Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '14

 
Kategori
Güncel
 

Aktif iyi olmak

Aktif iyi olmak
 

Kime sorsanız, eğer kendisiyle ciddi sorunları yoksa, iyi biri birisiyim, der veya iyi birisi olduğunu düşünür. Her insanın kendisini aynada beğenmesi gibi bir şeydir bu. Yani doğal bir şeydir. İnsanın hayata tutunabilmesi, yaşama sarılabilmesi için de gereklidir aynı zamanda. Zira insan kötü olduğunu düşürse kendisine düşman olur ve yaşam enerjisi dediğimiz o psikolojik enerjiyi tüketir. Birçok psikolojik marazda aslında bu durumun çelişkilerinden kaynaklanır. Fakat bu bize göre bir durumdur. Yani iyiyim demekle veya kendini iyi hissetmekle evrensel kriterlere ve ortak insanlık değerlerine göre iyi olmaz insan. Ki birçoğumuz bu kriterleri pek sevmez ve hatta görmek dahi istemez. Aksi halde kendi hakkında oluşturduğu iyilik tasavvuru yıkılabilir. Bir kısmımız da vardır ki, bu kriterleri dikkate alır ve bu kriterler uygun bir hayat sürmeye çalışır. Bu tarz insanları hepimiz toplumda görmüşüzdür. “Filanca insan ne kadar iyi”, “Filanca insan malum kriterlere ne kadar bağlı”, gibi nitelendirirler genelde. Çünkü bu tarz insanlar dürüst, çalışkan, saygılı, kibar ve yardımseverdir. Herkesle iyi geçinmeye dikkat eder, kimsenin kalbini kırmamak için türlü derelerden su getirirler. Kimseyi rahatsız etmemek adına ne etliye ne sütlüye karışırlar. Bu insanlar örnek alınabilecek insanlardır. Neticede Peygamberimiz, müslüman nasıl olmalıdır sorusuna, “Müslüman, elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir” demiştir.  Hal böyle olmasına rağmen, insanın toplumsal sorumlulukları da vardır. Toplumsal aksaklıklara, etrafındaki zulümlere karşı refleks gösterme vazifeleri bulunur. İşte bu noktada başka türlü iyilerden bahsetmemiz gerekecektir. Bu ikinci tür iyiler, diğer iyiler gibi evrensel ve insani kriterlere saygılı insanlardır. Fakat bu iyilerin diğer iyilerden büyük bir farkı vardır. Bu iyiler diğer iyiler gibi etliye sütlüye karışmama prensibine uymazlar ve herkesle iyi geçinmek gibi bir dertleri yoktur. Etrafta bir zulüm varsa mazlumdan taraftırlar. Etrafta bir zalim varsa ona karşı sevimsiz ve serttirler. Herkes onları sevmez. Hatta çoğunlukla onlardan nefret edenler vardır. Çünkü haksızlık ve adaletsizlik karşısında dik dururlar. Mücadeleci ve direnişçilerdir. Adalet ve hak onlar nazarında iyi ilişkilerden daha önemlidir. Hatta bu uğurda kazandıklarını kaybetmek daha büyük bir kazançtır onlara göre. Dünyada kötülük karanlığını delen, medeniyetleri ahlakla yıkayan, adaletin tahsis edilmesini sağlayan insanlar hep bu insanlardır.

Mustafa İslamoğlu’nun tabiriyle birinci iyi insan tipine “pasif iyi”, ikinci insan tipine ise “aktif iyi” diyoruz. Peygamber efendimiz, peygamberliğinden önce müşrikler de dahil tüm Mekke halkı tarafından sevilirdi. Hatta ona güvenilir anlamında “El- Emin” denirdi. O dönemde kimseye karışmayan, kimsenin yapıp ettiğine müdahale etmeyen bir insan iken, peygamberliğiyle birlikte, zulme karşı duran, ezilenin hakkını savunup,  insani değerleri ayağa kaldırmaya çalışan, hakkı diriltip, batılı yok eden bir tavır sergileyince yani pasif iyi iken aktif iyi olunca aynı kişiler ona delirmiş manasına gelen “El-Mecnun” dediler. İşte bu mücadeleler sonucunda o büyük ilahi devrimi yapan pasif iyi olduğu hali değil, aktif iyi olduğu haliydi.

Pasif iyilerin çoğunlukta olduğu yerlerde, zulüm ve adaletsizlik devam eder. Çünkü pasif iyiler etkisiz eleman gibidirler. Hatta çoğu zaman bizzat zulmü yapanlar tarafında varlıkları arzulanır. Zira onlar ne zarar verirler ne de kötülüklere tepki gösterirler. Maalesef bu iyilik hali, bir süre sonra bir ahlaki hastalık halini alır. Kaş yaparken göz çıkarmak buna denir. Zulmün artmasının belki de en önemli sebebi onlardır. Çünkü bir yerde kötülük artmışsa bu kötülerin mahareti değil, iyilerin pasifleşmesinden kaynaklanır. Bu pasifleşme, yerine göre insanı melekleşme arzusu istikametinin tam tersine yani şeytanlaşmaya kadar götürür. Zira Peygamberimizin o tüyleri diken diken eden hadisi şöyledir: “Bir kötülük gördüğünde gücün yetiyorsa elinle müdahale et, elinle yetiremiyorsan dilinle müdahale et, şayet dilinle de yetiremiyorsan kalbinle buğuz et.

Pasif iyiler aktif iyi olmadıkça toplumda olumlu yönde bir değişim olamaz. Herkesle iyi olma, kimseyi kırmama hassasiyeti doğru yanlış ayrımı yapmazsa, doğruya zulmedilmiş olur. Hz. Ali, “Bir insanı herkes seviyorsa o insanda iş yoktur” der. Kaygımız başkalarının değil, Allah’ın bizi takdir etmesi ve davranışlarımızı beğenmesi olmalıdır. Evet, bazen makamımız, bazen servetimiz, bazen yakınlarımız bizi terk edebilir. Fakat adalet yanımızdaysa bu kayıplar güneşten fırlayan ışınlar gibi olur. Güneşi ne azaltır ne de zayıflatır.

 
Toplam blog
: 50
: 445
Kayıt tarihi
: 19.05.12
 
 

1983 yılında doğdum. Hayatın yoğunluğundan fırsat buldukça yazarak rahatlamaya çalışıyorum. Yazma..