Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '17

 
Kategori
Güncel
 

Akıllıca Dinleme Her Eve Lazım...

Akıllıca Dinleme Her Eve Lazım...
 

Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner!

Akıllıca Dinleme"  konusunu tartışıyor!

 

Serdar: Atlantik okyanusunda 500.000 mil karelik bir alan var.

Amerika’nın Atlantik okyanusuna açılan güneydoğu sahillerinde esrarengiz bir bölge!

Miami, Bermuda ve PUERTO RİCO sınırları içerisinde kalıyor.

Üçgen şeklinde bir alan!

 

Okyanusun bu kısmında yüzlerce gemi ve uçak enkazı bulunuyor.

Bunlar son 100 sene içerisinde olmuş.

B-A-T-A-N gemi, düşen uçak ve kaybolan insan sayısı 1000’lerle ifade ediliyor.

 

Kemal: Gelin beraberce bir oyun oynayalım.

Varsayalım ki insan zihninde bir “Okyanus”!

Öfke gemilerimiz zihin Okyanusumuz içinde hareket halinde olacaktır.

 

Can:Sanırım Bermuda Üçgenine benzeri bir Şeytan Üçgeni benzetmesine geleceksin?

Serdar: Aynen! Zihin okyanusumuz içindeki “Şeytan Üçgeni” ni  tanımlıyorum;

Şeytan Üçgeni köşeleri Korkak, Aptal, Saldırgan Öfke adalarıyla çevrilidir!

Zihin Okyanusumuzda neler oluyor?

Gelin konuşalım.

 

Caner: Gündelik rutin içinde her birimiz yüzlerce karar vermemiz isteniyor.

Örnekliyorum;

Akıllı öfkem aktif olduğunda, örneğin araç sürerken yaya geçidine adım  atan bir yaya görürsem dururum.

Saldırgan öfkem aktif olduğunda, bana kırmızı ışıkta yansa da, yayada görsem kırmızı ışıkta geçerim.

Kemal: Saldırgan öfke durumunda zihnimin Şeytan Üçgeninin içinde olduğumu düşünürüm.

 

Serdar: Şeytan Üçgeni içinde kalmasürem uzadıkça, davranışlarım otomatikleşmeye başlar.

Palavra, yalan, öfke sarmalında gelgitler yaşarım.

Öfke kolik davranışlarım, benim ve çevremin hayatını cehenneme çevirir.

 

Kemal: “Akıllı Öfke' nin 10 KanunuŞeytan Üçgeni’nden kurtulmamı sağlar.

Aklım devreye girer. Otomatikleşen öfkeli davranışlarım azalır.

Akıllıca Dinleme’ye başlarım.

Empati yeteneğim devreye girer.

 

Serdar: Elbet otomatik vermemiz gereken kararlar da vardır.

Başka türlü hayatta kalamayız.

Örneğin kırmızı ışıkta durur, yeşil ışıkta geçeriz.

Yalnız birkaç kere kırmızıda geçip bir bedel ödemezsem, zihnimin şeytan üçgeni bunu otomatikleştirmek ister.

Böylece aklımı devre dışı bırakır.

Artık trafik ışıkları ne yanarsa yansın geçemeye başlarım.

 

Kemal: Örnek veriyorum;

Ülkemizde sosyal güvenlik kurumlarının açıkları devamlı tartışma konusudur.

Çevremde sigortasız işçi çalıştıranlar var.

Çevremde sigortalı çalıştıranının primleri ödeyenler var, ödemeyenler var.

Medyada sık sık sigorta, vergi borçları hakkında af ve/veya ödeme kolaylıkları çıktığını duyuyorum.

 

Can: Çevremde vergilerini zamanında ödeyenler var, ödemeyenler var!

Oysa kamuya ait borçlarını zamanında ödemeyenlere “Ret Edilemeyecek Bir Teklif” yapılabilir.

 

Serdar: Sorum şu, onlar bunu neden yapıyor?

§  Borçlular, kamuya borçlarının bir şekilde affa gireceğine inanıyor.

§  Borçlular, borcunu zamanında ödemeyenlerin orta/uzun vadede kazançlı çıktığını düşünüyor.

§  Borçlular, kendilerine “Ret Edilemeyecek Bir Teklif” yapılmadığı kanısındalar.

§  Borçlular, işlerinin bozuk olmaları nedeniyle ödeme yapamadıkları yalanını kendilerine söyler dururlar.

§  Borçlular, sigortasız işçi çalıştırmanın ve/veya vergi kaçırmanın ahlaken bir sorun olmadığına inanırlar.

§  Borçlular, kamu hakkı ve/veya kul hakkı yemenin inançlarına bir zarar vermediğini düşünür.

 

Caner: Tüm yukarda saydıklarım kendi kendine yalan söyleme hastalığı değil midir?

Bu insanlar, kendi kendine palavra sıkanlar sayılmaz mı?

Bu insanlar, kendilerine söyledikleri bu yalanlara ve palavralara acaba neden inanırlar.

Bu insanlara yalancılar ve palavracılar diyebilir miyiz?

 

Kemal: Aslında kamu bu tür yalancılara/palavracılara ret edilemeyecek bir teklif yapabilir;

§  Anayasaya bir madde eklenerek, vergi, prim borcu yapılandırma veya aflarının kaldırıldığını duyurur.

§  Kamuyu zarara uğratan kim olursa olsun ertelemesiz hapis cezası getirilebilir.

§  Kul hakkı/ kamu hakkı yiyenlerin teşhir edilmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılabilir.

§  Bu tür yollara sapanların kendi ve yakınlarının servetlerinden olası kamu zararları tahsil edilebilir.

§  Whats app ücretsiz ihbar hattı getirilir. Kamu zararına neden olanları ihbar edenlere yapılacak tahsilatın % 10 ‘ u ihbar ikramiyesi olarak ödenebilir.

 

Serdar: Kendim de bir yalancı/palavracı olabilirim!

§  Kişilik bozukluklarım oluyor.

