Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '21

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

AKIŞTA MISIN?

“Akışta kal!” ya da “ Akışına bırak!” cümlesini sıkça duyduğumuz bir çağda yaşıyoruz. İki pozitif komut cümlesi de, gerçekten insan için faydalı hatta rahatlatıcı yaşam önerisidir. Önemli olan, tam tanımıyla bu komutu alıp yaşama aktarmaktır.

Dalında eskiyip rüzgâra kapılan bir yaprak gibi nereye gideceği belli olmadan sürüklenerek akışta kalmak şeklinde yaşam yolculuğumuz nasıl sonlanır bilemeyiz. Bir gemiye ya da uçağa bindiğimizde de akıştayızdır ama rota bellidir. Hedeflediğimiz yere doğru yolda oluruz. Mesele nereye varmak istediğimizi belirlemektir. Akış, yaşama müdahale etmeden gelişine yaşamak için programlı değildir. Varılmak istenene göre belirlenen yolu geçmemizi sağlayan güçtür. Yolu biz kurarız, hedefi biz belirleriz.

Hedefi belirlemek ve akışı aktif etmek için ne yapmalıyız peki? Kendimizle samimi bir konuşma yapmakla başlayabiliriz. Bunu bir meslek edinmek için hedef koymak gibi algılamayın ya da bu hedefin içeriği zengin olmak, başarılı olmakla ilgili değil.

Hepimiz yaratılışımızda Tanrı’dan parçalarla ödüllendirildik. Onun sahip olduğu güçlerden yaşamımıza aktarabileceklerimiz var. Tanımlayın kendinizi. “Yaratanın hangi özel özelliğini benimseyip hedefime almalıyım ve bu yolda ilerlemeliyim?” diye düşünme zamanı şimdi. Özel özellikler; bilgelik, yaratıcılık, ilham hatta netlik, anlayış, şefkat yaşam için değerlidir. Birçok kıymetli özellik sayabiliriz. Bunlardan hangisine hizmet edeceğiz? Aslında kısıtlı da değilsiniz. Dilediğiniz özellikleri birleştirerek kendi akış yolunuzu ona göre belirleyebilirsiniz. Mesela, bilgelikle birlikte yaratıcılık özelliğini bir arada yaşayabilir veya anlayışlı olmakla birlikte şefkat dağıtıcı olabilirsiniz.

Bindiğiniz bir aracın şoförü siz nereye gitmek istediğinizi söyleyesiye kadar güzergâhı belirlemeyecektir. Siz de yaşama nereye gideceğinizi söyleyeceksiniz ki rotası belirlenmiş akış yoluna sahip olun. Şoför belirlenen yolda ilerlerken siz arka koltukta ilginizi çekerse yola bakarsınız ya da elinizdeki kitaba, telefonunuzdaki paylaşımlara bakarak yolculuk edersiniz. Yani siz yolun keyfini çıkartıp zamanı kalitelendirirken yolunuzdasınızdır ve hedefinize doğru akıştasınızdır. Siz şoföre yolu değiştirmeyi önermedikçe, şoför belirlediğiniz hedefe doğru yolda devam eder.

Siz aksi yönde giderek varmak istediğiniz yere varamazsınız. Yolun yarısında inip yolu değiştirmek istediğiniz de de akışınız kesilir ve yeni yön belirlemeniz gerekecektir. Yapay zekâ navigasyonları düşünün. “ Rota yeniden oluşturuldu,” der ve siz zaman kaybetmiş, yeniden yola düşmüş olursunuz. Akışla kavga etmek, gidişatı beğenmemek ve sürekli değiştirmeye çalışmak yolu zorlaştırır ve akış bozulur. Gitmek istediğiniz yönün tersine giderek bir yere varamazsınız.

Akış budur. Akış, nereye gideceğinizi bilmeden sizi bir yere getiren bir güç değildir. Sizin belirlediğiniz yolun engebelerini, karmaşıklığını siz diledikçe temizleyecek ve gitmenize katkı sağlayacak teslimiyetle, vazgeçmeden, rotayı şaşırmadan ilerlediğinizde huzura kavuşmanızı sağlayacak yoldur.

İnsanlar akışında yani yolunda giden, sorun çıkmayan ilişkilere karşı bile korkakça bakarlar. Bu öz değer eksikliğiyle ilgilidir aslında. “Bu kadar mükemmel olamaz, kesin bir durum var,” cümlesi gelecek kaygısı yarattığı için zihniniz önlemler almaya yönlendirdiğinde akış bozulur. Şüphe, akışın bloke olmasını sağlar. Şüphe, ne istediğimizden emin olmadığımız hatta kendimizi iyi tanımadığımız, sevmediğimiz ve güvenmediğimiz zamanlarda ortaya çıkar. Başkalarına güvenmiyor olduğumuzu düşünüp önlemler alırken aslında başımıza gelecek olumsuz olasılıklara karşı kendimizi güçsüz hissetmememizin yarattığı hastalıklı bir süreç başlatırız. Bu olumsuz olasılıkları çekme gücü milyonlarca iyi sonuçlanacak olumlu olasılıklara ihanet etmemizi ve uzaklaşmamızı sağlar. Akış yine bozulmuştur çünkü akış komutu net olmalıdır.

