Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '14

 
Kategori
Güncel
 

Makaraya cevap bu kadar mı?

Makaraya cevap bu kadar mı?
 

Eski Bakan Egemen Bağış ile Metehan Demir arasında geçtiği iddia edilen ses kaydına göre, ikilinin arasında özetle şu konuşma geçiyor:

Metehan Demir, Egemen Bağış’ın twitter hesabında paylaştığı bir ayeti görmesi üzerine, Bağış’ı telefonla arıyor. “Güne nurla başladım, duayla başladım” diyen Demir’e, Bağış’ın eşi Beyhan Bağış, cevap yetiştiriyor: “Kim bu sabahın köründe arıyor, imana mı gelmiş dua ediyor. Metehan’a ayran yollayayım” diyerek gülüşmelere neden oluyor ve aynı zamanda “milli içki ayran” tartışmasına da gönderme yapıyor. (Bakara 152: “Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.”)

“Ve la entüm ma ağbüd” diyerek dalga geçen Metehan Demir’e Egemen Bağış, ”Oğlum ben her gün, her Cuma bir tane ayet sallıyorum” diyor ve ekliyor: “Google’a gir, Kuran’da atıyorum kardeşlik, Kuran’da nankörlük, Kuran’da bilmem ne diye search yap, hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane salla gitsin.” Surelerle dalga geçmek için anlamsız sesler çıkartan Demir’e Bağış, “O Almancaya döndü Metehan” diyerek uyarıyor. “Sabah saat 5'te çaktım bir tane” diyen Bağış’a ise Demir, “Sabah uyanıp Allah’ım Egemen Bağış’tan bir ayet inse de ben de onu RT etsem deyip bekleyen 13 kişi de RT etmiş” diye dalga geçmeye devam ediyor.

Bir köşe yazarının yazısı üzerine konuşan Metehan Demir, Bağış’ın eşi Beyhan Bağış ile ilgili “Beyhan, duadan daha fazla şeyler yapacağımızı bilir” diyor ve “Bakara 156” diye ekliyor. (Bakara 156: “O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.")

Bunun üzerine Bağış, “Çarpılacaksın!” diyor. Ancak Metehan Demir daha da ileri giderek, “Her kim ki Egemen Bağış’ı sevmez, Allah en kısa zamanda onun belasını verir, Bakara 159” diyerek dalga geçmeye devam ediyor. (Bakara 159: “Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için Kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler.”)

Aydın Doğan’la bir toplantılarından bahseden ikiliden Metehan Demir, “Her kim ki Aydın Bey’in o zor gününde onun yanında olur, o Allah’tan her istediğini alır, Bakara 165” diyerek gülmeye başlıyor. (Bakara 165: “İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.”)

“Bu Bakara iyi ya” diyen Demir’e, Bağış’tan kahkahalar eşliğinde cevap geliyor: “Makara iyi!” (bkz. https://www.youtube.com/watch?v=jcICjAB7Chs)

Söz konusu ayetlerin mealine bakınca - samimi olarak tövbe etmemeleri durumunda - onlarla dalga geçenleri ne türlü bir akıbetin beklediği zaten ortadadır. Ancak burada esas dalga geçilenler dindarlardır, daha doğrusu siyasetin dini ne kadar kolay sömürülebildiğini göremeyen veya görmek istemeyen dindarlardır. Egemen Bağış ve Metehan Demir arasında geçen bu diyalog, ülkemizde din ve siyaset eksenindeki yozlaşmayı gösteren küçücük bir örnektir sadece.

Asıl üzücü olan da, alttaki devasa buz dağının ortaya çıkaran bunca ses kaydına rağmen, dinin siyaseten ne kadar sömürüldüğünün halen inatla görmezden gelinmesidir. Yandaş veya havuz olarak adlandıran iktidarın sözcüsü ve avukatı medyada bu konuda çıt çıkmamasına şaşırmadım elbette. Yine Ayşe Böhürler ve Sibel Eraslan’ın duruşunu merak ettim. Ayşe Böhürler, “Ayet ve hadis okuyarak ya da yazarak ancak kendimizi kandırabiliriz. Bunu yapanların başkalarını kandırdığını hiç zannetmiyorum” diyerek olayı geçiştirmeye çalışmış, ama kandıranların nasıl da kandırdıkları ortada. Hem de bakanlık koltuğuna oturacak kadar. Ancak söz konusu içinde aktif olarak yer alınan siyasi parti olunca, dini değerlerin ve doğruların o kadar da önemi kalmıyor anlaşılan.

Sibel Eraslan ise “Bakara” adlı yazısında uzun uzun surenin kendisini anlatmayı tercih etmiş. 255’nci ayet olan “Ayetel Kürsi” ile ilgili olarak, “…biz kadınlar, yani dünyada kalpleri hep merak ve tedirginlikte asılı kalanlar, sevdiklerimize “zırh”, “hırka” mahiyetinde bakarız bu ayetlere...” diyen cümlesine can-ı gönülden katılıyorum. Zira ben de bu zırhı asla elinden bırakmayan ve hırkayı da kendimin ve sevdiklerimin üstünden asla çıkarmayanlardanım. Ama sevgili Sibel, Kuran ayetleriyle bunca dalga geçilmesine, makara yapılmasına ve her şeyden de önemlisi dinin siyaseten ve siyasetçiler tarafından bu kadar ayaklar altına alınmasına verilen cevap bu mu olmalıydı? Bunca sevilen ve dillerden düşürülmeyen Resul-u Ekrem böyle mi yaşamış ve bize böyle mi örnek olmuştu?

Öyle bir ah çekmek istiyorum ki, garptan şarka savrulsun ve tüm ikiyüzlülükleri ve pislikleri bir daha bu topraklara dönmemek üzere önüne katıp götürsün!

Ah ki, ne ah!!

Başdanışmanlardan, gazeteci ve her türlü menfaatçiye kadar kaç kişinin, kaç dindar camianın, kaç laik kesimin benzer ikiyüzlülüğünü suratımıza çarptı acaba yukarıdaki konuşmalar ve gülüşmeler? Daha kaç tanesini suratımıza çarpmalı ki, sonunda utanıp biraz olsuna arlanalım da, dinin din dışında her türlü siyasete, menfaate, yalana ve yolsuzluğa alet edildiğini kabul edelim?

Bu mu Allah korkusu? Bu mu Resul sevgisi?

Montajmış.

Nasıl oluyor da tüm bu montajlar birbirleriyle uyuşuyor ve kocaman bir pisliğin resmini eksiksiz tamamlıyor?

Hem de her defasında yeniden.

İstiklal savaşıymış.

Kocaman yalanların üstünün istiklal savaşı algısıyla örtülmeye çalışıldığı küçük adamların ülkesine Türkiye denir ne yazık ki.

Hadi, Kuran’ın üstüne el basın da, yanılıyorsun deyin.

Hadi, bir deneyin.

Twitter'i yasaklayarak dünyaya kafa tuttuğu imajı vermek isteyen lidere dünya ancak güler.

Böylesi acıklı bir durumda da sadece dost acı söyler.

Hem söyler hem ağlar.

Diğerleri ise sallar gider.

Makara…

Zuhal Nakay

 
Toplam blog
: 102
: 618
Kayıt tarihi
: 24.08.13
 
 

Mimar / Blog Yazarı ..