§  Narsist olabiliyorum!

§  Asosyal kişilikli olabilirim

§  Çocukluk dönemimde yaşadıklarımdan etkilenmişimdir.

§  Histerik kişilik yapım yok diyemem.

§  …

Caner:  Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu”  uyguladığımızda yalanlar/palavracılar kendilerini ele vereceklerdir.

§  Bu sayede onları daha kolay tanırım, onlar toplumda oldukça yaygındır.

§  Onların basit ve gereksiz yerlerde yalana ve/veya palavralarını çıkartabilirim

§  Bu sayede yalanları ve palavralarıyla beni kandıramazlar.

§  Gelişigüzel söyledikleri yalanları ortaya çıkartabilirim, olası planları günyüzüne çıkar.

§  Böyle kişilerin  eşleri, arkadaşları, aileleri, sevdikleri kişilere zarar vermelerini önlerim.

§  Yalan ve palavraları  ortaya çıktığında olası saldırgan/korkak/aptal öfke davranışlarından kendimi koruyabilirim.

Can: Aslında kendim de yalancı ve palavracılıktan kurtulmuş değilim.

En küçük imada orantısız tepki gösterdiğim çok olmuştur.

 

Serdar: Yalancı ve palavracıların bazı özelliklerinden kurtulabilmiş değilim.

Kemal:  Bende kendime "çok önemli biri" olduğumu sürekli tekrarlayıp durmuşumdur.

Her önemli insan gibi kendi zamanımın da değerli olduğunu düşünürüm.

Benim dışımdaki insanların ise önemsiz ve zamanları da değersiz olduğu düşüncesi kafamda döner durur.

 

Can: Biri bana yalancı veya palavracı olduğum gerçeğini hatırlatma veya ima durumunda ise şoka girerim.

Böyle anlarda kendimi Şeytan üçgeni içinde saldırgan davranışlar içinde bulurum!

Bu davranışlarımı fark ettiğimde “Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu” nu hatırlar, kurtulmaya çalışırım.

 

Caner: Bende çoğu zaman, ortalama bir vatandaş gibi bir trafik canavarını şikâyet etmeye üşenirim.

Kendimi “Öğretilmiş Çaresizlik Sendromuna” içinde bulurum!

O anda Aptal öfke davranışı sergilediğimi fark ederim.

Kendimi değersiz hissederim.

Bilinçaltımda yalancı/palavracı trafik canavarlarına "helal  olsun" dediğimi fark ederim.

Bu olaylar çoğaldıkça, korkak öfkem sürekli bilinçaltımda birikir.

Sonunda bir gün öfkem dışarı taşarak saldırganlaşırım. Trafik canavarları arasına bende katıldığım anlar olur.

Böyle anlarda;

Akıllı Öfke' nin 10 Kanunu” nu hatırlar, kurtulmaya çalışırım.

 

Serdar:Akıllı Öfke' nin 10 Kanununa evde, işte, okulda ve özellikle trafikte kullanmaya çalışırım.

Davranışlarımın  Şeytan üçgeni nden etkilenmesini böyle önlerim.

Mahşerin Dört Öfkelisi; Kemal, Can, Serdar, Caner!

Palavra Aşk"  konusunu tartışıyor!

 

Serdar: Can, şimdi hatırladım.

Seninle ortak bir anımız geldi aklıma.

Arkadaşlar da öğrensin.

Unuttuğum olursa tamamlarsın.

Can: Bende merak ettim şimdi.

O kadar çok ortak anımız var ki!

 

Serdar: Dinle bak; Yıl 1999!

2 yıllık gemi mühendisi olarak tersanede çalışıyorum.

Avcılar sahildeyiz, kafe’ ler cıvıl, cıvıl!

Beraber çay içerken, bir yandan 2 güzel kızı kesiyoruz.

Hava sıcak, kahve içiyorlar.

Biri çok güzel, diğeri ise fena değil!

Can’la kızları paylaşıyoruz.

Sarışın olan bana düşüyor.

 

Az sonra, kızların yanında bir masa boşaldı.

Müsaade istedik.

Anında damladık.

Kızlar  kıkırdıyor.

Can’la 2 limonata söyledik.

Serdar (Tanışmak için elimi uzattım): Merhaba!

Ben Serdar, arkadaşım Can, beraber oturmak yalnız oturmaktan iyidir.

Diğer kız(Elini uzatıyor): Ben Ayten, kuzenim Necla.

Umarım beraber eğleniriz, çok canımız sıkılıyor!

Can: Merhaba ben Can, ilk fıkra benden, adamın biri…

 

O gün gırgır, şamata, kahkahanın bini bir para geçiyor!

 Anlayacağınız iyi eğlendik!

Ayten’le iyice yakınlaşıp, telefonunu aldım.

Aradan 3-4 gün sonra aradım, görüşmek istedim.

 Anlaştık.

 

P..rla V..sta (AVM) da buluştuk.

Gırgır, şamata, oradan, buradan laflıyoruz.

Serdar: Canım, burada otur, otur, nereye kadar!

İkimizde sıkıldık.

Kaldı ki, senden hoşlandım!

Sen de hoşlandım biliyorum.

Hadi gel bana gidelim, balkonda mangal yaparız!

Müzik dinleriz, hem yaşadığım mekânı görürsün!

 

Kemal:Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 6: Güler Yüz, Güzel Duruş, Güzel Söz gösterelim. Güzel Enerji gönderelim

Anlatılan duruma uygun bir kanun diyebilirim!

Serdar bu kanununu ihmal ediyor.

Ayten'e  güzel enerji gönderemiyor!

 

Ayten: Bu ne terbiyesizlik, ben günübirlik bir kız mı sandın?

Beni sokakta gördüğün kızlarla karıştırdın.

Vur -kaç peşindeysen başka kapıya, ben kalkıyorum.

Sana iyi günler.

Her kuşun etinin yenmeyeceğini de böylece öğrenirsin.

Ayten kalkar!

O kızgınlıkla masayı terk etti.

