Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '09

 
Kategori
Burs / Staj
 

Aiesec'le yurtdışı stajı

Aiesec'le yurtdışı stajı
 

Yurtdışında staj yapmak, birçok üniversite öğrencisinin olduğu gibi benim de hayalim. Yaklaşık bir yıldan beri bu hayalin nasıl gerçekleşebileceği konusunda araştırma yapıp duruyorum. Araştırma dedim diye çok kapsamlı şeyler aklınıza gelmesin hemen. Google’da ve ekşi sözlükte “ yurtdışında staj” yazıp aramaktan bahsediyorum kısaca. İlk bakışta yurtdışında staj yapmak çok heyecan verici görünse de, bilinmezlerin sayısının çok fazla olması gerçekleştirmesi imkansız bir hayalmiş gibi geliyor insana. Çalışmak istediğim şirketi nasıl ayarlıyacağım, nerede kalacağım, maddi problemleri nasıl çözeceğim gibi sorular en büyük bilinmezlerdi benim için.

AIESEC ile tanışmam işte tam bu bilinmezlerin arasında iken oldu. Daha önce adını birçok kez duymuş olsam da çok da fazla güvenilir görünmemeleri, AIESEC’e soğuk bakmamın en büyük sebebiydi aslında. Ekşi sözlük’te ve birçok forumda AIESEC hakkında okuduğum şeylerin de pek olumlu olmaması, AIESEC hakkındaki soru işaretlerini iyice arttırmıştı. Dostum Gün’le beraber, birçok soruyu da yanımıza alarak İzmir’deki AIESEC ofisine gitmeye karar verdik. Sorduğumuz hemen hemen bütün sorulara çok samimi cevaplar almamız, bütün önyargılarımızı silip attı. Sistemlerinde bir çok uluslarası tanınmış şirketin olması ve bu şirketlerin stajyerleri maaş karşılığı çalıştırıyor olmaları gördüğümüz en büyük artılarıydı. Ayrıca kalacak yer konusunda da, gideceğimiz yerdeki AIESEC şubesinin bizlere yardımcı olacağını duymak kafamızdaki bir diğer problemi de ortadan kaldırdı. Elektronik mühendisliği öğrencisi olmamız, ve sistemlerinde birçok bilişim şirketinin bulunması da AIESEC’in cazibesinin arttıran bir diğer faktördü. Ofise gelirken yanımızda getirdiğimiz bir çok soruyu tek bir soruyla değiştirmiştik artık:”Acaba AIESEC’in sistemine dahil olabilir miyiz?”.

AIESEC’in tüm dünyada faaliyet gösteren çok büyük bir organizasyon olması, sisteme katılacak stajyerlerin bir çok adımdan sonra seçilmesinin en büyük sebebi aslında. Sisteme dahil olabilmek için ilk olarak TÖMER’in düzenlemiş olduğu bir ingilizce sınavına girdik. Sınavın süresinin 1 saat olması, üzerimizde kolay bir sınav olacakmış önyargısı oluştursa da, sınava girdikten sonra bu önyargının ne kadar yanlış olduğunu anlamamız için 5 dakika bile yetti. Sınavdan çıktıktan sonra, ikimizin de buluştuğu ortak nokta sınavın çok kötü hazırlanmış bir sınav olduğu yönündeydi. Şıkların birbirleriyle çok uyumsuz olması, soruların çok fazla dil bilgisi ağırlıklı olması ve verilen sürenin bu çapta bir sınav için çok yetersiz kalması sınavın olumsuz yanlarıydı. Sınavda toplam 50 soru vardı. Sorular genel olarak dilbilgisi, parçadan okuduğunu anlama, paragrafın genel akışına uygun olmayan cümleyi bulma, paragraftaki boşluğa gelmesi gereken cümleyi bulma, belli durumlar altında hangi kararı vermenin en doğru olduğu ve son olarak diyalog tamamlama şeklindeydi. Sınavda başarılı sayılabilmek için belli bir baraj yokmuş, her sınavın zorluğuna göre genel merkez yapılması gereken bir baraj belirliyormuş. Benim girdiğim sınav için bu baraj 50 sorudan 30 doğru yapmaktı. Gün de ben de ilk aşamayı başarıyla tamamladık.

