişim.

 

Sensizlik çok vaktimi alacaktı görüyordum bunu.

Ama senli günlerimde ömrümü, hayatımı kaybettiğimi gördüğüme göre, sensizlikle çok vakit kaybetmeyi rahatlıkla göze alabilirdim.

 

Sensizlikle birlikte yeniden yaşamaya başlamıştım. Damarlarımda kan dolaşıyordu artık eskiden olduğu gibi. Gelecek için planlar yapabiliyordum. Hatta başardım bile bir kısmını.

 

Evet unutulunca artık kızgınlık kırgınlık bir şey kalmaz diyorlar ya, evet bir yere kadar doğru. Ama sana olan nefretim ebedi sanırım.

Ve sen sana olan nefretimin aslını babanı kaybettiğinde değil, bir gün benim yaşlarımda bir kızın olduğunda ve benim yaşadıklarımı yaşadığında anlayacaksın.

 

 

"Belki bana verdiği son acıdır bu acı

Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona " *

 

 

 

*(P.Neruda)

 

 
Toplam blog
: 10
: 260
Kayıt tarihi
: 11.04.13
 
 

Lisansım eğitim üzerinedir. Lisansüstümü ne siz sorun ne ben söyleyeyimdir. Gezme, görme yeme içm..