Arkasından bakakaldım.

 

Boşuna dememişler “keskin sirke küpüne zarar diye”!

Bende kalkarken gözüm masaya takıldı.

Ayten cep telefonunu unutmuştu.

Gittiği yöne son sürat arkasından koşarak yetiştim.

 

Serdar: Ayten Hanım, bir şey unutmadınız mı?

Bir eksiklik duymuyor musunuz?

Ayten(Şaşkınlık ve kızgınlık dolu fırlatır) Gene ne var?

Serdar: Hiç, sadece telefonunu unutmuşsun, buyur!

Ayten: Oh, sahi ya, çok teşekkür ediyorum.

Bu günlerde çok dalgınım, seni de yordum.

Seni arayacağım, tekrar teşekkür ederim.

 

Sonraki günler beklemekle geçti.

Özellikle aramıyorum ki bana ilgisini ölçeyim.

O sıralar, Florya’ da Can’la ortak bir evimiz var!

Sevgili yaptığımızda takılıyoruz.

Onun dışında anne, babamızın yanındayız.

Ekmek elden su gölden misali!

Rahatımız yerinde!

 

Nihayet beklediğim telefon geldi.

Bir Cuma günü iş çıkışı servisteyim!

Telefonum çaldı, arayan Ayten’ di;

Ayten: Serdar nasılsın, akşam 9 gibi P..rla V..sta’dayım.

İşin yoksa gel, anlatacaklarım var, bay!

Serdar: Tamam. Canım. Görüşürüz.

 

Akşam Ayten’le baş buluştuk,

Hayatını anlatmaya başladı;

 

Kemal:Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 8: KAİZEN(8*) Uygulayalım! Korkularımızı Unutalım.

Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Anlatılan duruma uygun bir kanun diyebilirim!

 

Ayten Ercan’la korku odaklı evliliğini ve boşanmasını anlatıyor!  

Ayten: Köklü ailelerden birini oğluyla(Ercan) evlendim.

21 yaşındaydım, görücü usulü bir evlilik gibiydi.

Daha evlendiğimizin ertesi günü sorun çıktı!

Ben ne yaptım demeye başladım.

 

Eşime şunu söylüyorum;

Beni affet ama evlilik bana göre değilmiş.

Sana karşı şu an, hiçbir şey hissetmiyorum” deyiverdim!

Eşim çok kızacak sanmıştım.

Sağ olsun, eşim beni anlayışla karşıladı.

1 hafta sonra yatakları ayırdık.

 

Ayten: O günden sonra bende bir korku oluştu.

Yatak odasının kapısını kilitliyordum.

Evde kimse olmasa da fark etmiyor.

Ne çare ki, ikimizde ailelerimizden çekiniyoruz.

Gerçeği gizledik.

 

Çok değil 6 ay sonra gizlice boşandık…

Boşansak da, aynı evde kalmayı sürdürdük.

Boşanmamız bizimle sır kaldı.

Bu arada bir petrol şirketinde işe girdim.

Patron (Seyfettin Bey) ailemi de tanıdığından zorluk çekmiyorum.

Muhasebe, defterler, çek, senet derken imza yetkisi aldım.

Patron tüm sorumluluğu bana yıktı.

Yüklü bir maaşım ve şirket arabam oldu.

 

Ayten devam ediyordu;

Eşimin ailesinin durumu iyiydi, çalışmayı pek sevmezdi.

Beni de kaybetmek istemiyordu.

Günleri evde yemekleri hazırlardı.

Bir gün ona karşı duygularım değişir diye boşa bekledim.

Olmadı.

 

Her fırsatta beni hediyelere boğmasından bıkmıştım.

Gene de bir şey değişmedi.

Ne yazık ki hepsi boşunaymış.

Eski eşim bana göre iyi bir insandı.

Gene de aramızdaki duvar yıkılmadı.

 

 İçimde hiçbir his olmadan günler, haftalar, aylar geçti.

Günler geçti, mevcut durumu sürdürmem imkânsızlaştı.

Kimseye de söyleyemedim.

Yaşadıklarımda bilinçaltımda birikti.

Unutkan ve dikkatsiz biri oldum.

 

Ayten devam ediyordu;

Kardeşim İlhan’ layız.

Hasta halamı ziyarete gidiyoruz.

Ben direksiyondayım, yer otoban, hızım:140 civarı.

Birden gözüm karardı.

Ayağım frene gitti.

Sonrasını hatırlamıyorum,

Gözümü açtığımda araba takla atmıştı.

 

İlhan (Sesleniyor): Abla iyi misin?

Ben: İyiyim, ne oldu, kaza mı yaptık?

İlhan ambulansı aradı.

Ambulans geldi. Bizi acile götürdüler.

Allah’tan sadece birkaç sıyrıktı.

Hastanede rutin tetkikler sonrası taburcu olduk.

Olayı kimseye anlatmama kararı aldık.

 

Kardeşim benim dikkatsizliğimden pirelenmişti.

İlhan: Abla, sende uzun zamandır bir tuhaflık var.

Evde ters giden bir şeyler mi var?

Ben: Dayanamayıp ağlamaya başlıyorum.

 

Ayten anlatmayı sürdürüyor;

Tüm yaşadıklarımı, olanları ve 2 yıl evvel boşandığımızı anlattım.

Artık daha fazla saklayamadım.

 Sen bir şekilde annelere söylersin, ben korkumdan söyleyemem.

 

İlhan: Canım ablam, keşke bana ilk günden söyleseydin.

Biliyorsun, ben hep senin yanındayım.

Sen merak etme, ben annelere söylerim.

Artık daha fazla o evde durmana da gerek yok.

Sana güzel bir ev bulalım, kısa zamanda unutursun.

Serdar: (Ağlamam bir türlü kesilmiyor): Sağ ol, canım benim.

İyi ki varsın, eşimle boşanırken evlerinden birini bana bıraktı.

Orada da oturabilirim, sorun yok!

