Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Akıllı olma zannı

Akıllı olma zannı
 

Erdal Yağmur üretimidir.


Hikâye bir;

Beşiktaş meydanında, yaya geçidinden kırmızı ışıkta geçen bir üniversiteli genci, trafik polisi durdurarak, ceza uygulayacağını söyler. Genç, üniversitelidir ya hemen oracıkta memurla fikir tartışmasına girişir. Aklı sıra, tartışma neticesinde memuru ikna edecek ve oradan ceza ödemeden çekip gidecektir. Olay umduğu gibi olmaz, sert bir kayaya çarpmıştır.

Onlar tartışa dururken, oradan geçmekte olan bir yaşlı hanımefendi merakla gence sorar: “Yavrum memur beyle neyi tartışıyorsunuz?” Genç cevap verir: “Teyzeciğim, kırmızı ışıkta geçtim diye, memur bey, bana ceza kesmeye çalışıyor!” Yaşlı hanım, gülerek şunları söyler: “Oğlum, kaçsaydın ya, poponda plakan mı var?”

Hikâye iki;

Yaşça hayli ileri iki Türk iş adamı, bu yaştan sonra bir şey yapacak halimiz yok diyerek, Moskova’ya yaptıkları seyahatte, yanlarına eşlerini de alırlar. Moskova’ya varıp, otele yerleştikten sonra lobiye inip, bir şeyler içerek sohbet etmeye başlarlar.

Biraz zaman geçince, dışarı çıkıp bir şehir turu yapmaya karar verirler ve hanımlar, hazırlanmak üzere odalarına çıkar. Hanımlar oradan ayrılır ayrılmaz, lobide bulunan bazı hayat kadınları, hemen beylerin yanına gelir.

Baltacı torunu bizimkiler, macera olsun diye önce kadınları geri çevirmezler. Biraz şakalaşıp eğlendikten sonra, iş ciddiye biner ve kadınlar, onlara iyice sırnaşmaya başlar. Mesele, döner dolaşır, para mevzuuna gelir. Hayat kadınları, bir saatliğine yüz dolar istemektedir.

Bu arada zaman iyice ilerler ve eşler, neredeyse aşağıya gelmek üzeredir. Beylerde panik başlar, ne yaptılarsa hayat kadınlarını ayrılmaya ikna edemezler. Biraz sonra kızılca kıyamet kopacaktır. Derken; beylerden birinin gözlerinde, bir zekâ pırıltısı görülür ve derhal eyleme geçer; kadınlara bir saatliğine yirmi dolar teklif eder. Kadınlar, çılgın olup olmadığını sorar ve kurt işadamı, değerlerinin ancak o kadar edeceğini söyler. Hayat kadınları, kendilerini son derece aşağılanmış ve kirlenmiş hissederek, oradan ayrılır.

Biraz sonra eşler, lobiye gelir ve beylerle kol kola girerek, çıkış kapısına doğru yönelirler. Tam kapıdan çıkmak üzereyken, biraz önceki hayat kadınları koşarak gelir ve bir tanesi yüzünde pis bir gülümsemeyle: “Demek bize yirmi dolar teklif edersiniz; siz, yirmi dolara bulsanız, bulsanız ancak bu karıları bulursunuz işte!”, der…

Yaşanmış bu hikâyelerden birincisi, elektronik posta olarak tarafıma geldi, ikincisini ise katıldığım bir turda, tur rehberi anlattı.

Peki, bu hikâyeleri neden anlattım? Çünkü bu hikâyelerden kendime iki önemli ders çıkardım ve bunları sizlerle paylaşmak istiyorum:

Birinci hikâye, bize, bilgi ve aklın ayrı şeyler olduğunu, aklıca kullanılmayan bilginin, bilgiçlik yapmaktan başka bir işe yaramayacağını ve aklın kimde olduğunun belli olmadığını anlatıyor.

İkinci hikâye ise; ahlaki değerlerini yitirmiş kimselerle, akıl oyunlarına girilemeyeceğini, böyle bir mücadelenin bedelinin ağır olabileceğini ve kazanma ihtimalinin çok düşük olduğunu söylüyor.

İlk gençlik yıllarında kendimi çok önemsiz ve sıradan görüyordum. Sonraki yıllarda deneyimlerim arttıkça, akıllı olduğumu zannetmeye başladım; Akıllı Olma Zannına yakalandım anlayacağınız. Bu süreç içerisinde, kendimi yukarıdaki hikâyelere benzer, birkaç gülünç duruma düşürdüm.

Çok sonraları anladım ki akıl, herkeste var; fakat herkes aklını aynı şekilde kullanmıyor. Kimisi sıkışınca, kimisi sadece ilgi alanı ile ilgili, kimisi ise yöntemli bir şekilde kullanıyor aklını. Bir şeyi daha fark ettim ki, Akıllı Olma Zannına yakalanmış insanlar, hayatın her yerinde tutunarak, yaşamı bizlere zindan ediyorlar. Hele bir de ahlaki birikim noksanıysalar, egoları önde, akılları arkada; vay halinize!..

Dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek adına, egomuzun oyunlarına kapılmadan, Akıllı Olma Zannına tutulmadan, aklımızı, fikrimizi, bilgimizi ve sevgimizi paylaşarak büyütmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bilmem bana katılır mısınız?

Düşüncelerime, gülmekten katılanlarınız da olacaktır. Ne diyeyim, Allah onlara akıl versin!

Bu yılbaşı, yeni yıl için kimseye dilekte bulunmayacağım. Geçen yıl iyi dilekte bulunduğum dostlarımın hepsi, yerlerde sürünüyorlardı; bu yıl şom ağzımı açmayacağım bir başka ifadeyle. Bu iyiliğimi unutmazsınız artık!

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 36
: 1120
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

İstanbul'da 1967 yılında doğdum. Askerlik harici bütün yıllarım bu şehirde geçti. İşletme mezunuyum,..