İngilizce sınavından sonraki ikinci aşama mülakatlardı. Mülakatlar, Türkçe grup mülakatı, Türkçe kişisel mülakat ve İngilizce kişisel mülakat olmak üzere toplam 3 farklı bölümden oluşmaktaydı. Saat 11’de grup mülakatlarına girmeye başladık. Gruplar başlangıçta teknik staj yapacaklar ve işletme stajı yapacaklar olmak üzere iki ana gruba ayrılmış, bu ana gruplarda 6 veya 7 kişiden oluşan alt gruplara bölünmüştü. Her sınıfta eskiden AIESEC’de görev almış ve şimdi bir şirkette çalışan bir temsilci ile, kendi belirledikleri bir şirketin insan kaynakları temsilcisinin oluşturduğu iki kişilik bir jüri vardı. Grup mülakatları herkesin kendini tanıtması ile başladı. Daha sonra grup çalışması yapacağımız olay hakkında gerekli bilgilerin olduğu bir döküman verildi. Grup çalışması yapmamız istenen şeyden kısaca bahsetmek gerekirse; grupta bulunan 6 kişi, gençlik kampları organizasyonu konusunda tüm dünyada faaliyet gösteren bir şirketin yönetim kurulunu oluşturmaktaydı. Ayrıca bu şirket Türkiye’de de faaliyet göstermek aşamasındaydı. Gençlik kampları düzenlemek için en uygun şehirleri belirlemek adına belli çalışmalar yaptırılmış ve belli kriterler göz önüne alınarak bu şehirlerin karşılaştırılması bizlere sunulmuştu. Bizden istenen bu şirketin yönetimi olarak en uygun iki şehri belirlememizdi.

İlk olarak verilen dökümanları herkesin incelemesi istendi. Daha sonra yaklaşık 40 dakikalık bir grup çalışması yapıldı. Grup çalışması yapılırken, herkesin kendini gösterme çabası egemen olsa da, doğru zamanda doğru noktalara temas etmek en kritik noktaydı, bana göre. Bence gereksiz konuşmalar yapmaktan kaçınılırsa ve grup arkadaşlarının antipatisini kazandıracak herhangi bir harekette bulunulmazsa çok rahat bir şekilde geçilebilecek bir mülakkattı bu. Toplam 1 saat süren grup mülakatlarından sonra kişisel mülakatlara geçildi. Bu süreçte herkesin tek tek içeri alınmasından dolayı oluşan bekleme süreci ciddi biçimde can sıkıcıydı. Türkçe kişisel mülakat yaklaşık 20 dakikadan oluşan soru-cevap şeklinde ilerleyen bir süreçti. İlk olarak kendimi tanıtmam istendi. Grup çalışmasında benim için problem olan herhangi bir şeyin olup olmadığı soruldu. Bu soruyu hedeflerimin neler olduğu, neden yurt dışında staj yapmak istediğim ve yurt dışında herhangi bir arkadaşımın bulunup bulunmadığı gibi sorular takip etti. Almanya’da bir şirketin bir tane mühendis alacağı ve adayların ikiye indirildiği söylendi. Bu iki adaydan biri ben iken, diğerinin de Alman bir mühendis olduğu belirtildikten sonra kimin seçileceği konusunda konuşmam istendi. Beklediğimden kesinlikle daha zorlu bir mülakattı bu. Ayrıca hangi ülkelere gitmek istediğim, o ülkenin kültürü hakkında bigimin olup olmadığı soruldu. En son olarak da arkadaşlarımdan benim 3 kötü özelliğimi söylemelerini isteseler, cevapları ne olurdu sorusunu sordular. Zaman zaman duraksadığım anlar olsa da bu sürecide başarıyla atlatmıştım. Bence bu mülakatta kilit nokta kendine güvendiğini onlara gösterebilmek. Ayrıca olumlu özelliklerin yanında olumsuz özellikleri de fazla ön plana çıkarmadan söylemek inandırıcılığı arttırmak konusunda kesinlikle önemli. Girdiğim en son mülakat İngilizce kişisel mülakattı.

Yaklaşık 10 dakikalık, girmeden önce en fazla çekindiğim ama girdikten sonra en başarılı geçirdiğim mülakattı bu. Karşımdaki İngilizce hocasının rahat tavırları kesinlikle heyecanımın yatışmasını sağladı. Genel olarak herkesin, ingilizce hocaları hakkında olumlu şeyler söylemesi organizasyon adına çok olumluydu. İngilizce mülakatta ilk olarak kendimi tanıttığım bir süreç yaşadık. Bu süreçte hobilerimden, elektronik mühendisliğinden, üniversitemden konuştuk. Daha sonra staj yapmak için hangi ülkeyi tercih edeceğim, bu ülkede yaşamak için yeterli İngilizceye sahip olup olmadığım soruldu. En son olarak da gelecekte kendimi nerede gördüğüm konusunda sohbet ettik ve mülakatı tamamladık. Zorlu , heyecanlı ama bir o kadar da eğlenceli bir mülakattı.

İngilizce sınavı, mülakatlar derken oldukça yorucu bir süreci geride bırakmıştık Gün’le beraber. Ama bu kadar yorgunluk, başarılı olduğumuz haberini aldıktan sonra yerini tatlı bir heyecana bıraktı. Bundan sonrası kesinlikle bilinmeyen ama ilginç olacağı kesin olan güzel bir dönem…

http://www.mumtazdemirci.com
 
Toplam blog
: 14
: 4540
Kayıt tarihi
: 26.02.09
 
 

Konuşmayı seven, kafasında kendi doğruları olan, boş durmaktan nefret eden biriyim. Elektronik benim..