 

Can: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 4: Güç Sarhoşluğundan Kurtulalım!  

Tüketim Sarhoşluğundan Ayılalım! 

 6 S Uygulayalım

Anlatılan duruma uygun bir kanun diyebilirim!

Ayten yeni işinde ilgili kanuna uygun davranmaz.

Patronunun onu  bir tüketim sarhoşu yapmasına izin verir!

 

Ayten konuşmasını sürdürür;

Bu konuşmadan sonra 2 yıl daha geçmiştir. 

Bu arada avcılarda bir ev ve Marmaris’te bir yazlık almıştım.

Maaşım çok iyi, patron yıllık kazançtan prim de veriyordu.

 

Yalnız eksik olan bir şey vardı.

Hiçbir erkeğe karşı bir şey hissedemiyorum...

Evlendiğimden bu yana, kaç erkek oldu.

Sıfır elektrik!

 

Hayatımda beni seven, benim sevebileceğim bir erkek yok mu?

Ayten, Serdar'a döner;

"Belki de bu sensindir!"

Yalnız ruhum çok yaralı ve çok kırılganım çok.

Önce yaralarım iyileşmeli!

Beni anla ne olur!

Yapabilir misin?

 

Serdar, Ayten’in anlattıklarını sözünü kesmeden dinlemiştir.

Ellerini Ayten’in ellerinin üzerine koyar.

Ufak, beyaz, narin elleri var diye düşünür.

Hiç konuşmadan bir süre öylece kalırlar.

Serdar “ bu kız beni seviyor”, ben de onu.

Öyleyse daha sevecen olmalıyım diye aklından geçirmektedir.

 

Serdar: Canım sahile inelim, temiz hava alırız, kafamız dağılır.

Ayten: Olur, bir tanem.

Benim arabayla Sarayburnu yolundayız, temiz hava iyi geldi.

K.... otel civarı!

Birden otelin roofu aklıma geliyor.

Direksiyonu otele kırdım.

 

Ben: Canım tebdili mekânda ferahlık vardır derler, birazda burada takılalım.

Ayten: Bu gece farklı şeyler yapalım.

İçimden çılgınlık yapmak geliyor, her şeye varım.

Az sonra roof’ tayız, 2 alkolsüz kokteyl masamızda!

Ayten geçmişle ilgili kopuk, kopuk şeyler anlatıyor.

Duygusal anlar, manzara müthiş!

Dolunay  zamanı, gökyüzünde yıldızlar geçit töreninde!

Denizin iyot kokusunu ciğerlerimize çekiyoruz.

 

Barda uzun saçlı bir genç hem çalıyor, hem söylüyor;

“Olmasa mektubun/ yazdıkların olmasa!

 Kim inanır senle ayrıldığımıza…”

 

Ayten’i dansa kaldırıyorum, vücutlarımız temas ediyor!

Yüzü omzumda, saçları boynumda, çokça göz göze geliyoruz.

Parçanın büyüsü, aramızdaki elektrik, aşka susamışlık!

İçmeden sarhoşuz, parça bitti, oturduk.

Canım 5 dakika diyerek masadan kalktım.

 

Otelin resepsiyon ’ununa vardım.

Denize bakan balkonlu bir oda tuttum.

Geri döndüm.

Ayten “ne yaptın” diye sordu.

Cebimden oda kartını çıkardım.

Ayten: Beni hiç anlamıyorsun.

Hayatımda bir erkeğe  hazır değilim.

 

Serdar: Canım, isteğim sadece sana sarılıp film seyretmek.

Sıcaklığını hissedeyim, saçlarını okşayayım!

Sabah yanında uyanma arzum, kötü bir şey mi?

 

Ayten bir süre konuşmadı, somurtuyor, gözlerini kaçırıyordu.

Serdar: Canım bu kadar üzülme, gidip odayı iade ederim.

Ayten(Masadan kalkıp koluma giriyor): Canım belki de böylesi daha iyi!

Olanda hayır vardır!

Benim içinde değişiklik olur, Madem yer ayırtın, gel çıkalım!

 

Caner: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 3: Şimdiyi yaşayalım! Keşke, Asla, Her Zaman, Mutlaka Demeyelim!

Yaşanılan ortama uygun bir kanun diyebilirim!

 

Az sonra odadayız. Balkon keyfi, deniz tablo gibi!

T.V de Soft bir müzik, Ayten duşa giriyor.

Çıkınca ben girdim!

Hava sıcak, ikimizde bornozlayız.

 Yıldızların altında, baş başa kaldık!

Aniden bir yaz yağmuru sürpriz yaptı, ardından sağanağa döndü.

Şimşekler çakıyor, gök gürlüyor, derken elektrikler de gidiverdi.

Yıldızlar ve ara sıra çakan şimşeklerin aydınlığında kalakaldık.

Birden şiddetli bir şimşek çakıyor.

Ayten çığlık atarak bana sarıldı.

Sırtındaki bornoz yere düştü.

Sevişiyoruz.

 

Caner: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 2: Lütfen Kalp Kırmayalım. 

Öncelikle Kendi Kalbimizi! 

Yalanlara Yer Yok!

 

Yaşanılanlara uygun bir kanun diyebilirim!

Böylece, hayatımda Ayten’ li günler başladı.

Günler, günleri kovaladı.

Bir akşamüstü işten yeni gelmiştim!

Anneciğim sofrayı hazırlarken telefonum çaldı. Arayan Ayten’ di.

 

Ayten: Aşkitom, kuzenim Türkan ve sevgilisi İsmet yanımda!

Gel  seni tanıştırayım.

Gölet kafedeyiz!

Serdar: Tatlım gelmez miyim? Duş alıp çıkıyorum.

1 saat sonra hep beraberiz, gırgır, şamata!

Kahkahalar masamızdan komşu masalara yayılıyor.

Serdar: Açsınızdır, haydin gidip bir şeyler yiyelim?

 

Az sonra, Bakırköy G....’ e vardık.

Ayten’le ben içki sigara içmiyoruz.

