Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

AKP Cumhuriyeti…

AKP Cumhuriyeti…
 

Bu başlık, Türkiye Cumhuriyeti sevdalılarını çok kızdırıyordur. Boşuna kızmasınlar. Uzun yıllardır yaşadığımız olaylar, Türkiye Cumhuriyeti sevdalılarının, “adam sendeci, ” “bize bir şey olmaz”cı tavırları bu gün bu başlığın atılma noktasına gelişimizin asıl sebebi değilse de sebeplerindendir. 

Başlığı “AKP Cumhuriyeti” olarak atmamıza AKP taraftarları da boşuna sevinmesinler. Bu isim bu gün konan isimdir. AKP sadece bir emir yerine getiricidir. Tıpkı kendinde öncekiler gibi. Bu iddiayı biraz açmanın yaşadığımız olaylara anlam verebilme açısından yararlı olacağı kanaatindeyim. 

Küresel çete, bir kurumdur. Bu bakımdan planları elli, yüz hatta iki yüzyıllık olarak yapar. Duygusal değildir. Her olaydan maksimum dersi çıkarır ve kendini, icraatlarını sık sık sınar. O da her şey gibi sürekli evrimleşir. 

1960 da ülkemizde gerçekleştirdiği nispeten başarısız bir darbe arkasından hatalarını görmüş hızla düzeltmiştir. Nitekim 1980 de yaptıkları askeri darbe, gerek hazırlanışı, gerek ortamın oluşturulması, gerek ardından çıkarttırılan anayasası ile kusursuzdur. 

1952 de NATO ya girmemizle birlikte yürürlüğe konan ABD dostu kuşaklar yetiştirilmesi politikası, 1980 den sonra meyvelerini vermeye başlamıştır. Artık ABD nin ve İngiltere’nin malum üniversitelerinde beyinleri yıkanarak bir ABD işçisi olan çok zeki Türk çocukları devletin üst kademelerinde görev alacaklar, yönetimde söz sahibi olacaklardır. Bu kişiler ya politik ortama direk etki edecek yerlere getirilecekler veya danışman adı altında en üst noktalara oturtulacaklar, gerekirse aktif politikanın içine sokulacaklardır. 

Milliyetçilik, ulusalcılık küresel çetenin rüyasında bile görmek istemediği durumlardır. Ulusal politikalar güden ülkelerin köle edilmesi imkânsızdır. O bakımdan her imkân kullanılarak ülkelerin ulusal politikaları aşağılanacak, en kısa zamanda yok edilecektir. Bu işleri yapmak için gerek ülke içinden, gerek malum üniversitelerden yetiştirilmiş kişiler medyanın her tarafına doldurulacaktır. Halk, ister Tv. Programlarına baksın, ister gazeteleri okusun, sürekli anti ulusal politikaların söylemleri bombardımanına tutulacaktır. Ta ki pes edene, yıkılana kadar. 

Türkiye’de bu işler daha da kolaydır. Anti ulusal politikaları güden bir yapı olan Osmanlı’ dan kalan halkları yavaş yavaş çıkmaya başladıkları din taassubuna geri sokmak çok da zor değildir. Hele ki okuma araştırma yerine “biat” etmeyi yeğleyen bir kitle olunca bu iş daha da kolaylaşacaktır. Bu gün küresel çetenin yayın organı haline gelmiş medyanın, “flaş flaş flaş” diye sanki şaşırmış gibi verdikleri haberler, 1950 den bu yana ilmek ilmek işlenen küresel çeteye biat politikalarının artık ciddi değişimler için harekete geçtiğini gösteren olaylardır. 

Küresel çete için tek bir amaç vardır. İnsanlara kendilerini zayıf ve çaresiz hissettirmek, mümkün olursa buna inandırmak. Her tezgâhladıkları olayı da bir sonraki olay için adım oluşturmak ve bir olaydan diğerine yumuşak bir şekilde atlamak. Bu sayede başı zaten dönmüş halkın suratına sağdan soldan öldürücü olmayan ama çok acı veren yumrukları atmak. Ta ki halk pes edip diz çökene kadar. 