Yeniden şoför örneğine dönelim. Şoföre bir semt adı söyledik ve yoldayız diyelim; akış belli ve merak edip güzergâhı sorduk. Eminim ustalaşmış şoför bizi istediğimiz hedefe kendisinin de çok zorlanmayacağı şekilde bir yol seçerek götürecektir ama kaygılar ve şüphe yolun değişmesinin iyi bir fikir olduğunu düşündürür. Zorlayarak yolu değiştiririz hatta yoldaşımızı kızdırabilir gerginlik ve huzursuzluk da yaratabiliriz. Yeniden olasılıklar ile zihin meşgul olur yani yeniden zaman kaybı ve hedefe varamama hatta varışın gecikmesine neden olabiliriz. Zıtlıklar yasasına uygun olarak kendimizi çırpınırken bulabiliriz.  Hem de zamanımız belirsiz ve kısıtlıyken müsriflik yapmış olur, yaşama karşı ihanet etmiş oluruz.

“Ben söyledim aslında bu yoldan gitsek böyle olmayacaktı,” cümlesiyle kendinizi haklı çıkartma çabanızda gözden kaçırdığınız bir şey olacaktır. Akış sizi hedefe ulaştırırken o hedefin kazanımlarına da hazır hale getirmeyi hedefler. Yani size göre yoldan çıkmış olduğunuzu ve istediğiniz gibi bir yolda olmadığınızı düşünmeniz hatadır. Akıştaki yolun güzergâhında öğrenilecekler, kazanılacaklar ve kaybedilecekler sizi mertebenize ulaştıracaktır. “Her şey tamamen sürpriz oldu. Hiç böyle olacağını düşünmemiştim,” dediğiniz güzel deneyimlerle de karşılaşırsınız hatta aklınıza asla gelmeyecek hayalini bile düşünemeyeceğiniz güzellikte anıların içinde bulabilirsiniz kendinizi. Bunların hepsi sisteme hizmettir. İstem dışı kötü durumlar olabileceği gibi iyi durumlarda her zaman olacaktır. Yaratan aslında sizin nereye gitmek istediğinizi en iyi bilendir. Bırakın sizi en kısa yoldan hedefinize ulaştırsın. Yeter ki hercai olmayın.

Hercailikten uzaklaşmak için kendinize sormanız gereken sorular var. “Kimim? Neredeyim ve neden buradayım?  Mutlu muyum? Ne yaşasaydım, nasıl yaşasaydım daha mutlu olurdum?” Nasıl yaşamak istediğinizi bulunca da, “Neden böyle yaşamak istiyorum?” Sorusunu sorun kendinize. Bu sorunuzun cevabı rotanızı netleştirir. Bilinçaltınız bütün bu soruların cevabını net olarak cevaplar ama bilinciniz bu sorular karşısında net değildir. Kendimize mutlaka sormamız gereken en büyük soru, karşımıza çıkan her şeyin yaratılışımızla ne ilgisi olduğudur. Seçtiğimiz yemek, edindiğimiz arkadaşlar, evlilik kararı aldığımız insanlar ve işimiz gibi hayatı etiketleyen yanların var oluşumuzla ilgisi nedir sorgulamamız gerekir. Akışımıza hizmet edip edemeyeceği konusunu sorgulamak gerekir.

Birine kör kütük âşık oluruz ama bir türlü kavuşamayız. Deliririz, acı çekeriz ve “Neden beni istemiyor?” deriz. Akışa terstir çünkü ruhunuzla eş değer olmadığı gibi yaşamda olma amacınızla terstir. Kazanamadığımız okullar ve ödüller de öyle. Yaşamın aksilik ve imkânsızlık olarak gördüğümüz yanlarının akışımıza engel olmaması için hayatımızdan alındığını kabullenerek yolda olun. Alacağınız irili ufaklı kararlar öncesinde lütfen kendinize sorun, “Akışta mıyım? Sürükleniyor muyum?” deyin.

 “Bir türlü istediğime kavuşamadım sürekli aksilik çıkıyor, “ dediğinizde akışı bozduğunuzun farkına varın. Aksilikler sizin için hedefinizin doğru hedef olmadığını gösteren hayat işaretleridir. Yaşam mesajlarını okuyun. “Demek ki olmaması gerekiyor,” bilincinde olmayı öğrenin. Israrcı olmak akışı bozmaktır. Gideceğiniz yer bellidir ve siz ters yönde ilerlemeye çalıştığınızda yaşam sizi eninde sonunda yolunuza geri döndürür. Siz bunları yaşamın zulmü olarak görür, şikâyetlerinsiniz ama zamanı geldiğinde durumu anlarsınız.

Hadi şimdi kendine dürüst ol ve şefkatle kendini sarıl. Kendinle tanış ve anla. Dostum sence, akışta mısın, sürükleniyor musun?

 

 

 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..