Türkan geveze biri!

Eskilerden anlatıyor.

 

Türkan: Bana soracak olursanız, sizin ilişkiniz yürümez!

Ayten’i tanırım, zevkleri farklıdır.

Uzun süre beraber yaşadık.

Haftada en az 3-4 kere gecelere akar!

Yoksa yaşayamaz.

FOX, X-Large kulüplerinin dili olsa da konuşsa!

Her gece eğlencenin dibine vururduk.

Ah ne günlerdi.

 

Türkan: Değil mi kız? Neden hiç konuşmuyorsun?

Ayten:(Gayet sakin): O zamanlar gençtik, bizden geçti artık.

 

Türkan(Bana dönüyor): Bir kere Türkan esmer, uzun boylu, Sakallıbıyıklı erkek sever.

Erkek dediğin vahşi, vahşi görünümlü olmalı.

Sen onun tipi bile değilsin.

 

Konuşma nereye varacak diye bekliyorum.

İsmet: Aşkım çok konuşuyorsun.

Bak Serdar’ ı kırıyorsun, onlar birbirini beğenmiş,

Hem çok efendi bir arkadaş.

Haksızlık etmiyor musun?

 

Kemal: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 5: Öfkeye Karşı Sünger Olmayalım, Teflon Olalım,

Hedefimiz: Her gün 10 Bin karar olsun.


Serdar  öfkeye karşı teflon olmayı başarıyor. 10 Puan!

 

Konuşmalardan dehşet içinde kalmıştım.

En çok da Ayten’in ağzını açmaması beni delirtti.

İçimden bir tekmede masayı devirip, çıkıp gitmek gelmişti.

Gene de mantığım galip geldi.

Kendime  “oğlum sakin ol” dedim.

Bakalım, sonu nereye varacaktı.

Sabır, sabır, sabır telkinleriyle dişlerimi sıktım.

 

Türkan bu sefer de İsmete döndü.

Yüksek sesle konuşmasına devam etti:

Sen de kim oluyorsun, bana akıl veremezsin!

Tüm erkekler hepiniz aynı şeyin peşindesiniz!

Tek istediğiniz bizimle yatmak.

Artık  “kaşarlandık”.

Serdar’la Ayten yürümez diyorum,

 İşte o kadar, ister alının, ister alınmayın.

 Zaten yakışmıyorsunuz.

 Baksana erkek dediğin uzun boylu, kalıplı olmalı!

Ayten, Serdar’dan daha uzun, bak buraya yazıyorum!

Ben Ayten’i tanıyorsam bu ilişki 1 ay sürmez, biter.

 

O gece buna benzer ipe sapa gelmez konuşmalarla noktalandı,

Gece bitene kadar kendime hâkim olmam mucizeydi.

Beni hayrete düşüren Ayten’ di!

Ayten’in beni çıldırttı!

İnadına sustu!

 

Ayrılırken önce onları, sonra Ayten’i evine bıraktım.

Hatta ayrılırken “hiçbir şey olmamış gibi” öpüştük.

Ayten yolda susmaya devam etti.

Kendisi ve benim hakkımda o sözler söylenmemiş gibiydi!

Tek kelime etmedi, gece böylece sonlandı.

Eve geldiğimde suratım öyle karışmıştı ki;

Anacığım  telaşlandı!

Annem(Nebahat): Oğlum sorun mu var?

 

Kalbi kırılan Serdar Annesinin(Nebahat) dizlerinde ağlamaya başlar!

Sinirlerim, boşalmıştı. Hem ağlıyor, hem anlatıyorum:

Serdar: Anne, kırk yılda bir kızdan hoşlandım.

O da bana bunların yapılmasına ses çıkarmadı?

Annem: Oğlum anlattığın kadarıyla bu kızdan sana hayır yok.

Hem benim oğlum, filim artistlerinden yakışıklı.

Sana kız mı yok?

Ben: Anacığım öyle diyorsun da, gönül bu!

Aka da konar, b.ka da” değil mi?

Anlaşılan benim ki aka konmamış.

 

O günden sonra hiç aramadım.

Ayten’in beni aramasını bekledim,

4 gün geçti, ofisteyim, telefonum çaldı.

Tanımadığım bir kız sesi, açıyorum!

Merhaba, ben Türkan, içimden kim bu kız diye geçirdim.

Aniden Ayten’le aramızı bozan kadını sesinden tanıdım!

 

Caner: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 10: 
Dosta/düşmana çözüm odaklı iletişim sunalım,

Ret edilemeyecek bir teklifimiz olsun,  

Kazanan Akıllı öfkemiz olacaktır.

Yaşananlara uygun bir kanun olduğunu düşünüyorum.

Serdar Türkan’ a Ret Edemeyeceği Bir Teklif Yapıyor!

 

Türkan(ağlıyor): Serdar bey, lütfen beni affedin.

Çok içince neler saçmaladım bilmiyorum.

O gece ağzımdan çıkanları inanın hatırlamıyorum.

Çok kötü şeyler söylemişim.

Ayten’le İsmet bir, bir anlattılar.

Aman ALLAH’ ım ben neler söylemişim.

 

O geceden beri Ayten evden çıkmadı.

Sürekli ağlıyor, izin verin, ayaklarınıza kapanayım.

Lütfen benim yüzümden Ayten’le ayrılmayın.

Tekrar bir araya gelin!

Bana ne ceza verirseniz verin, razıyım.

 

Serdar: Bak Türkan hanım!

Kulaklarını aç da, beni iyice dinle.

O gece yalnız olmadığımız için ağzımı açmadım.

Bir daha benim bulunduğum ortamda seni görmeyeyim!

Bana telefon edersen!

Olmadı Ayten’in yanında seni görmeyeyim!

Yoksa seni öyle bir yaparım ki!

İnsan içine bir daha çıkamazsın.

 

Son olarak telefonu kapatmadan sana bir iyilik yapayım,

Yanındaki İsmet denilen çocuk var ya!

