Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '16

 
Kategori
Deneme
 

Aklımı tutamadım...

Aklımı tutamadım...
 

Son 2 aydır ben şahsen aklımı ve geçmişimi kaybetmiş gibiyim. Kendimi hiç ama hiç iyi hissetmiyorum. Bunun genel olarak yaşadığım her şeyle ilgisi olduğu gibi doğrudan ülkenin yaşadığı son derece hassas olaylarla ilgisi var.
 
Batıya yabancılaşıyoruz.
 
Kendimize yabancılaşıyoruz.
 
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerinden uzaklaşıyoruz.
 
Dünya ekonomisine uzaklaşıyoruz.
 
Çılgın Atatürk’ün bir asır evvelki hayalleri ile ulaşmaya çalıştığımız muasır medeniyet seviyesinden uzaklaşıp şortlu diye kadın dövüyoruz. Şoförü otobüsten fırlatıp atıyoruz. Falan-filan! Hepinizin, herkesin yaşadığı mevzular bunlar.
 
Kadın-erkek ilişkileri açısısından Ata Kemal ne kadar doğru söylediyse, Tülay o kadar doğru söylemiş son bloglarında ve çıkacak sonuç basit: ülke olarak , insan olarak hepimiz  çıldırmış gibiyiz. İnsan olarak kalitemiz yerlerde geziniyor. Hepimiz kredi kartımızın üç katı kadar borçluyuz, vatandaş olarak yoksullaşmışız bir beş sene evveline göre, terör ve darbeler görmüşüz, mal ve can güvenliği inancımız düşmüş ve artık köprülerden  bakıp geleceğe dair umut arıyoruz. Birçok insan yine yaftalanmış. Ve adalet ve demokrasi isteğimiz örselenmiş ve ertelenmiş; geçmişte birçok defa olduğu gibi!
 
Çok defa belirttiğim üzere  namus değil ancak ahlak sorunumuz ayyuka çıkmış. Vesağır sultan herkes bunun farkındayken her şeye rağmen kendisini diğerine göre haklı görüyor bu hayatta. Neyse...
 
İşte bu yüzden yazamıyorum uzun zamandır. Yazacağım şeyler gönlümü, gönülleri hırpalıyor. Bir sevgisizlik ve umutsuzluk hali doğuruyor.
 
 Sebebine gelince bir insan olarak kendimi mesnetsiz-dayanaksız- hissediyorum.
 
Oysa uzun zaman sonra çok güzel bir roman okudum. Ayşe Kulin’in “Bora’nın kitabını” ve içime umut çiçekleri ektim. Zorlu bir doğu coğrafyasında yetişen insanların acılarına göre son derece naif bir hayat yaşayan benim –hele öyle bir ortamdan çıkan bir eşcinsele kıyasla- son derece şanslı biri olduğum gerçeğiyle karşılaştım. Ayşe Kulin’in o eşsiz cümleleri arasında ve yalın betimlemeleriyle resmen hayata ve yazıma karşı raks ettim. Kendimi yazmak konusunda son derece enerjik hissettim. Ama ülkenin genel durumu üzerime fırtına kadar net çöktü ve yazdıklarım ne yazık ki umut ışığından çok karanlık ve soğuk  bir kış gecesini hatırlattı.
 
Yıllarca aşka dokunamayaşımda keza öyle, karanlık bir ruh hali yaratıyor. İlişkiden bahsetmiyorum, aşktan! Çünkü farklı şeyler. İnsanın bir anda ruhuna giren ve vazgeçemediği bir duygudan! Bu konuda bazı arkadaşlar güzel eserler veriyor. Ve biz de hevesle okuyoruz. Ama bir keresinde yazdığım gibi sahip olmayanların haset ve kıskançlıkla baktıkları bir duygu aşk! Ömrü ne kadardır, değildirden, bahsetmiyorum, sahip olamadıkça insanın hayatında yaşattığı gerilimi anlatmaya çalışıyorum.
 
Son olarak Ayşe Kulin’in kitabından bir alıntı:
 
“Kederi olan kişi dertleşmek, içini dökmek için birini ister yanında.  Öyle herhangi biri de olmaz yani. Yakını olacak, seveni olacak, halinden anlayan, derdini bilen biri olacak. Şimdi sen bu akşam yine içmeye kalkarsın. Peki o zaman kim toplayacak kıçını? Sigara düşürdüğün yerde bırakır, yangın bile çıkarırsın ulan, evde!”     
 
Bugünlerde aklımı tutamadım ve böyle bir blog çıktı karşıma...
 
 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..