- Kategori
- Felsefe
Aktöre (Ahlak)
Aç bir ulus ne mantık dinler, ne adalete kulak asar ne de dua ile eğilir./Seneca
Bilim, felsefe ve din…
Her insan, bir toplum içinde yaşar.
Toplum içinde yaşadığı için insanlaşır.
Her toplum da doğanın içinde yaşamak zorundadır.
Hayvanlar toplumsal varlık olmadıkları için,
Bütün ilişkileri doğa ile sınırlıdır.
Doğal istekler (beslenme, dinlenme, çiftleşme),
Onların bütün yaşam süreçlerinin tekrarıdır.
Korkarlarsa, kaçarlar; korkmazlarsa saldırırlar.
Beslenir, çiftleşir, ürer, dinlenir ve ölürler.
Ölümleri de doğanın yasaları ile sınırlıdır.
Ya yaşlanır ölürler ya da bir başka canlının beslenmesi amacıyla öldürülmesiyle.
Toplumsal olmayan hayvanların, toplumsal değerleri de yoktur.
Toplumsal değerleri olmadığı için de; ahlaki değerleri, ahlakları yoktur.
Hayvan ahlaklı ya da ahlaksız değildir.
Bu nedenle olsa gerek;hiçbir insan, hiçbir hayvan için;
bu hayvan ahlaklıdır; ahlaksızdır yargısında bulunmazlar.
Aktöre (ahlak) :Toplumsal yaşamda, insanın diğer insanlarla ilişkilerinde ortaya çıkar.
Bu ilişkiler toplumsal yasaklar, kurallar, disiplinler ile düzenlenir.
Dinlerde bu nedenle toplumsal kurumlardır; gelenekler de…
Aktöre (ahlak, Arapça “iyi” davranış anlamındadır.
Ahlak’ın özünde “iyi” vardır. Türkçesi ise Aktöre’dir.
Törenin ak olanı, güzel olanı, iyi olanı anlamındadır.
Bugün dünyamızda, ülkemizde teknoloji gelişkin, bilim engin;
Ama ahlaksızlık yaygın ve derin…
Neden? Çünkü yaşam koşullarının düzelmesi salt bunlarla değil;
İnsan geleneklerinin ve ülkülerinin insana göreliliğine bağlıdır.
Hz.İsa, Hz.Musa, Hz.Davud, Hz. Muhammed, Budha, Konfüçyüs…
Ve diğer peygamberler, ahlakçı filozoflara; dinlere karşın,
Günümüz insanı ahlaksızlık batağındadır.
Neden? Çünkü, dinler, peygamberler, ahlakçılar, filozoflar yaşamın pratik gerçekliğiyle değil, çoğu kez ilahi, göksel, düşünsel, bireysel yaptırımlar, yasaklar, disiplinler ile ortaya çıkmışlar.
Ve ahlaksızlığı önleyememişler; yaşamın pratiği yeni ahlaksızlıklar üretmiştir.
Ve bugün, her şey birbirine karışmıştır; ahlaksızlık ile ahlak karışmıştır.
Doğru, yalanla; suç, suçsuzlukla; erdem, şeytanla; günah, sevapla…
Ne, nerede, ne zaman, nedir? Belli değil…
Her pislik, bir diğerini üretmektedir. Oysa, “Ahlakın kökeni bilinçtir” der Augistin
“Aklın başlıca görevi iyilik ve kötülüğü birbirinden ayırmaktır” der Descartes
Bütün bunlardan sonra, açıktır ki; insan ahlaksız doğmaz ve olmaz.
Gerçek ahlaksızlık, insanları aç bırakıp, hırsızlığa sürükleyip, sonra yargılayıp idam etmek ya da elini kesenlerdir. Ahlaksızlığın toplumsal koşullarını yaratanlar ya da iyileştirmeyenlerdir.
Ahlak, namuslu, hakça bir düzen düşüncesine yanaşmayanların ahlaksızlığı ile bozulmaktadır. Suç ve hapishane üretmektedir. Asıl ahlaksız onlardır.
Şeyhi’nin dizelerinde de belirttiği gibi;
Tok olan cümle alemi tok sanır
Aç olan alemde ekmek yok sanır