Senin hayatında görüp göreceğin tek düzgün adam o.

Ya onunla evlenirsin.

Yada sokaklara düşersin.

Artık ayağını denk alırsın veya almazsın.

Tercih senin!

 

Aradan yıllar geçince Türkan İsmetle evlenecekti.

Sonrasında sözümü dikkate aldığını öğrenince haklı çıktım.

Cevaplamasına fırsat vermeden telefonu yüzüne kapattım.

Ayten’in telefonunu çevirdim.

Bir saate kadar evde olacağımı, ayrılmamasını söyledim.

Kemal: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 8: 
KAİZEN Uygulayalım! 

Korkularımızı Unutalım,

 Yaşam Değerlerimiz için yaşayalım!

Yaşananlara uygun bir kanun olduğunu düşünüyorum


Serdar  bu kanuna ters davranarak, Ayten'i affediyor!

 

Serdar: Yarım saat sonra Ayten’in kapısındaydım.

Karşımda gördüğümde onu ne kadar özlediğimi fark ettim.

Saçı başı darmadağınık, makyajsız, altında bir kısa şort vardı.

Aniden öpücüklerden yüzüm gözüm sırılsıklam oluyor.

Ayten kaçacakmışım da bırakmak istemezmiş gibi sımsıkı sarılmıştı.

Kemiklerimi kırılacağından korktum.

 

Ayten bir yandan ağlıyor!

Bir yandan neremi bulursa öpmeye çalışıyordu.

Seni çok seviyorum,

Ne olur beni bırakma diye de yalvarıyordu”.

 

Bu duygu seli karşısında bende kendimi bıraktım.

Üstelik çok da özlemişim, üstümüzdekileri yırtarcasına çıkarttık.

Oracıkta, yerde, halının üstünde seviştik.

Sevişmemizde az şehvet, biraz aşk, biraz hasret vardı!

Çokça da burukluk hissettik, ikimiz de.

 

Biraz sonra kendimize gelmiştik.

Bir daha Türkan’la görüşürse kendisini bırakacağımı söyledim.

Hayatındaki tüm gerçekleri tek, tek yeniden anlatmasını söylüyorum.

Ayrıldıktan sonra hayatına kim girmişti?

Diye defalarca sordum.

Anne, babasının üstüne yeminler etti.

Benden başka hiçbir erkeğin girmediğini söyledi.

Ben de inandım.

İkna oldum.

 

Yeniden başlamak gerekir bazen!

Bizde öyle yaptık.

Gene eskisi gibi, el ele göz göze olduk.

Aşkımız kaldığı yerden tekrar alevlendi.

Yalnızca bu defa daha bir tutkulu, daha göz önündeydi.

 

Günler, haftalar, aylar böylece akıp geçer!

Artık sırası gelmişti.

Hiç ummadığı bir andı!

Herkesin  içinde, bağıra, çağıra Ayten’ e evlenme teklif ettim.

Oda sevinçten çılgına dönerek boynuma sarıldı.

Her zamanki gibi ağlaya ağlaya, evet diye bağırdı.

 

Sonrası bildiğiniz malum şeyler!

Konuyu anneme açıyorum.

Anneciğim hiçbir zaman Ayten’i pek sevememişti.

Gene de oğlum geçinecek olan sensin dedi.

“Sen istiyorsan, bize senin yanında olmak düşer.”

Hazır olduğunuz zaman bizde gider usulüne göre kızı isteriz.

Yeter ki siz mutlu olun diyerek gönlümü aldı.

 

Aradan günler geçti.

Ayten haftaya Samsun’da düğünleri olduğunu söyledi.

Gitmek için iznimi istiyordu.

Annesiyle gidecekmiş.

Teyze oğlu evleniyormuş da!

İstersem gelebileceğimi de eklemeyi ihmal etmiyor.

Ben çalışıyorum, işler de yoğun, nasıl giderim?

 Birde aramızda nişan bile yok, ne sıfatla yanında olurdum.

 İzin veriyorum.

Tek şartım var;

Türkan’la yan yana gelmeyecekti.

Konuşmayacaksın, hatta selam bile yasak!

Ayten kabul ediyor.

Sevinçten gene öpücüklere boğuldum.

Kemal: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 2: 
Lütfen Kalp Kırmayalım. 

Öncelikle Kendi Kalbimizi! 

Yalanlara Yer Yok!

Ayten bu kanuna uygun davranmaz, yalanlarına devam eder.

 

Ayten söz vermiştir; Türkan’la konuşmayacaktır. Artık Yalana yer yoktur!

Diyeceksiniz ki. Samsun’da düğün var!

Orda olanlardan nasıl haberin olacak?

Bu konuda Allah’tan şanslıyım.

Ziya diye bir arkadaşım vardı.

Ayten’ler in uzaktan akrabası!

Ziya benim de mahalleden arkadaşımdır.

 

Ayten bilmiyor. Ziya’dan rica ediyorum.

Ayten Türkan yakınlaşması olursa bana bildirecek.

 Yapabilirse de fotoğraflayacaktı.

Ayten için test zamanı, aşkımız içinde!

Bekleyip görecektik.

 Yalansız bir hayat ne kadar mümkündü?

 

Düğün sürecinde, Ziya, Samsundan beni aradı.

Köy düğünü kına gecesi, düğün, yemek vesaire olanları detaylıca anlattı.

Kına gecesi ertesiydi!

Sonrasında Ayten’le konuşup, Türkan’ı sordum.

Ayten: Aşkım, Türkan yanaşmak istedi de selam bile vermedim.

Ben: Tamam, Canım, iyi eğlenceler.

Deyip kapatıyorum, ardından Ziya’ yı aradım,

 

Ziya: Abi, senin Ayten kına gecesinde Türkan’la hiç ayrılmadılar.

Yan yana oturdular, beraber oyunlar oynadılar.

Sahi sen benimle dalga mı geçiyorsun.

Bunlar dargın falan değiller ki!

Neredeyse aralarından su sızmıyor.