Son örnek, futboldaki şike olayları bahane edilerek, Fenerbahçe yerle bir ediliyor. Amaç temiz futbol falan değildir. Amaç, özellikle bu sezon aldığı beş çok önemli şampiyonluk ile milyonlarca taraftarının tutunacak dalı haline gelen, kendini iyi hissetmesine neden olan Fenerbahçe’yi silikleştirmek, itibarsızlaştırmak, o milyonlarca taraftarın başını öne eğmek, onların zayıf ve çaresiz olduklarına inandırmaktır. Bu Fenerbahçe’nin şahsına yapılmış bir dabe falan değildir. Neden mi bu fikirdeyiz? Anlatalım. Nedir şike? İstenildiği gibi oynamak ve bu iş için ücret almaktır. Yani bizim çok iyi bildiğimiz “rüşvet”. Birebir aynı değilse de yüzde doksan aynıdır. Soralım şimdi? Ülkemizde rüşvet suç mu? Bir şike sonucu ne olduğu İtalya örneğinde bellidir. Varsa bir spor mahkemesi, yoksa normal bir mahkeme bu davaya hızla bakar ve sonlandırır. Cezalar çoğunlukla ekonomiktir. Zira şikenin belgesi olmayacağından laflara, dedikodulara, telefon dinlemeye göre hukuk ceza vermez. Kesin kanıt arar. 

Şimdi sıkı durun. Bizde bu olaya “Özel yetkili mahkeme” bakıyor. Peki, bu mahkemeler yıllardır tutuklu olarak tuttukları insanlar hakkında bir hüküm verebilmiş midir? Hayır. Benim fikrime göre zaten böyle bir iddiaları da yoktur. Olaya bakarmısınız? Milletvekili seçilmiş bir tutukluyu serbest bırakmamak için öne sürülen gerekçe daha delillerin toplanmadığıdır. Bunca yıldır delil toplamayı düşünmeyenlerin bundan sonra böyle bir şeye niyet edebilecekleri de şüphelidir. Başka bir deyişle bu dava en az on yıl sürmeye ve unutulmaya adaydır. Bir başka konu da sakın ola ki bu davanın bu kadarla sınırlı kalacağı sanılmasın. O malum medya da yarın bir gün “Faş flaş” diye onüçüncü veya onbeşinci dalga tutuklamaları vermesin çünkü artık komik bile olamıyorlar. 

Bu gün %50 oy ile iktidarda bulunan AKP ile bizim hiçbir alıp veremediğimiz yoktur. Hatta, bizim politik görüşümüze aykırı da olsa Türkiye Cumhuriyetinin hükümetidir. Bize göre doğru da yapsa yanlış da yapsa saygı duymalıyız diye düşünüyorum. Ama olaylar hep başka şeyler anlatıyor. Size birkaç örnek. 

Sayın başbakanımız, Karadenizlidir ve Kasımpaşalıdır. Hatta halkımız biraz bu iki kültürün birleşimiyle de öne çıktığını düşündüğümüz maço tarafını sever. Gerek Karadenizlilerin, gerek Kasımpaşalıların mert, sözünden dönmeyen, tükürdüğünü asla yalamayan insanlar olduğunu biliriz. 

Daha çok yakın, Başbakanımızın “NATO nun Libya’da ne işi var, Asla izin vermeyiz” sözleri kulaklarımızda duruyor. Çok değil birkaç gün sonra ne yazık ki yine sayın başbakanımızın, “ NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil etmek için girmelidir” sözleri beynimize bir yumruk gibi indi. Bizde Müslüman ve dost Libya’nın işgaline haçlı ordusunun (Fransız bakanın tespiti) yanında katıldık. Hatta haçlı ordularının harekât merkezini de İzmir’e aldık. 

“van minit” olayı başka bir şoktu. Canlı yayında İsrail başbakanına söylemediğini bırakmayan başbakanımız ne olduysa hemen yayın sonu “Ben o lafları moderatöre söyledim” deyiverdi. Tabii malum medya duymazlıktan geldi. 

2003 de yaşananlar ise bir faciaydı. Ordumuzun başına çuval geçiriliyor, başbakanımız ses çıkarmıyordu. İçine sindiriyordu, Karadenizli ve Kasımpaşalı maço başbakanımız. 

Hemen aklıma geliveren bu üç örneği çoğaltmak mümkün. Bütün bu davranış şekilleri, ülkeyi küresel çetenin Fetullah ile birlikte okyanus ötesinden yönettiğini gösteriyor. Arada başbakanımız içinden gelen bir tepki bile verse, ne yazık ki olaylarda göründüğü gibi hemen geri adım attırılıyor. İşin kötü tarafı da ülke halkına bu davranış şekli örnek oluyor. Küresel çete de kendi amaçlarına harika uyan bu geri adımların ödülünü başbakanımızı destekleyerek veriyor. 

Küresel çete bize göre AKP yi kullanarak önce orduyu, sonra yargıyı dizayn etti. Sıra Fenerbahçe örneğinde olduğu gibi, halkın tutunduğu diğer dalları kesmeye geldi. Daha kim bilir sırada neler var. Resmi olarak olmasa da ülkenin adı şimdilik AKP cumhuriyeti oldu. Şimdi sırada yeni anayasa yapıp Türk adını resmen tarihten silmek var. Ne diyelim, hayırlı olsun… 

İzmir 2011-07-07 

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..