 

Ben: Oğlum emin misin?

Bak, bu çok önemli, kendi gözlerinle gördün mü?

Ziya: Abime yanlış yapar mıyım?

Fotoda çektim, inanmazsın diye.

Kendi gözlerinle de göreceksin.

İyi akşamlar, ararım gene…

Şüphesiz anladınız! Tekrardan şoktayım!

Ayten, durduk yerde kırk yalan söylüyordu.

Sonunda düğün bitti. Ayten İstanbul’a döndü.

Gene de hiçbir şey söylemiyorum.

Kesin kararım için başka yalanları beklemedeyim...

 

Bir gün, saat 5 civarıydı, Ayten aradı;

Oradan buradan lafladık.

Annesiyle, cuma pazarında olduklarını söylüyor.

Telefondan  da pazarcıların bağırışları bile duyuluyor.

Balıkçıdan palamut almışlar.

Buna benzer konuşmalar yapıyoruz.

 

Annesi yemeğe davet etti. Ertesi akşam Ayten’ ler deyim.

Yemekte balık keyfi, lüfer yiyoruz.

Annesine (Necmiye) takılıyorum.

Ben: Anne, dün palamut yediniz.

Bugün ben geldim diye lüfer, iki gün üst üste balık yiyorsunuz.

Anne: Oğlum dün türlü yedik.

Balığı bugün ilhan(Ayten’in kardeşi) getirdi.

Kısmetlisin!

Yoksa balık sevmez misin?

 

Ben: Anne, dün Ayten’le pazardan palamut almadınız mı?

Anne: Hayır oğlum, nereden çıkardın.

Dün ben komşularla Eyüp Sultan hazretlerini ziyaretteydim.

O an Ayten’in yüzüne baktığım.

Gözlerini kaçırdı.

 Aceleyle yerinden kalktı.

Masadaki kirli tabakları toplamaya başladı.

 

O gece hiç konuşmuyoruz.

Kızgınlığım da geçmiyor!

Başım ağrıması bahanesiyle yemeği kısa kesip ayrıldım.

 

Ertesi akşamüzeri, telefonum çaldı!

Bu sefer sesinden tanıdım, arayan gene Türkan'dı.

Ben: Beni arama demiştim!

Türkan: Önce söyleyeceklerimi dinle lütfen.

Sonra ne diyeceksen dersin.

Aslında o gece doğruyu söyleyince kötü kişi oldum.

Gerçekleri bil istedim.

Bunu yapıyorum, çünkü Türkan’la evleneceksiniz!

Sen her şeyi öğren de, sonra gene evleneceksen evlenirsin.

Yalnız gerçekleri söyledim diye beni kimse linç etmesin!

 

Ben: Yumurtla bakalım, gene neler kusacaksın!

İnşallah bu sefer ağzından çıkanı kulağın duyar.

Türkan: Ayten sana gerçekleri söyledi mi?

Hiç sanmıyorum! 

 

Eşiyle boşanmalarının sebebi; Petrolcü sevgilisi!

Türkan evlenmeden evvel hayatındaki ilk erkekti.

Evlendikten sonrada ilişkileri sürdü.

Gizli, gizli devam ettiğine şahidim.

Eşiyle yataklarını ondan ayırdılar.

Cinsel beraberlik sorunları vardı.

Yatak odasını kilitlemesi de buna bağlı!

Sırrı da petrolcü sevgilide gizli!

 

Ayten, ailesine petrolcü sevgiliyi söyleyemiyor.

Sonuçta sevmediği biriyle evlenmek zorunda kaldı.

Eşi de aksine melek gibiydi.

Ayten ne yaptıysa, araları düzelir diye sabretti.

4 yıl aynı evde umutla bekledi.

Eşi her gün evi çiçeklerle donatırdı.

Ayten’i hediyelere boğardı.

Tektaş, pırlantalar, kolyeler vesaire, vesaire!

Gene de eşi Ayten’ e yaranamadı!

 

Ayten petrolcü sevgiliyi sürekli herkes den sakladı.

Çünkü  adam evli ve üstelik 6 çocukluydu!

Yetmedi, Ayten’den 30 yaş da büyüktü.

Buna rağmen ilişkileri Ayten evliyken de devam etti!

Sonunda Ayten’le resmen boşandılar.

 

Ayten sevgilisinin benzin istasyonlarının muhasebe, para işlerine bakmaya başladı.

 Öyle ki adam Ayten’e 1 yazlık, 1 araba bile aldı.

Harcadığı paranın ise haddi, hesabı yoktu.

Senle tanıştıktan sonrada gizli gizli buluştuklarına eminim.

 

Ben(Serdar): Bu kadar anlattın.

Tamam, sana inanıyorum.

Öyleyse adamın adı ve adresini de biliyorsundur.

Türkan: Adı: Seyfettin K....lu,    Şirket: K..…lu petrol.

İnternetten girersen bulursun.

 

Ben: Başka neler var bilmediğim?

Türkan: Ayten resmen boşandıktan sonraydı.

Biz 1 yıl aynı evde oturmaya başladık.

Şöyle ki haftanın 3 günü petrolcüyle takılır!

4 günü ise benimle gecelere akardı.

 

FOX, X-Largo gibi marjinal yerlere giderdik.

Âlem bazen sabaha kadar sürerdi.

Bazen de eve hiç gelmezdik.

Sözün özü;

Ben ne kadar kaşarsam, Ayten’de o kadar kaşar!

Bu kadar basit!

 

O gece neden bana tek kelime edemedi.

Ağzını açarsa söyleyeceklerimden korktu.

Seni kaybetmek istemiyordu.

Çünkü amacı senle evlenmek!

 Ayrıca boşanması da petrolcünün sayesinde oldu.

 Adamları eski eşini ikna ettiler sanıyorum.

Yoksa Ayten hala evli olabilirdi.

 

Türkan bunları söyledi!

 İyi geceler deyip telefonu kapattı.

Kemal: Akıllı ÖfkeKazansın! 

Kanun 9: 
Birbirimizi Akıllıca Dinleyelim. 

Empati kuralım! 

Amacımız kavga olmasın. 

Öfkenin kök nedenine odaklanalım.

Serdar Akıllıca dinlemeyi başaramamıştır. Kanuna uyar. Ayten’i terk etmeye karar verir.

 

Telefonu kapadım. Öğrendiklerim beynimi kemiriyordu!

O gece hiç uyku tutmadı.

Ertesi akşam Ayten’i avcılara götürdüm.

İlk tanıştığımız banka oturduk;

Ben: Ayten, bak, seninle bu bankta tanıştık.

Aradan 2 yıl geçti!

Dün akşam hakkındaki tüm gerçekleri öğrendim.

Aslında seninle evlenmekte kararlıydım.

Ne ailem, ne arkadaşlarım umurumda bile değildi.

 

 Ne yazık şu an benim için hiçsin!

Üstünde oturduğun bank kadar bile değerin kalmadı.

 Ne yaptımsa yalanlarından vazgeçmedin.

Yalansız yaşaman imkânsız!

Bol şans demiyorum.

Çünkü sana hakkımı helal etmiyorum.

 

Ayten, her zaman yaptığı gibiydi.

En etkili silahını kullandı!

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Yıllar sonra hatırımda kalan son sözleri şöyle oldu;

Ayten: “Tüm söylediklerim seni kaybetmemek içindi.

“Beni son defa affet”

 

Hıçkırıkları sözlerini tamamlamasına engel oldu.

Ben yumuşamayınca arkasından son kozunu oynadı.

Banktan kalkıp ayrılırken ayaklarıma kapandı.

Bacaklarımdan kavradı.

Benimle birlikte birkaç metre yerde sürükleniyor!

Ayten’i zorla itiyorum.

Hızla arabama girdim.

Oradan uzaklaşmak zorunda kaldım.

...

 

Serdar: Evet, arkadaşlar

Bir maceram da burada sonlandı.

İnsan yasadıklarını anlatırken yeniden yaşaması kötü!

 Burak kut şarkı sözleri aklıma takılıyor;

 “Yaşandı ve bitti saygısızca “

Diyorum.

Sanırım en doğrusu bu…

 

Kemal: Paradoks şurada!

Ayten gibi bir Yalancı/Palavracı/Korkak öfkeli bir kadın seni hem kandırıyor!

Senin tarafından kandırılmamayı bekliyor.

Bu tutarsızlık! Hatta saçmalık!

 

Can: Ayten’ in ki tipik bir Öfke Kolik davranışı!

Utanma, suçluluk veya pişmanlık duyamıyor.

Beyninde bu duyguları işleyebilecek bir merkez de yok sanki!

Varsa bile bozuk olmalı.

 

Caner: En ufak bir vicdan azabı duymuyor.

Seni kolayca kandırıyor.

Şansın varmış!

Evlenebilirdiniz!

Seni tehdit edebilir veya sana çok zarar verebilirdi.

Kendi çıkarları için sana zarar vermekten asla çekinmezdi.

Öfke Kolik olarak sana her istediğini yaptırabilmesi bu yüzden!

 

Can: Ayten oldukça deneyimli biri.

Beklenmedik yalanlar icat etmekte çok usta.

Olayları o kadar abartıyor ki!

Bir noktadan sonra saçmalaması kaçınılmaz.

 

Kemal: Çarpıtılmış gerçekleri bir öykünün arasına ustaca gizleyebiliyor.

Saf ve iyi niyetli Serdar’ ı yalanlarına kolayca kandırıyor.

Bu çok kolay!

Bu konuda oldukça başarılı!

 

Caner: Ayten senden doğruyu beklerken!

Kendisi yalanlar söylemeye devam ediyor.

Yalan söylerken dahi gerçeğin etkilerini yaşıyor.

Dışarıya gösterdiği olumlu yüzün arkası da kirli!

Yalnızca kendisinin sahibi olduğu bir kötülük seziliyor.

 

Can: Ayten kötü olanı dışarıyla paylaşamıyor.

 Bu ona zor geliyor.

Yalan söylemesi daha kolay sanki!

 

Kemal: Ayten, kötünün sonuçlarını kendi içinde yaşıyor.

Yani yalanlarının acısını içine hapsetmiş!

Acıyı içeri hapsetmek bazen iyi de olabilir.

 

Can: Ayten yalanlarla, kendi yaptıklarının cezasını çekiyor.

Yaptıklarını paylaşmalı ki, sonuçlarına katlanabilsin!

Ders çıkarmaması bundan!

 

Caner: Ayten yardım istemeyi ret ediyor.

Tek başına mücadele etmeyi seçiyor.

 

Can: Ayten Serdar’a zarar verecek her durumu gizliyor.

Kendi içinde barındırıp, tüm zararı üstlenmeyi seçiyor.

 

Kemal: Hayat yalanlar ile ilerlemiyor!

Ayten kendisine ve Serdar’a söylediği yalanlardan fayda peşinde!

 

Serdar: Etrafımı kaplayan yalan perdesini fark edemedim.

Ardındaki gerçeği görmem zaman aldı.

Bunun için sorgulayabilirdim.

Eleştirel düşünmem gerekirdi.

 

Can: Serdar arka planda bulunan gerçeği keşfedemedi.

Eleştiremiyor ve felsefe yapamıyor.

 

Caner: Ancak çoğu olayda kesin bir doğruya ulaşılamaz.

Ancak ortak bir doğruya ulaşabilir.

Doğru ve gerçek bizlerden bağımsız değildir.

Toplumun üyelerince uzlaşılmış şeylerdir...

 

Serdar: Akıllı Öfke 10 Kanunuuygulasaydım. Sonuç farklı olabilirdi!

Devam edecek…

 
Toplam blog
: 92
: 440
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

Şükrü ÖZGÜR İ.T.Ü Metalürji mühendisliğinden mezun oldu. Kamu ve özel sektörde farklı pozisyonlar..